Ölçü Kaçınca - Ahmet Tan

Ölçü Kaçınca
“Uzun tutukluluk”tan Başbakan da yakınmaya başladı.
Meclis Başkanı da onun gibi elbette samimi olabilir...
Ama bu onların “uzun tutukluluk ortamına” (hadi istemeden de olsa diyelim) “yardım ve yataklık yapmış” oldukları gerçeğini örtemez.Özellikle de milletvekilinin uzun tutukluluğu, Çiçek’in de belirttiği üzere hukuki değil, “siyasi bir sorundur!”
Siyasi sorunu ise hukuk ve yargı değil, siyaset çözer.
Bunun için birkaç satırlık bir yasa değişikliği yeter!“MİT Başkanımı yedirmem!” diyen Başbakan’dan alacağı ilhamla, Meclis Başkanı da “Milletvekillerimizin görev sürelerini tutuklu olarak tamamlamasına izin veremeyiz!” diye bir adım atsa...
Ortak bir yasa önerisiyle öncülük etse...
Öncülük ettiği TBMM protokolü de bunu öngörüyor zaten.
CHP’yi “yemin etmeme yemini”nden döndüren o protokolü anımsayalım.
Protokolde “tutuklu milletvekillerinden” söz edilmiyordu.
Yapılacak düzenlemelerle tutukluluk hallerine son verileceği umut ediliyordu.
Örneğin, milli iradenin serbestçe tecelli etmesi için...“a- Anayasa dahil tüm mevzuat...
b- Hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak...
c- Özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanacak ve uygulanacaktır!..” gibi ifadeler yer alıyordu.
Ki bunların CHP’yi aldatmak üzere iktidarın bir göz boyama tuzağı olduğu ortaya çıktı.

Dün de Sıra...

Meclis Başkanı Cemil Çiçek’teydi herhalde...“Uzun tutukluluk Türkiye için ciddi bir yaradır! Yargının bunu bir şekilde çözmesi lazım. Çözmediği sürece kendisi tartışma konusudur!”
Ardından da...“Uzun tutuklu milletvekilleri” konusunun bir “siyasi sorun” olarak karşılarına çıktığını söyledi.
Ve Balbay, Haberal, Engin Alan ve BDP’li beş milletvekili ile ilgili hazin gerçeği de sözlerine ekledi: “Tutuklu milletvekilleri seçilme sürelerinin yarısını içeride geçirmiş oldu!”
Bunu hatırlamış ve hatırlatmış olması yine de umut verici!

Meclis Başkanımız Çiçek açık sözlü bir siyasetçi...“Bu ayıp da Meclis’e yeter!” de diyebilirdi!
Demedi!
Belki...
Milletvekillerinin görev süresi bitmeden...
AKP-CHP arasındaki TBMM “tutuklu milletvekili protokolü”ne öncülük etmiş olmasının sorumluluğunu yerine getirecektir.
Şimdilik...
Topu yargıya atmakla yetindi!
Oysa herkes biliyor ki...
Yargının arkasındaki yönetmen iktidar...
Yargı kendi haline bırakılmamıştı...
Kısmi anayasa değişikliği sırasında, ya zurnacıya ya da davulcuya meyletmesine karşı önlemler alınmıştı.“Parça tesirli madde değişiklikleri” ile Hâkimler ve Savcıları Yüksek Kurulu’nun yeniden kurulumu sağlanmıştı.
Bu yeni kurulum sayesinde...
Maç ortasında hakem değiştirir gibi, davaların ortasında da yargıç ve savcıların görevden alınması...
Hatta mahkemeye verilmesi bile mümkün kılınmıştı.
Böyle bir yargı elbette “uzun tutuklululuk” silahını da kullanacaktı.

Benzer Yaklaşımı...
Yargı da benimsemiş görünüyor.
Yasalar yargıçlara “adli kontrol veya denetimli serbestlik” kararı verme olanağı sağladı.
Ama nedense yargıçlar bu olanağı tutuklu milletvekillerine bugüne dek uygulamadı!
Neden?
Meclis Başkanı Çiçek gibi, bunu herkes merak ediyor.Dört yıl önce..İleri demokrasi kurmak üzere anayasada seçmece madde değişikliği yapıldığı sırada dönemin Yargıtay Başkanı bir açıklama yapmıştı:“Yandaş yargıyı değil, tarafsız yargıyı oluşturmalıyız!” (7 Eylül 2009)
Başkan Hasan Gerçeker aslında herkesin endişesini dile getiriyordu.
Çarşambanın gelişi perşembeden belliydi.
AKP iktidarı “iktidarını uzatmak ve güçlendirmek peşindeydi”.
Bunun yolu da “yargıyı denetim altına almaktan” geçiyordu.
Yargıyı kontrol edebilmek...
Seçimleri de denetim altına almak demekti.
Demokrasinin en büyük güvencesi sandıkların, seçmen kütüklerinin bağımsız yargıçların kontrolüne verilmesiydi.

Tutuklu Milletvekilliği...Protokolün Sarısı,Geçti Yolun Yarısı

Hacı bekler gibi “yeni yargı paketi”ni bekliyoruz.
Eski paketler adaletin yaralarına merhem olamadı.
Daha da derinleştirdi.
Siyaset demek, hayal tacirliği demek:“Avrupa’da adalet adına ne varsa bizde de o olacak!”
“Gerçek hak hukuk adalet gelecek...”
“İleri demokrasi yolda!”
Diye diye...
Anayasanın seçmece maddeleri değiştirildi...
Üstüne bir de referandum yapıldı.
Hiçbirisi gerçekleşmedi...
Bu kez anayasa sil baştan yazılıyor.
Başbakan yine de cömert:
7- 8 hafta vakit tanıdı.
Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutansız, donanmanın kaptansız kaldığını fark etti!
Millete dert yanmaya yöneldi.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget