“Dünya işsizlikle boğuşurken; Türkiye, her yıl 1 milyon insanına iş veriyor. Avrupa Birliği’nde 27 ülkedeki işsizlik ortalaması 10,7. Türkiye’de 9,1. İtalya’da işsizlik 11,2, İspanya’da 26, Yunanistan’da yüzde 27, Portekiz’de 16,5, ama Türkiye’de çok şükür yüzde 9,1. Bunu da çok buluyoruz, bunu aşağıya çekmek için çalışıyoruz...”
Çünkü birileri, rakamlara kafasına göre “parmak” atıyor!
Örneğin devlet, Kişi Başına Milli Gelir’in 10 bin doları aştığını söylüyor ama vatandaşın yüzde 90’ı bırakın 10 bin doları, yarısını bile göremiyor...
Devlet, enflasyonu düşürdüğünü söylüyor, vatandaş eti, sütü unuttuğunu...
Devlet, dünyanın en zengin ülkeleri arasında olduğumuzu iddia ediyor, ülkedeki her dört vatandaştan biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor...
Şimdi de Bakan Bey, işsizlerimizin sayısını azalttıklarını belirtiyor ama işsizlik ödeneğinden yararlanmak için başvuranların sayısında sadece ocak ayında 83 bin 628 kişilik artış oluyor!
Devlet ile milletin farklılaştığını!
Devletin keyfi yerinde...
Çünkü paraya ihtiyacı olduğunda doğalgaza, benzine, elektriğe zam yapıyor, vergileri artırıyor; sorununu çözüyor...
Ama bunu yaparken fiyatları artırdığını, bu paraları ödemek zorunda olan milletin yoksullaştığını, şirketlerin battığını, bu yüzden işsizliğin arttığını görmüyor!
Bunu yaparken, iş aramaktan bıkıp vazgeçenleri saymıyor!
Onları “işsiz” tanımının dışında bırakıyor...
Kadın nüfusun önemli bir bölümünün “zaten çalışmak istemediği”nden hareket ediyor...
Sonuçta da Türkiye’de işsizliğin sadece yüzde 9,1 olduğunu açıklıyor!
Bunu yaparken; her yıl kaç kişinin işini kaybettiğini söylemiyor...
Mesai saatlerinde kahvelere gidip, işsizlerle de sohbet etmiyor ki gerçeği öğrensin...
Peki ne yapıyor?
Dört yıl jeoloji mühendisliği okuyup, taksi şoförlüğü yapan vatandaşın “iş sahibi” olduğunu var sayıyor!
Devletin gözüne gözlük!
Kayıtsız şartsız iktidar yandaşı olan atv’de yayınlanan bir dizide Atatürk’ün imzasına sansür uygulanmış!
Ayakkabıcı bir baba-oğulun 1970’lerde geçen öyküsünün anlatıldığı dizide, mahkeme salonundaki duvarda yazan ‘Adalet Mülkün Temelidir’ sözlerinin altındaki Atatürk imzası karalanmış...
Bunu yapan gafiller, Atatürk’ün adını ve imzasını dizilerden, haberlerden kazıyabilir...
İyi de ulusal bellekten nasıl kazıyacaklar?
Onlar “Atatürk”ü yok sayıyor diye, Atatürk’ün bu ülkeye kazandırdıkları yok mu olacak?
Her şeyin bir sınırı var be kardeşim!
Başbakan’ın bile sonunda yakınma noktasına geldiği “Deniz Kuvvetleri’nde komutan kalmaması” gerçeğinden sonra, şimdi büyük bir kriz de havada yaşanıyormuş... Son birkaç haftada 110 savaş uçağı pilotu; soruşturmalar, davalar ve ekonomik nedenlerle istifa etmiş... Bu sayının daha da artmasından ve ciddi bir pilot krizinin çıkmasından korkuluyormuş... Sorum ortaya:
O savaş pilotlarının yerini doldurmak için THY’den pilot mu transfer edilecek?
Yüzlerce subay Balyoz soruşturması kapsamında 11 Şubat 2011’de tutuklanmıştı. Aradan geçen iki yılda yargılama bitti ve mahkeme sanıkların tamamına yakınını 16-18 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırdı.
Şimdi tüm askerler ve yakınları davanın Yargıtay’da ele alınacağı tarihi bekliyor.
Ancak “Vardiya Bizde” çatısı altında buluşan komutanların eşleri ve çocukları sadece beklemekle kalmıyor, her cumartesi günü tüm büyük kentlerde “haksız” buldukları bu tutuklamaları ve mahkeme kararını protesto etmek için “Sessiz Çığlık” eylemi düzenliyor...
Bu eylemlerin en kapsamlısı da; yine cumartesi günleri öğle saatlerinde Beşiktaş İskelesi’nde gerçekleşiyor.
Tutuklu komutanların eşleri, tutuklamaların ikinci yılının dolması nedeniyle 9 Şubat Cumartesi günü Beşiktaş’ta yine buluşacak... Öldüğüne inandıkları adalet için, geçen yılki gibi bu yıl da katılımcılara lokma dağıtacak.
Bu arada; Vardiya
Bizde, 9 Şubat’tan itibaren yeni bir eyleme daha hazırlanıyor ve haksızlık ortadan kaldırılıncaya kadar tüm vatandaşlarımızı yakalarına, arabalarına, motosikletlerine, traktörlerine, iş yerlerine ve evlerine “kırmızı-beyaz kurdele” takmaya davet ediyor.
Sloganları ise, “İyiler korkar ve susarsa, kötüler kazanır...”
Yorum Gönder