Yarın yine yüz binlerce vatandaş Silivri’ye akacak. Çünkü savcılık
mütalaasının okunduğu duruşmadan sonra, Ergenekon yargılamasına yarınki
oturumla devam edilecek.
Anayasa’ya ve yasalarımıza göre
yargılama “aleni” olmak zorunda... Yani dileyen her vatandaşın mahkeme
salonuna girip, duruşmayı izleme hakkı var...
Ama son zamanlarda
her duruşma günü, Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ndeki duruşma salonuna
ulaşan tüm yollar 10 kilometre öncesinden barikatlarla kesiliyor.
Araçlarından
inip kilometrelerce yürümek zorunda kalan sanık yakınları ve
vatandaşlar, jandarmanın biber gazlı, panzerli, coplu saldırısıyla
püskürtülüyor.
Yani sadece duruşmanın aleniliği ilkesi ayaklar
altına alınmakla kalmıyor; aynı zamanda yurttaşların seyahat, ifade ve
gösteri özgürlükleri de engelleniyor.
Açık tehdit...
AKP
Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in açıklamaları gösteriyor ki
aynı çirkin ve hukuksuz oyun, yarınki duruşma öncesinde ve sırasında da
sahneye konulacak.
Yine yaşlı, genç, erkek, kadın onlarca
vatandaş; yasalardan ve Anayasa’dan kaynaklanan haklarını kullanmak
istedikleri için hastanelik edilecek ve hatta... Aklıma bile getirmek
istemiyorum ama...
Belki de can verecek!
Çünkü kendi çıkarları söz konusu olduğunda demokrasi havarisi kesilen Hüseyin Bey açıkça tehdit ediyor...
“Gelmeyin, gelirseniz de ‘Polis bizi itti, kaktı, biber gazı sıktı’ diye şikâyet etmeyin” diyor...
Polis devleti!
Boşuna
beklemeyin; “Eğer gerçek bir demokrasiyle yönetiliyorsak bu tür sözler
söylenmez, yasal ve Anayasal haklarını kullanan vatandaşlar şiddetle
durdurulmaz” demeyeceğim.
Çünkü sizin kadar ben de “hangi rejimle” yönetildiğimizi çok iyi biliyorum!
Demokrasi, yerini çoktan diktatörlüğe...
Hukuk devleti de polis devletine bıraktı.
Muhalif olana zindan da dayak da işkence de ölüm de reva görülüyor!
Gerçek demokratların bu baskı karşısında yapacağı tek şey var:
Sonuna kadar direnmek...
Yasal ve anayasal haklarına sonuna kadar sahip çıkmak...
Tehditlere pabuç bırakmamak; dayaktan, biber gazından, panzerden korkmamak...
Her şey olabilir!
Biliyorum ki yüz binlerce gerçek demokrat Silivri’ye ulaşmak için bu geceden yollara dökülecek...
Engelleneceğini, hırpalanacağını bile bile zalimler karşısında eğilip bükülmeyecek!
Tanığım:
CHP, neredeyse ilk günden bu yana her duruşmayı en az yirmi milletvekiliyle izliyor...
Ne
acıdır ki onlar da vatandaşlar gibi jandarmanın saldırısına uğruyor,
yaralanıyor, cambazlık yaparak demir barikatları aşmak zorunda
kalıyor... Ancak bu kez onların varlığı yetmez:
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak
üzere tüm muhalefet partilerinin genel başkanları da yarın Silivri’de
olmalı...
Dayak yiyen seçmenlerinin önüne geçip, mahkeme salonuna yürümeli...
Hüseyin Çelik’in tehdidine; seçmenlerine, Anayasa’ya ve yasalara sahip çıkarak yanıt vermeli!
Çünkü yarın Silivri’de her şey olabilir...
Bunu
önlemenin tek yolu, genel başkanların bu hukuksuzluğa “Dur” demek için
yüz binlerin önüne geçip, Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ne ulaşan
barikatların olaysız bir şekilde açılmasını sağlamalarıdır.
Bir kenara not alsınlar:
Gelmezlerse
ve yarın orada tek kişinin bile burnu kanarsa en az bu saldırıların
talimatını veren iktidar yetkilileri kadar sorumlu olurlar!
GÜNÜN SORUSU
Antalya’da
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda düzenlenen “çelenk sunma töreni”ne
katılan 6 yurttaşın toplam 31 yıl 1 ay hapisleri istenmiş... Suçları,
“Polis memurunu elle itmek”miş... Sorum ortaya:
O yurttaşların amacı Cumhuriyet’i kutlamak değil de PKK gösterisi yapmak olsaydı; bu dava açılır mıydı?
Uyan Türkiye (34)
Özel
yetkili mahkeme, Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet hapsi
istenen ve kansere yakalanan bilim insanı Fatih Hilmioğlu’nu bir türlü
tahliye etmiyor!
O tahliye edilmediği için ölümcül “uyku apnesi”
hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen ve Avukat Serdar Öztürk de
tedaviyi reddediyor.
Zaten Hilmioğlu da uzun zamandır tahliye
talebinden vazgeçti, “Daha ağır hasta olan tutuklular var, onlar tahliye
edilmeli... Asıl cinayet onların durumu” diyor!
İşin en acı
taraflarından biri de devleti yönetenlerin Silivri’deki tutukluların
uğradığı bu insanlık dışı muameleyi görmezden gelmeleri...
Tam 34
gündür duygu ve düşüncelerimizi yazıp, en azından vicdanlarıyla
yüzleşmelerini sağlamak için faks ve e-postayla kendilerine sorumsuz
devlet sorumlularına ulaştırmaya çalışıyoruz...
Bugün resmi tatil; fırsattan yararlanarak size sormak istiyorum:
Tamam mı, devam mı?
Kampanyayı burada keselim mi; yoksa hep birlikte ve daha da güçlenerek devam mı edelim?
Yanıtlarınızı bekliyorum!
Yorum Gönder