Ankara’da bir grup aydın yurtsever, “Türkiye, AKP Anayasası’na Sığmaz” başlıklı bir imza kampanyası başlattılar. Özetle şöyle diyorlar:“AKP’nin
barıştan anladığı, emperyalist planlar doğrultusunda bölgeyi ve
Türkiye’yi yeniden şekillendirmektir. Halklar arasına düşmanlık
tohumları ekip, bölgesel savaşları tetiklemekten başka şeye yaramayacak
gerici bir operasyona ‘barış süreci’ adı verilemez.
AKP’nin
istediği, yerel yönetimleri güçlendirmek adına sermayeye, uluslararası
tekellere doğal zenginlikleri yağmalatmak, sömürülecek ucuz işgücü
yaratmak ve ülkeyi hak-hukuk- adaletin esamisinin okunmadığı bölgelere
ayırmaktır.
AKP toplumu özgürleştirmeyi değil,
köleleştirmeyi istemektedir. AKP Kürt sorununu çözmek değil, o sorundan
kendi amaçları için yararlanmak istemektedir.
Savaşa,
imparatorluk ve hilafet özlemine, başkanlık sistemine, faşist 12 Eylül
Anayasası’nın bile gerçekleştirmeye cesaret edemediği halk düşmanı
düzenlemelere izin vermeyelim.”
Deniz Kim, Sen Kim...
Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Recep Tayyip Erdoğan’ın yol haritasını çizen “önder”i Abdullah Öcalan’ın, kendisini Deniz Gezmiş’e benzetme cüreti karşısında birkaç söz söyleme gereksinimi duyuyor:“Deniz,
idam sehpasının eşiğinde bile inandığı görüşlerini haykırmıştır. Bu
insanlar tek bir masumun kanına girmemişlerdir. Rehin aldıklarına
-Amerikalı, İngiliz askerleri dahil- hiçbir kötü muamelede
bulunmamışlardır. Onlar emperyalizme karşıydılar ve yanıldıklarını kabul
etsek bile, Atatürk’ün izinde olmanın gereğini yaptıklarına inandıklarını görmemiz gerekir.
Buna
karşılık, yıllardır emperyalizmin maşalığına soyunarak on binlerce
insanın kanına girmiş olan bir zavallının uçağa alındığı anda birdenbire
devlete hizmete hazır olduğunu açıklaması ve anasının da Türk olduğunu
anımsaması henüz unutulmamıştır. Aynı zavallı, şimdi küresel patronların
himayesinde olduğunu bilmenin kendisine verdiği özgüvenle, adeta
kamuoyuyla alay edercesine ‘Olgunlaştırmaya çalıştığımız Anadolu barışını bu uğurda mücadele ederken hayatını kaybeden başta Mahir’ler ve Deniz’ler olmak üzere bütün devrimcilerin anısına ithaf ediyoruz’ demektedir.”
Prof. Işıklı, halkı kandırmanın bu denli kolay olmadığının yaşanarak görüleceğine inandığını vurguluyor.
Doğrudur,
bu halk sağduyuludur. Ensesinde boza pişirilmesini, yalanı dolanı
sevmez. Gelişmeleri izler, izler; günü geldiğinde sandıkta öyle bir
tokat atar ki, kendini sultan sananlar, apışıp kalır.
En somut örnek, Turgut Özal’ın iktidardan “dan” diye düşmesidir...
Okur Farkı
Bize sıkça sorarlar, “Efendim Cumhuriyet’in tirajı niye bu kadardır da, bilmem hangi gazeteninki daha çoktur” diye.
Yazar Emin Özdemir, son çıkan kitabı “Sözcüklerin Vicdanı”nda “okur”dan ne anlamamız gerektiğini yazıya dökmüş:“Okuma
yazma becerisini sürekli kullanan, bunu köklü ve kemikleşmiş bir
alışkanlığa dönüştüren kişidir okur. Okudukları üzerinde düşünen,
bunları irdeleyip sorgulayan, dil ve düşünce duyarlığı gelişmiş,
donanımlı kişi olarak da tanımlayabiliriz okuru. Bilgisini, birikimini,
yaşantısını okuduğu metne taşıyan, onu değerlendiren kişidir okur.
Okur-yazarsa,
okuma yazma becerisini sürekli kullanmaz, kullandığı durumlarda da
okuduklarını alımlama, algılama çabası içine girmez, giremez. Sormayı,
sorgulamayı, yorumlamayı hiçbir zaman göze alamaz; kendini yormaktan
kaçınır, düşünsel bir tembellik, üşengeçlik içindedir.”
Cumhuriyet’i
okuyanlar, bir haberin içeriğini algılayabilen, yazı ya da yorumun
düzeyini sorgulayabilen, bilgisini, birikimini metne taşıyabilen türden
okurdur.
Ucuzluğun, ilkelliğin, sıradanlığın alkışlandığı bir dönemde, doğal olarak bu düzeyde okurların sayısı da çok düşüktür.
Suriyelilere Yardım
AKP’nin Suriye politikasının yurtiçindeki sonucu:
Türkiye’de
kurulan barınma merkezlerindeki Suriyelilerin sayısı 188 bin 387.
Evlerde yaşayan Suriyelilerin sayısı da 100 binin üzerinde. Onlar için
geçen mart ayı ortasına değin yapılan toplam harcama 728 milyon 307 bin
689 lira. Suriyelilere sağlanan harcamaların yapıldığı Başbakanlık Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na 2013 için ayrılan bütçe ise, toplam
927 milyon 19 bin lira...
Başka bir afet ya da acil durum gelirse başımıza, AKP’liler topluca “yardım duası”na çıkarlar artık...
Sus, Sus, Sus...
CHP’nin, Recep Tayyip Erdoğan ile PKK arasında sürdürülen pazarlık sürecini susarak geçiştirme taktiği sürüyor.
Milletvekillerine ve örgüte “sus” emri veren CHP lideri, geçen hafta kendisi de Meclis grubunda konuşmamayı yeğledi.
Çocukluğumuzda “tıp” oynardık. Birisi “tıp” deyince hep birlikte susardık. İlk konuşan, kıkırdayan oyun dışı kalırdı.
CHP de son günlerde hep birlikte “tıp” oynuyor. İstersen konuş, oyun dışı kalırsın!
Bu arada, egemen güçlerin Türkiye’yi dönüştürme planı tıkır tıkır çalışmaktadır...
Yorum Gönder