1950’den beri CHP hakkında söylenmedik söz kalmadı. O kadar ilginç ki
CHP için aynı anda hem komünist, hem de faşist denilebiliyor! Örneğin
bugünlerde, Hem PKK’li hem de ırkçı denilebiliyor. Hiç kaygınız olmasın;
bir süre sonra örneğin, “Ergenekon davalarının aslında bir CHP komplosu
olduğu” da ortaya çıkacaktır!
Örgüt, insanların belirli bir amaca
ulaşmak için bir araya geldikleri bir yapıdır. Örgüt, insanların bir
araya geliş biçimidir. Nasıl yumurtasız omlet olmazsa insansız da örgüt
olmaz.
Bir örgütü güçlü kılan, öncelikle örgütü oluşturan insanlar
arasındaki sevgi ve güven ilişkileridir. Eğer üyelerin birbirlerine ve
örgüte sevgi ve güvenleri varsa o örgütü kimse yıkamaz. O örgüt
mücadelesinde er ya da geç başarıya ulaşır.
Bu nedenle bir örgütü
dağıtmak isteyenler, o örgütün üyeleri arasındaki sevgi ve güven
ilişkilerini hedef alırlar. Sevgi ve güvensizlik başladı mı örgüt
çözülme sürecine girmiş demektir.
Türkiye’de 1950’den beri bütün sağ siyasal iktidarlarca, CHP ve bütün sol örgütler için yapılmaya çalışılan budur.
Solun
halktan kopuk olduğu, devletçi olduğu, milli ve manevi değerlerden uzak
olduğu, bir kaz bile güdemeyeceği, solcuların kendi içlerinde kavga
etmekten başka bir şey bilmedikleri, asker yanlısı ve darbeci oldukları,
aslında Türkiye’de muhalefet de olamadıkları, zaten ülkenin en önemli
sorununun muhalefet olmamasının olduğu vb. gibi, yüzlerce safsata, her
gün defalarca tekrarlanır.
1950’den beri CHP hakkında söylenmedik söz
kalmadı. O kadar ilginç ki CHP için aynı anda hem komünist, hem de
faşist denilebiliyor! Örneğin bugünlerde, hem PKK’li hem de ırkçı
denilebiliyor. Hiç kaygınız olmasın; bir süre sonra örneğin, “Ergenekon
davalarının aslında bir CHP komplosu olduğu” da ortaya çıkacaktır!
Hep merak ederim; bunlara gerçekten inanıyorlar mı diye!
Evet,
bu safsatalara gerçekten inananlar olabilir. Sadece sağda değil, solda
da inananlar olabilir; oluyor da. Ama bu tür safsatalara inananların
çokluğu ya da bunların sürekli dile getirilmesi, onların safsata olduğu
gerçeğini değiştirmez.
Bütün bu safsatalara rağmen, milyonlarca
insan, Halk Partisi’ne oy veriyor; üye oluyor; etkinliklerine katılıyor.
“Halktan kopuk” dedikleri Halk Partisi, son seçimde 11.5 milyon oy
almıştı.
Çünkü ilk kurultayını yaptığı 1919’dan beri “CHP’nin
doğrultusu” bellidir. Bu doğrultu, demokratikleşmedir. CHP’de kişiler,
söylem, programlar, liderler vb. değişebilir. Ama CHP’nin
“demokratikleşme doğrultusu” değişmez.
Atatürk dönemi, aslında
demokratikleşmenin ilk ve en önemli adımlarını oluşturmuştu. Çok partili
sisteme geçişle birlikte CHP, demokratikleşmeyi, başka partilerle
rekabet içinde gerçekleştirme yoluna koyuldu. Çok partili sistem, tek
başına başarılabilecek bir şey değildir. Adı üstünde, çok partili
sistem.
1954 Temmuz’unda Türkiye’nin ilk “mutedil muhafazakâr”
partisi olan Millet Partisi bir gün içinde kapatıldığında, bu kapatmaya
ilk karşı çıkan CHP olmuştu. MP, içinde “Padişahlık geri gelsin;
hilafeti ihya edelim; Arap harflerine dönelim; Mecelle’ye geri dönülsün;
parti İslam Demokrat, Müslüman Liberal gibi isimler alsın” gibi
düşüncelerin tartışıldığı bir partiydi. Hatta CHP’nin MP’nin
kapatılmasına tepki göstermesi üzerine, Menderes CHP’yi irticaya destek
vermekle suçlamıştı! (Yani, CHP irticaya destek vermekle bile
eleştirildi!)
1961 sonrası Demokrat Partililere siyaset yasağı
gelmişti. Bunun kaldırılması için uğraşan da CHP olmuştu. 1987’de CHP,
AP, MSP, MHP gibi partilerin eski liderlerinin siyaset yasağının
kaldırılmasında CHP çizgisi, yasağın kaldırılması yönünde tereddütsüz
görüş vermişti. 2003’te Tayyip Erdoğan’ın siyaset yasağının
kaldırılmasında da CHP’nin tutumu, tereddütsüz yasağın kaldırılması
yönündeydi.haberguncel.blogspot.com
1946’de “psikopat krizi”nde, Recep Peker’in Menderes’e
söylediği “psikopat” sözleri üzerine DP milletvekilleri Meclis’i terk
etmişlerdi. 9 günlük protestodan sonra İnönü’nün girişimi ile yeniden
Meclis’e döndüler. DP milletvekilleri Meclis’e girerken, CHP
milletvekilleri onları ayakta alkışlayarak karşılıyordu. (Bakalım bunca
yıldan sonra, bu “ileri demokrasi” döneminde, AKP milletvekilleri,
tutuklu CHP, MHP ve BDP milletvekilleri salıverilirlerse onları
Meclis’te nasıl karşılayacaklar?)
CHP ve CHP’liler, kendileri
hakkındaki yalana, iftiraya, her türlü çarpıtmaya, hakarete, saldırıya
alışıktır. Çünkü CHP ile CHP hakkında bu tür safsataları yayanlar
arasında, değişmez bir fark vardır. Aslında o kadar eskilere gitmeye
gerek yok; bugüne bakmak bile bu farkın anlaşılmasına yeter.
Bu farkı yıllar önce, 1956’da CHP’nin efsane lideri İsmet İnönü söylemişti:
“Biz mutlakıyetten bugüne geldik, siz bugünden mutlakıyete gidiyorsunuz; aramızdaki farkı bilelim!”
Yorum Gönder