Eyalet tuzağına adım adım! - Mehmet Faraç

Gazetelerden öğreniyoruz; “Başkanlık” sistemiyle rejimi sarsmayı planlayan AKP, sinsi bir eyaletleşme programını da yavaş yavaş dillendirmeye başlamış...
AKP’liler, “yerel yönetim” paketi hazırlamış... Öneriler arasında, doktor ve öğretmenlerin yerel yönetimlerce atanması, bölgesel vergi ve harç konulması gibi kararlar da varmış!..
AKP milletvekillerinin “reform” adı altında piyasaya sürmeye çalıştığı taslak, ülkeyi tamamen eyaletlerle parçalama anlamına da geliyor!..
Bakınız, AKP Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı bünyesinde oluşturulan 5 kişilik “Yerel Yönetimler Çalışma Komisyonu” tarafından hazırlanan raporda hangi öneriler sıralanmış:
İl düzeyinde doğrudan seçilen, tek bir yerel meclis olmalı. Tek bir belediye başkanı ve vali olmalı.
Bir il ve ilçede işe alınan bir öğretmen, başka bir ile gitmeyi düşündüğünde, bonservisi kendisine takdim edilerek, işine son verilebilmeli.
Kültür- turizm, gençlik- spor, huzurevleri- çocuk esirgeme kurumu, bayındırlık hizmetleri gibi daha birçok hizmet yerel yönetimlere devredilmeli.
Yerel meclislerin, sınırları kanunla belirlenmek şartıyla vergi ve harç koyma yetkileri olmalı.
İçişleri bakanının görevden alma yetkisi kaldırılarak yerel halkın iradesine bırakılmalı.
İl özel idareleri kaldırılmalı. Görev, yetki, teşkilat ve gelir kaynaklarının tamamı büyükşehir belediyelerine devredilmeli.
Yukarıdaki önerilerin özeti şu anlama geliyor; Türkiye eyaletlere bölünmeli!..
Ordu mensuplarının, siyasilerin, gazetecilerin, kitle örgütü yöneticilerinin cezaevlerine atılması; CHP ve MHP’nin kaset operasyonlarıyla dizayn edilmesinin en önemli nedeni “Yeni Anayasa” planına karşı çıkacak direnç noktalarını çökertmekti...
Gelinen aşama çok tehlikeli... AKP’lilerin, eyaletleşme planını sinsice uygulamaya çalışmaları, iktidarın başkanlık rejimi ve “ikinci cumhuriyet” hedefinde ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor...
Peki, CHP ve MHP bu sinsi tuzak karşısında ne yapacak?.. Dikkatle izleyeceğiz...

Yine iki Hizbullah!..

Madem ülke eyaletlere bölünecek, o halde bölgesel partiler eksik kalmasın diye düşünülmüş olmalı ki, birileri hemen harekete geçmiş!..
Bir dönem Güneydoğu ve Akdeniz illerinde satır ve Takarov’larla terör estiren şeriatçı örgüt Hizbullah, “Kürt-İslamcı” çizgide partileşecekmiş!..
Yıllar önce siyasallaşacağını yazdığımız bu örgütün kuracağı partilerden birini Hizbullahçıların avukatlarından Hüseyin Yılmaz kuruyormuş.
Yılmaz, partinin program ve tüzüğünü şekillendirmeye çalıştıklarını belirtirken, Akşam gazetesine şu bilgileri vermiş:
“Hareketimizin ana gövdesini Kürtler teşkil ediyor olsa da kendimizi etnik alanla sınırlamıyoruz. İslamı referans alarak siyaset yapacak bir yapıya ihtiyaç var. Kürtçe ikinci resmi dil olmalı. Anayasada Türkçülüğe vurgu yapan maddeler değiştirilmeli. Laiklik kaldırılmalı.”
Hizbullahçıların kuracağı ikinci partinin başında da örgütün avukatlarından Sıdkı Zilan var. Kendilerini “Azadi İnsiyatifi” olarak tanımlayan Zilan, diğer grupla ilişkilerinin olmadığını öne sürerken, “BDP ile de aynı tabana hitap ediyoruz” demiş.
Kürtler Suriye’de ayaklanırken, Türkiye eyaletlere bölünmek istenirken radikal dincilerin partileşmeye çalışması dikkat çekici!..
Kurulacak “bir” Hizbullah partisinin etnik siyaset yapan BDP’yi olumsuz etkileyeceğinden de kuşku yok.
Ancak anlamadığım konu; Hizbullah madem partileşecek o halde niçin iki parça halinde hareket ediyor?..
Ya biri AKP’nin, diğeri BDP’nin oylarına göz dikti ya da kuruluş aşamasında bile “İlimciler” ve “Menzilciler” diye iki fraksiyonu olan örgüt 30 yıl sonra bile güç birliğini sağlayamadı!..
Diyeceksiniz ki, güç birliği sağlasalar ne olur?.. Geçmişte yüzlerce cinayet, işkence, faili meçhuller ve mezar evlerle anılan bir örgütün şu aşamada kitleselleşmesi olanaksız...

