Sayın Kadir İnanır’a Açık Mektup - Ali Eralp

Sayın Kadir inanır, “Laiklik karşıtlığının odağı olmuş” ve bu yüzden mahkûmiyet almış bir partinin Genel Başkanı sizi, sinema oyunculuğundan, “Kürt Açılımı Oyunculuğu”na atadı ve “Akil Adam” yaptı.
Böylece BOP Eşbaşkanının ve BOP mimarı ABD’nin de “Akil Adamı” oldunuz. 
Siz de seve seve bu görevi kabul ettiniz.
Ama sakın kendinizi bu oyunun tek jönü ve “Baş Aktörü” sanmayın.
Ne yazık ki size bu kez baş oyunculuk görevi verilmedi. Hatta ikinci, üçüncü sıralarda da bir rol verilmedi. Bu kez size “figüranlık” görevi verildi.
Çünkü başoyuncu, Jön, “Asıl Oğlan” OBAMA: ABD’nin BOP Başkanı.
İkinci oyuncu Abdullah Öcalan. Namı-diğer “Bebek Katili APO.” PKK Terör Örgütünün Başkanı ve 40 bin kişinin katili.
Her ikisinin yardımcılığını yapan bir başka oyuncu, Türkiye’nin BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. “Laiklik karşıtlığının Odağı” bir partinin Genel Başkanı ve Başbakan.
“Peki, bu oyunda benim rolüm ne, yerim neresi” diye sorarsanız, size gelinceye dek sırada daha çoook oyuncu var derim:
Abdullah Gül’ler, Fethullah Gülen’ler, Barzani’ler, Talabani’ler, Murat Karayılan’lar…
Oyunun Konusu: Çok kısa ve öz bir anlatımla, “Türkiye’nin bölünmesi, parçalanması, Güneydoğu’da özerk bir Kürt devletinin kurulması. Giderek Suriye, Irak, İran gibi ülkelerden de koparılacak toprak parçaları ile “Büyük Kürdistan”ın oluşturulması.
Böylece Ortadoğu’da İsrail’in yandaşı, destekçisi bir devletin yaratılması, Amerikan kovboylarının dilediği gibi at koşturup, özgürce hareket ederek köyleri, kentleri yağmalamasına, kadınların, kızların ırzına geçmesine elverişli bir ortamın hazırlanması…
Oyunun senaristi ve Yönetmeni ABD Başkanı OBAMA…
Böyle bir senaryoyu kabul edip, bu oyunda figüran olarak rol almanıza doğrusu çok şaşırdım.
“Oyunculuğu, mertliği, dürüstlüğü ile halkının gönlünde taht kurmuş, sevgisini, saygısını kazanmış bir sanatçının bu bölme, parçalama senaryosunda ne işi olabilir” dedim, kendi kendime.
KANLI BİR SENARYO ÇÜNKÜ BU.
Bu senaryoda görev alanların hemen hemen tümü Türk, Türklük, Cumhuriyet, Atatürk düşmanı iflah olmaz şeriatçılar, İkinci Cumhuriyetçiler, “Evet ama yetmez”ciler…
“Filmlerinde yıllardır hakkı, hukuku savunup, kötülüklere ve kötülere karşı halkına direnmeyi, isyanı öğreten bir oyuncu bunlarla nasıl omuz omuza, yan yana çalışabilir” dedim.
“Devletten yana değil, dağdakiyle birlikte yaşamak isterim”, “Türk bayrağı demeyi tartışmamız lazım, ‘Türkiye bayrağı’ demeyi öneriyorum ya da ‘devlet bayrağı’ olabilir” diyen hainlerle, AKİLLERLE bir Kadir İnanır nasıl yan yana gelebilir” dedim.
O Kadir İnanır onlarla birlikte gidecek, “2000 yılında, Hakkâri ili Yüksekova ilçesi İran sınırında, mayına basma sonucu sol ayağını kaybedip gazi olan ve 13 yıldır protezle yaşamını sürdüren Selami Karaçoban”a Bebek Katili APO’yu ve iyiliklerini anlatacak…
O kadir İnanır onlarla birlikte gidecek, “Şırnak – Cudi dağında mayına basması sonucu iki ayağını birden kaybeden ve 20 yıldır tekerlekli sandalyede yaşayan Serdar Çelensu’ya” bebek katili APO’yu ve iyiliklerini anlatacak…
Ben Hülya Koçyiğit’in ve Orhan Gencebay’ın “Açılım ve süreç” hakkında gerçek bilgi sahibi olduklarını da sanmıyorum. Fazla üzerinde de durmuyorum. Üç aşağı beş yukarı konumları ve yerleri belli.
Onlara bu konudaki düşüncelerini sorsanız “Akan kan dursun, anaların gözyaşı dinsin” diyecekler, siz de bu gerekçelerle bu işe soyundunuz zaten, “Sorun masada çözülsün” dediniz.
Önce şunu belirleyelim, bu savaşı Türkler başlatmadı. Köyleri basıp bebeleri, dedeleri, nineleri, kadını, kızı, öğretmeni, askeri Türkler öldürmedi. 40 bin kişiyi Türkler katletmedi.
İkincisi Türkiye’de Kürt sorunu diye bir sorun yoktu AKP iktidar olana dek… Daha önce PKK bitirilmişti zaten. Ölü, yaralı sayısı da hemen hemen sıfırlanmıştı…
AKP iktidarı ile birlikte, ABD’nin desteğinde ülkeyi bölme, yeni bir Kürdistan devleti kurma ve bu yolla emperyalizmin “böl –yönet” taktiğini hayata geçirme sorunu BOP planı ile ortaya çıktı. Ordunun dağıtılıp, komutanlarının tutsak edilmesiyle PKK kanlandı, canlandı. Sorun oldu. Türk milletinin başına bela oldu.
