Silivri’de ne olacak ki sorumlusu CHP olsun?

Pazartesi günü Silivri’de Ergenekon duruşması var. Türkiye’nin gerçek demokratları, aydınları, Türkiye sevdalıları bu intikam davasını izlemek için Silivri’ye akın etmeyi planlıyor. İktidar bu hareketlenmeden çok tedirgin. Bir tür korku içinde. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bu telaş ve endişeyi oklarını CHP’ye çevirerek en üst perdeden haykırarak dile getirdi.
Çelik’e göre marjinal grupların peşine burnuna halka takılmış gibi düşmüş durumda. (NOT: Eskiden ayı oynatıcıları vardı. Ayının burnuna halka takarlardı. Zavallı hayvan canı yandığı için mecburen ayıcının peşinden giderdi. Benzetmedeki seviyeye bakar mısınız?) AKP Genel Başkan Yardımcısı CHP’yi uyarıyor, “Orada olacakların sorumlusu CHP’dir” diyor.
Peki orada ne olacak? Çelik’in bilgisi mi var? Tahmini var. Çelik CHP’nin bariyerleri aşmayı, jandarmanın yakasına yapışmayı, mahkemeyi basmayı düşündüğünü tahmin ediyor. Buna karşı jandarmanın da zor kullanacağını CHP’ye elbette “burayı yakın, yıkın” demeyeceğini ileri sürüyor.
Oysa ne dün ne bugün; kimsenin aklına mahkeme basmak, olay çıkarmak ve bundan prim sağlamayı düşünmek gelmedi. Demokratik bir ülkede her özgür vatandaş, bir mahkemeyi izleme hakkına sahiptir. Ayrıca o mahkemenin uygulamalarını protesto etme hakkı da vardır.
Bir iktidar protestodan niçin korkar, çekinir? Yapılacak olan şudur: Elbette binlerce kişi mahkeme salonuna giremez, bu teknik olarak mümkün değildir. O hâlde mahkeme girişi güvenlik altına alınır, milletvekilleri, basın mensupları, avukatlar ve sanık yakınları için ayrı bir güvenlik kapısı kurulur. Salon tamamen doluncaya kadar izleyici alınır ve ondan sonra kibarca geri kalanların barikat arkasında beklemeleri söylenir.
Oraya gidenler terörist, azılı katil, sabotajcı değil. Normal vatandaşlar. Hiçbirinin aklına şiddet kullanmak gelmez. Ama jandarma kasıtlı olarak halkın üzerine, su, biber gazı sıkıp, coplarını ve şok aletlerini kullanırsa ortalık karışır. Milletvekillerine ayrı giriş yeri ayırmadığı için onları özellikle barikat üzerinden aşırmaya çalışırsa, kargaşa çıkar.
Bir cezaevinin çevresini güvenlik altına almak zor değildir. Ama amaç güvenlik almak değil, kasten olay çıkarmak için halkı tahrik etmek olursa başka tabii.
Jandarma Genel Komutanı pazartesi günü duruma bizzat el koymalı, kendi ekibinin bu kez psikolojik harp taktikleri uygulamasını engellemelidir. O zaman inanın hiçbir şey olmaz. Mahkeme rahat çalışır, sanıklar ve dinleyiciler güven altında olur, halk da protesto etme hakkını layıkıyla kullanır.

Akın var Silivri’ye akın

Pazartesi günü Ergenekon davasının duruşması yapılacak yine. Savcı “mütalaasını” vermişti biliyorsunuz. Gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, üniversite rektörleri, askerler, bilim adamları için ömür boyu hapisler, ağırlaştırılmış mahkûmiyetler isteniyor. Onlara nedense “fikirlerinizi gömün ya da mağaraya bırakın, sonra istediğiniz yere gidin, göz yumacağız” denmiyor.
Eee, fikir bu. Öyle gömmekle mağaraya saklanmakla olmaz ki. İşte 8 Nisan günü, yani pazartesi, Türkiye’nin her yerinden Silivri’ye akın akın insan gelecek. Amaç, bir intikam uğruna yıllardır hapislerde süründürülen, Türkiye’nin “hormonsuz” aydınlarına, vatanseverlerine “Yalnız değilsiniz, biz kapıdayız” mesajı vermek.
Jandarmamız ise önlemlerini şimdiden alıyor. Öğrendiğime göre, halkı Silivri’den uzak tutmak için kullanılacak bariyer ihalesi tamamlanmış, yüklenici firma pazartesi sabahına kadar bariyerleri bitirmek için harıl harıl çalışıyormuş. Kalabalıklar barikatlarla, su ve gaz bombalarıyla, panzer ve coplarla elbette durdurulabilir. Peki demokrasiye, hukuka, insan haklarına, ülke sevgisine hangi barikatları kuracaksınız?

Akil ol, AKP’ye oy ver

Hafta başında Adalar-Bostancı seferi yapan motorlardan birinde yangın çıktı. Mucize eseri kimse yaralanmadı bile. Ancak yolcular sahile vardıktan sonra feryat başladı. Hemen herkes belediyenin Adalar halkını cezalandırdığını söylüyordu. Çünkü yıllardır Bostancı ile Adalar arasında sefer yapan vapurlar kaldırıldı ve yerine daha az güvenli, lodosa dayanıksız motorlar konuldu.
Açıkça söylenmese bile nedenini herkes biliyor.
Çünkü Büyükşehir Belediyesi, Adalar Belediyesi’ni kaybetti ve bunun acısını orada yaşayan vatandaşlardan çıkarıyor. İşin özü, Adalar halkı “akil” davranıp oylarını AKP’ye vermeyince bunun bedelini ödüyor.
Demek ki neymiş? seçimde Adalar halkı da “akil” olacak ve oylarını AKP’de toplayacak. Siz görün ondan sonra hizmeti.
Karayılan, Başbakan’ın geri çekilme modelini beğenmemiş. “Süreç akamete uğruyor!” telaşına gerek yok. Müzakere edilir, beğenecekleri bir model bulunur elbet... (Gani Yıldız)

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget