ABD ve emperyalist güçlerce, yıllardır Türkiye üzerine melun bir
plan uygulanıyor. Bölgede “Güneybatı İran, Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Güneydoğu
Anadolu’yu da içine” alan (İsrail’i de koruyacak) Amerikan uydusu Sünni
ağırlıklı “Büyük Kürdistan devleti” amaçlanıyor.
ABD ve NATO’da
Kürdistan devletinin sınırlarını belirleyen haritalar bastırılıyor. PKK başta
ABD ve batılı müstevlilerce ağır silahlarla donatılıyor Bu projenin (BOP) eş
başkanlığına Tayyip Erdoğan getiriliyor. Hazret, bu görevi red etmiyor.
O halde biz Kürt sorunu diye neyi tartışıyoruz? “Anamızı taciz eden
kadı” kimi kime şikayet edeceğiz.
Medya, prof. ya da aydın kimlikli
yaratıklar neden bu gerçekleri açıklayıp, halkı aydınlatmıyor, aksine bu oyuna
hizmet çığırtkanlığı yapıyorlar.
Kimse çıkıp da Başbakan’a “Neden
Amerikan çıkarları uğruna ülkeni ve kendini feda ediyorsun?” Kürtçülere de,
“Amerika sizi kara gözleriniz için mi silahlandırıp, semizlendiriyor?”
diyemiyor.
2500 yıllık soyumuz, sopumuz, kökenimizden
koparılıyoruz.
Atatürkçülük ve Türklüğüyle övünmek suç oluyor.
Türklüğü Anayasa’dan sildirmek istiyorlar. Kendi yönetiminin, kendi halkının
kendi elleriyle kefeninin biçildiği bir ülkeyi tarih yazmıyor.
Bu
gerçekleri gizleyerek niye ve kime neyin karşılığı uşaklık ediyorlar. Vatan
bütünlüğü için canını veren şehitlere kelle diyor. 2002’de terörü sıfırlayan
kahramanlar zindana attırılıyor. Ordu, yargı ve devlet çökertilip terörle baş
edemez hale getirilince (kan akmasın teranesiyle) teröre boyun eğiliyor. Bölge
halkı da PKK’yı daha güçlü görüp onun yanında yer almaya başlıyor.
Analar ağlamasın ülkeyi satmanın kılıfı
oluyor
Yıllardır sinsice oynanan bu oyun sonunda analar ağlamasın ver
kurtul yöntemine dönüşüyor. Ödlek, çıkarcı medya ya da sözde aydınlar da buna
alet oluyor.
Bedelinin ne olduğu gizlenerek barış edebiyatıyla ülke
satılıyor.
Şimdi de düştükleri şer batağından kurtulmak için akil
diye seçtikleri kişilerden medet umuyorlar. Onları da tarihi suç ortağı yapmak
istiyorlar.
Akil kişiler; tarihi, siyasal, sosyal, hukuksal,
ekonomik uzmanlık, deneyim, basiret, bilgi ve becerisi olan görmüş geçirmiş
kişilerdir. Seçilenler genellikle bu nitelikleri taşımıyor.
Akil
kişilere biz doğru mu yanlış mı yapıyoruz diye sorulur. Onların telkinleri
alınır. Bizde ise akiller akıl almak için değil, gerçekler gizlenerek “kara
parayı aklama” misali tüm bu rezaletlere amigoluk yapacak kişilerden
seçiliyor.
Türkiye’nin en zengin insanları, üst düzey bürokrat,
yargı mensubu ve generallerin çoğunluğu Doğu ve Güneydoğulu Kürt kökenli
vatandaşlardan oluşuyor.
Hükümet ve meclisin 3/1’ini Kürt kökenli
siyasetçiler teşkil ediyor.
Türkiye’de Güneydoğu’dan çok daha geri
kalmış yöreler bulunuyor.
Eğer bedel halktan gizlenirse Akiller okka altına
gider
Kimlik ve kültürel hak diye ne varsa verildi. Daha fazla bireysel
haklar, daha fazla demokrasi isteniyorsa eyvallah.
Ancak sıra
bağımsızlık, Türkiye’nin bölünmesine geldiyse bunun adına “barış süreci değil
vatan hainliği” denir.
Şimdi ulusça merak ediliyor:
Bu
“nasihat heyeti” Başbakana “Atatürk’le uğraşmayın”, “Türklük ve ülkenin
bütünlüğüyle oynamayın”, “bunlar hem sizi hem ülkeyi yok edebilir” nasihatinde
bulunacak mıdır? .
Anıtkabire gidip Ata’nın huzurunda laik
Cumhuriyet ve ülkenin birlik, bütünlüğüne musallat olanlara asla izin
verilmeyeceğini defteri-kebir de dile getirecekler midir?
Kimse
insanlar ölsün istemiyor.
Ama bunun bedelinin ne olduğu konusunda
Türk halkı bilgilendirilmelidir. Eğer bedel Türklük, Türk dili, Misakımilli ve
canilerin affı ise “Analar ağlasa da” buna asla izin vermeyiz diye tavır
koyacaklar mıdır?
Başbakan’a eğer bizleri “ülke satışında müzayede
memuru” olarak düşünüyorsanız bu bir gaflettir. Artık Türklük ve Türk ulusunun
kırmızı çizgilerinde millete tam bir anayasal güvence verilmelidir. Ancak bu
takdirde “Anadolu’nun dört bir bucağında barış havarisi olarak hepimiz seferber
oluruz” diyebilecekler midir?
Eğer bunları diyemiyor, bedeli ne
olursa olsun barış diyorlarsa “bağımsız Kürdistan için ABD ajanı ya da Kürtçü
misyoner olmak zilletine düşer.” “Akilin şaşısı diktatörün maşası” diye
lanetlenirler.
Artık daha önce yaptıkları gibi “Hepimiz Ermeniyiz”
ardından “Hepimiz Kürtüz” mitingleri düzenleyip, Türkleri de bu ülkede eğreti
kiracı konumuna getirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Türkiye’de
akil kişi diye düşünüldüğünde Süleyman Demirel, Kamuran İnan, Şükrü Elekdağ,
Sami Selçuk, Hikmet Sami Türk, Halil İnalcık, Hayrettin Karaca, İlber Ortaylı,
Ali Rıza Bozkurt, Metin Sözen, artist Yıldız Kenter, yazar-romancı Turgut
Özakman, müzik adamı Gürer Aykal gibi isimler akla gelir. Eğer böyle bir seçim
olsaydı Türkiye bu çıkmazdan daha rahat kurtulabilirdi.
Ancak,
Başbakan, mütareke basını ve aydın kimlikli liboşlar “yukarıdaki kişileri
sakil”, “63 kişiyi akil olarak” görüyorlar.
SÖZCÜ
Yorum Gönder