Sırtını toprak ağalarına, aşiret şeyhlerine ve ABD emperyalizmine dayadı. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve 1923 devrimi ile hesaplaşma dönemini açtı. Kurtuluş Savaşında Kuvayi Milliyeyi arkadan hançerleyen Derviş Mehmet’ler, İskilipli Atıf Hocalar, Said Nursi’leri baş tacı etti.
Yapılan anketlerde bugün Kürtlerin yüzde 70’i PKK’yı desteklememektedir. Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içerisinde kardeşçe yaşamaktan memnundurlar. AKP iktidarı da işte bu geniş kesimi ve onları temsil eden kuruluşları muhatap alıp, onlarla diyalog kuracağı yerde, ABD’nin BOP planını uygulayabilmek uğruna küçük bir azınlığın eli kanlı temsilcileriyle işbirliğine girmiştir.
“Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Kurtuluş Savaşı’nın derinleşmiş ‘bir türevini’ yaşıyoruz” diyen Öcalan yalan söylemektedir. PKK’lıların yaptığı mücadeleyi “Kurtuluş Savaşı” gibi göstermeye çalışmaktadır.
Evet kurtuluş savaşımızda Kürtler ve Türkler Diyap Ağaların, MUŞ Milletvekili Hacı İlyas Salih Bey’lerin önderliğinde omuz omuza, yan yana yedi düvele karşı savaşmışlardır, ama yine o yıllarda bugünkü PKK’nın atası, babası bir örgüt, sırtını İngiliz emperyalizmine dayayan bir örgüt, yani “Kürt Teali Cemiyeti” (Kürt Yükselme Derneği) başkanı Seyit Abdülkadir, İngilizlerin yönlendirmesiyle Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde bir “Kürt devleti” kurma çabasındaydı. Sadrazam Damat Ferit de Kürt Teali cemiyetinin girişimini destekliyordu. O, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck’e iki kez başvurarak, Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri kullanmayı önermişti. De Robeck Damat Ferit’in bu önerilerini Lord Curzon’a şöyle iletmişti:
“Damat Ferit bana geldi ve dedi ki: Kürtler ayrı bir devlet olacaktır. Mustafa Kemal’i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği getirmek istiyor. Siz Mustafa Kemal’den nefret ediyorsunuz. Çünkü sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı birlikte kullanalım.” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, 277)
Böylece, padişahın, sadrazamın ve İngiltere’nin desteğini arkasına alan işbirlikçi Seyit Abdülkadir, 31 Mart 1920 tarihli Peyam-ı Sabah gazetesinde şunları yazıyordu:
“Kuva-yı Milliye’ye aldanmayınız. (Onlar) Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanattan ayrılmayınız.”
Sayın Kadir İnanır işte saklanamayacak, gizlenemeyecek gerçekler bunlar… Gerisi HİKÂYE…
Siz bir konuşmanızda, “Mustafa Kemal Atatürk, benim ve dünyanın bütün mazlum halklarının kahramanı ve önderidir. Vazgeçemeyeceğim tek adamdır…” diyordunuz. Bu sözü söyleyen birisi Türk, Türklük, Atatürk, Cumhuriyet düşmanı bir iktidarın ne “akil adam”lığını, ne yandaşlığını kabul eder. Recep Tayyip “Akil Adamlar Toplantısı”nda yaptığı ve sizin de dinlediğiniz konuşmasında Cumhuriyet dönemine ve Atatürk’e saldırdı, şunları söyledi:
“Kuruluştaki milli birlik ve beraberlik ruhu ihlal edilince tek parti döneminde o yaşadığımız sıkıntılar var. Acımasız bir zulüm dönemi başlıyor. Bu yapıyı bozmak istediler. Bunu sınıfsız, kaynaşmış bir kitle imal etmek diyerek yaptılar. Her türlü farklılığı inkâr ettiler. Bu ülkede, aynı milletin fertleri olarak hepimiz aynı zulmü iliklerimize kadar hissettik.
Bahaneler, kimliklerimiz farklı olabilir. Ama hepimiz aynı zalim (burada zalim Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi oluyor A.E) zihniyet tarafından aynı zulme uğradık. Hepimizin varlığı inkâr edildi. İnançlar, değerler asimilasyona tabi tutuldu. Tarihimiz, kavramlarımız sakıncalı ilan edildi.” Recep Tayyip’teki Atatürk’e ve Cumhuriyet dönemine olan ve hiç bitmeyen, her geçen gün daha da büyüyerek çoğalan kine bakar mısınız?
Söylediğiniz gibi, Evet, “Mustafa Kemal Atatürk, bütün mazlum halkların kahramanı ve önderidir.” Ama sizin “akil adamlık” görevini üstlendiğiniz hükümetin Başkanı bugün Atatürk’ün dış politika ilkelerini ve Atatürk Milliyetçiliğini pas pas gibi çiğneyerek, mazlum ülkelere ABD VE AB ile birlikte saldırıyor, milyonlarca masum insanın ölümüne neden oluyor. Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de yapılan katliamlar, tecavüzler karşısında dut yemiş bülbül gibi susup, tek sözcük söylemiyor. Zulmü kabulleniyor. Arka çıkıyor…
Sayın Kadir İnanır bu gerçeklerin ışığında bir kez daha sizden kararınızı gözden geçirmenizi rica ediyoruz.
Dostluk ve kardeşlik duygularımla.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget