Türkiye'nin; 'ileri demokrasi' yalanı ile 'seçilmişlerin diktatörlüğü'ne
götürülmesine karşı İstanbul Barosu tarihsel bir direniş ortaya
koyuyor.
Pazar gecesi, İstanbul Baro Başkanı Doç. Dr. Ümit
Kocasakal, tarafsız gazetecileri; Baro'nun Kanlıca'daki yeni tesisinde
ağırladı. Bilgi verirken; '12 Eylül darbecilerinin açtığı davadan sonra
İstanbul Barosu aleyhine açılan ilk dava ile karşı karşıya kaldık.'
dedi.
Ben; 'Tebrik ediyorum!' diye bağırdım.
İktidara sahip
olanlar; Türkiye'de sadece, ihalelerle teslim alınanların değil 'adalet
isteyen entelektüeller'in olduğunu görmeli idi.
AYIPTIR AYIP
Balyoz
davası diye bilinen davanın görüldüğü Silivri'deki 10. Ağır Ceza
Mahkemesi'de avukatlar görevlerini yapamayacak duruma geliyorlar ve
salonu terk ediyorlar. Düşünün ki avukat; 'Söz istiyorum!' diyor.
Mahkeme Başkanı; 'Vermiyorum; ne yapacaksın?' anlamında engel getiriyor.
Bu engellemeyi, avukatlar bağlı bulundukları İstanbul Barosu'na
bildiriyor ve yardım istiyorlar.
Baro yönetimi; Avukatlık Kanunu'nda
yer alan hükümlere uygun olarak davanın 6 Nisan 2012 tarihli oturumuna
katılarak mahkemeden adil yargılanma ve savunma haklarına saygılı
olmasını talep ediyor.
Bunun üzerine 12 Eylül darbecilerinin bile gündeme getirmediği maddeler işletilerek İstanbul Barosu hakkında dava açılıyor.
Şikayetçilerden birisi Balyoz Mahkemesi; hadi onu anladık.
Başkan
Kocasakal, 'Ne yazık ki bizi şikayet edenlerden birisi de Konya
Barosu!' deyince; ben yine, 'Yakışır Mevlana'nın torunlarına!' diye
bağırdım.
Konya'daki avukatlar, barolarını muhbir konumuna düşüren yönetim karşısında neden susuyorlar?
BAK ŞU TESADÜFE
İstanbul Barosu hakkında soruşturmayı Silivri Cumhuriyet Başsavcısı açıyor.
Hem de dosyayı ilgili savcasından izin gerekçesiyle alıp başka bir savcıya vererek yargılama kararı çıkarttırılıyor.
Durun daha bitmedi...
Bu dava; başsavcınının hanımının başkanı olduğu mahkemeye düşüyor.
Başkan Kocasakal; 'Bu dava; Baro'muza karşı darbe davasıdır!' derken abarttı mı sanıyorsunuz?
Savcılar
tamam, yargıçlar tamam; bir avukatlar kaldı. Onlar da ileri demokrasiye
hizmet aracı yapılırsa; yaşasın 'ileri başkanlık sistemi'.
Makarna- kömür derdinde olanlar buna aldırış etmez ama bu ülkenin seçkin ve eğitimli kesimleri seslerini elbette yükseltirler.
BOMBA SURİYE'YE GİDİYORDU
Dün patlayan araç, Suriye'ye gidiyordu.
Türkiye tarafında bomba yüklenmişti. Suriye girecek; orada bir yer havaya uçurulacaktı.
Ama bir karışıklık oldu erken patladı.
Şu gerçeği unutmayın: Araç; Türkiye tarafında...
Suriye tarafına geçecek araçların bulunduğu yerde park edilmiş.
Eğer hedefi Türkiye olsa idi; burada değil şehirde patlatılırdı.
Hedef Türkiye değil Esatçılardı.haberguncel.blogspot.com
Türkiye tarafında bomba tuzaklanmıştı.
Patladı; Türkiye'nin üstündeki örtü de kaldırıldı.
Anlıyoruz ki bizim hükümet; sınırımızı Suriyeli teröristlerin eline teslim etmiş.
Bunu derken boşuna konuşmuyorum:
Patlayan araç; Suriye sınırından kuzeye geçmiş gözükmüyor.
Ama Suriye'ye geçmek üzere kapıya gelmiş; bekliyor.
Ve patlatılıyor...
Sorumlu Suriyeli teröristler bile değil...
Asıl sorumlu Türkiye...
Yorum Gönder