Ruhi Su’dan habersiz ‘sanat!..’

Türkiye’de kendilerini “sanatçı” olarak tanımlayan şarkıcı-türkücü kesiminin daha önce sergiledikleri “Mozart dinliyorum ama Türkiye’ye gelirse konserine mutlaka giderim” gibi bilgisizlikler magazin basının dilinden düşmüyor...
Sinema oyuncusu Hülya Avşar’ın kimi sözleri de aynı cehaletin ürünü... Örneğin yakın bir tarihte programına konuk olan bir genç “Benim adımı Ruhi Su koydu” deyince şu yanıtı vermiş:
“Bizi izliyorsa ona el sallayalım...”
Delikanlı bunun üzerine “Hülya hanım Ruhi Su öleli çok oldu, kendisi değerli bir ozanımızdır” diye yanıt verince de Avşar şu karşılığı vermiş:
“Her şeyi bilmek zorunda mıyım?..”
Bu satırlar magazin medyasında “Hülya Avşar’ın gafı” diye dolaşıyor... Oysa gaf falan değil düpedüz cehalet...
Çünkü bu bilgisizlik, Avşar’ın daha önce magazincilerin diline düşen “Teniste en iyi hareketlerden biri, topu fileyi yalayarak atmaktır. Ben yaptığım işlerde bu atış felsefesini benimsedim” sözlerine hiç benzemiyor!..
Şimdi sormak istiyorum; Levent Kırca gibi kültürlü ve duyarlı bir sanatçı, Avşar’ın Antalya Film Festivali Ulusal Jüri başkanlığına seçilmesini protesto ederek, jüri üyeliğinden çekilmekte haksız mı?..
Sonuna kadar haklı... Unutulmasın ki, konu “sanat” olunca ve Kırca’nın dediği gibi “kalite” düşerse orada sanattan söz etmek pek mümkün olmuyor!..

İzmir’de bir kültür merkezi...

“Şarkıcı- türkücü”, “oyuncu- sanatçı” tartışmaları içinde yaşanan ciddiyetsizlik sürerken, Anadolu’da gerçek sanat uğruna özveriyle çalışanlar da bulunuyor.
Bu uğurda faaliyet gösteren kuruluşlardan biri de, İzmir’deki “Demirtaş Ceyhun Kültür Merkezi.”
Ceyhun’un doğum gününe denk gelen 17 Aralık 2011’de kurulan merkeze ünlü yazarın kitapları da bağışlanmış.
Kültür merkezimizin danışma kurulu başkanlığını Prof. Özdemir Nutku yapıyor.
Opera ve TRT sanatçıları, bestekarlar, ressamlar ve akademisyenlerin katkı sunduğu merkezde, her yaştan insana müzik, resim, tiyatro, halk oyunları, yaratıcı drama ve diksiyon dersleri de veriliyor.
Türk Halk ve Türk Sanat Müziği koro çalışmalarının da yapıldığı merkez, ünlü sanatçılarla dinletiler ve söyleşiler de düzenliyor.
Kültür merkezinin başında çok başarılı bir ses sanatçısı da olan eğitim gönüllüsü Işıl Çetin var. Çetin; merkezin amacını şöyle özetliyor:
“Türkiye’nin hızla yozlaşmakta olan kültür ortamına karşı bir seçenek yaratılmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Kültürün her alanında hem geçmiş değerlerimize sahip çıkmak, hem de geleceğin toplumuna ışık tutmayı hedefliyoruz. Aydınların ve sanatçıların; toplumun her türlü mücadelesinde taraf olma sorumluluğu taşıdığı düşüncesiyle harekete geçtik.”
“Demirtaş Ceyhun Kültür Merkezi”ne katkılarınızla sahip çıkınız...
Alsancak’taki Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde faaliyet gösteren merkezin telefonu 0 232 462 71 66

Merkeze katkı sunmak isteyenler Pelin Kapusuz’a
0 533 376 71 22 Nolu telefondan ulaşabilirler.
Merkezin hesap numarası ise şöyle:
Türkiye İş Bankası Merkez Şube: 3400 2939393
İBAN: TR790006400000134002939393

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget