Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, “Balyoz”, “Ergenekon” davalarından sonra şimdi de 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürülmesinin tek sanığı. Kendisi 15 Ocak 2009’dan bu yana tutuklu ve ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Bir gizli tanığın ifadesiyle, bir anda 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı “zehirleten” kişi oldu. Yani, böyle büyük bir olayı Ersöz, üstelik Şırnak’ta binbaşı olarak görev yaptığı dönemde tek başına gerçekleştirmiş…
Geçen hafta “Balyoz” davası
için mahkemenin “mutlaka getirin” kararı olmamasına rağmen Ersöz kanamalı olarak
doktor ve hemşire eşliğinde mahkemeye götürüldü. Ersöz, mahkemedeki ifadesini
de, mahkemeye gittiğini de hatırlamıyor.
“Ergenekon”,
“Balyoz” bir yana, “Zirve Davası”nın sanığı olmaktan son anda kurtuldu. Zaman
aşımına 12 gün kala Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı zehirleme iddiası çıktı. Eşi
aracılığıyla bize şunları söyledi:
“Turgut Özal, 17
Nisan 1993’te vefat etti. Ben ise 1991-1993 tarihlerinde Şırnak Tugayı’nda
Kurmay Başkanı olarak görev yapıyordum. 1989-1991 tarihlerinde de İtalya’da
ataşe olarak bulundum. 4 yıl Ankara’da yoktum. Nasıl zehirlerim? İddianamede
Ergenekon örgütünün 1999’da kurulduğu belirtiliyor. Oysa, Turgut Özal 1993’te
vefat etti. Yani olmayan örgüt Özal’ı nasıl öldürsün? Şaşkın vaziyetteyim.”
Ama işin içine gizli tanıklar girince, bilimsel
raporlara göre “zehirlenme” olmasa bile “Cumhurbaşkanını karısına bile
zehirletiriz” dediği iddia edilebilir. Orgeneral Hurşit Tolon’la aynı birimlerde
hiç çalışmamış olsa bile onunla birlikte çalıştığı söylenir. Bunlar söylenince
de kendinizi sanık sandalyesinde bulabilirsiniz. Bugün, “Ergenekon” olarak
bilinen davanın içinden çıkılmaz boyutlara ulaşmasının ve yargıya olan güven
bunalımının da en büyük nedeni “gizli tanık”, “PKK itirafçıları” değil mi?
Semra Hanım’a mektup
Muzaffer
Hanım ve Levent Paşa aynı zamanda kardeş çocukları. Muzaffer Hanım da son
yıllarda yaşadıklarıyla adeta “acıların kadını” oldu. Gizli tanıkların
yalanlarına alışmışlardı ama şimdi de 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı eşinin
zehirlediği iddiası şaşkınlıklarını daha da artırdı. Askerlerin, gizli tanıklar,
PKK itirafçılarıyla bu kadar itibarsızlaştırılmasına rağmen, Genelkurmay bu
konuda sessizliğini koruyor. Peki, bu insanların hakkını, hukukunu kim
koruyacak?
Muzaffer Ersöz, rahmetli Turgut Özal’ın
eşi Semra Özal’a bir mektup gönderdi. Mektubuna “Yıl 1983, Burdur 1. Topçu
Tugayı” diye başlıyor. O birlikte Ahmet Özal’ın askerlik yaptığını kaydediyor.
Kendisinin de, Semra Hanım’ın ‘manevi kardeşim’ dediği Arif Ersöz’ün kızı
olduğunu hatırlatıyor ve mektubunu şöyle sürdürüyor:
“Merhum cumhurbaşkanımızın ölümü konusunda bilimsel raporlara rağmen,
iki yalancı gizli tanığın sözleriyle, çirkin oyunun içerisine eşim emekli
Tuğgeneral Levent Ersöz’ü de sokmaya çalışmaktadırlar. Bunu, gerçek dışı
beyanlar ve Sayın Özal’ın rahatsızlandığı gün, bizlerle hiç ilgisi olmayan gerek
köşkte, gerekse hastanede yapılan işlemlerdeki aksaklıklar ile otopsi
yapılamamasından tutun da, hiçbir somut delil ve gerekçelerle örtüştüremedikleri
yalanlar da ‘bu planı kurmak’ için çalışanların, ‘hazır kıta şeklinde’
bekleyerek hiçbir kasıt yokken soruşturma açmalarına imkan vermektedir.
Bu soruşturmada da gördük ki, önce ‘suça iştirak etmek’
ifadelerini kullananlar, eşimin ifadesinde ortaya çıkardığı gerçekler üzerine
‘çevir kazı yanmasın’ deyiminde olduğu gibi suçu ‘azmettirici’ şeklinde
dönüştürmekte hiçbir beis görmemektedirler. Doğal olarak bu iddiaları ortaya
atanlara karşı tüm yasal haklarımızı kullanacağız.
Sözümüz Genelkurmay’a
Bir çift sözüm de
Genelkurmay Başkanlığı‘na. Bütün bunlar karşısında acaba neden sessiz kalıyor?
Silah arkadaşlığı ve ahde vefa bu mudur? TSK’nın değerli mensuplarının ‘olursa
birine, olmazsa diğerine, o da olmazsa bir başkasına’ denilerek insafsızca ve
hukuka uygun olmayacak şekilde gerçeklere dayanmayan davalara monte edilmesine,
daha ne kadar seyirci kalacak? Bu oyunlar, Türk Ordusu’nun şerefli mensuplarını
itibarsızlaştırırken, Türk Milleti’nin vicdanlarını yaralıyor.
Bizim ailemizi yakinen tanıyan büyüklerimiz olarak, bu atılan
iftiralara gerçekten inanıyor musunuz? Şayet vicdanınız rahat ve huzurlu ise
söyledikleri yalanlara inanıyorsanız ki oğlunuz, yalancı tanık Deniz Uygar, açık
kimliği İ.Ç. olan, ordudan atılan uzman çavuşun ifadelerini inanılır bulduğunu
görsel medyada açıklamıştı. Bizler bugüne kadar onurumuz ve gurumuz için ayakta
durma savaşı verirken sizler yalan ve iftiralarla bizlerin nerelere çekilmek
istendiğini görerek sessiz kalmayacağınızı düşünüyor, saygılarımı sunuyorum.”
Gizli tanıklar, iftiracılar ne hayatlar söndürüyor, ne
acılar yaşatıyor bir bilebilseniz…
Yorum Gönder