Acemi elçi ve İmralı’ya ev! - Ruhat Mengi

Acemi elçi ve İmralı’ya ev!
ABD Türkiye Büyükelçisi Francis Ricciardone her nasıl oluyorsa (bu da bir denge sağlamak mıdır bilinmez) ABD’nin ses çıkarmadığı konularda açık ve net konuşup Türkiye’de son yıllardaki hukuksuzlukları anlatmasıyla tanınıyor.. Gazetelerin Ankara temsilcileriyle konuşurken son olarak yine “uzun tutukluluklardan, yıllardır hapis tutulan gazeteciler, milletvekillerinden, eski YÖK Başkanı’ndan” söz etmiş ve “generaller terörist suçlamasıyla hapsediliyorlar” demiş.
İki yıl önce benzer bir konuşma yaptığında Başbakan Erdoğan kızmış ve “sus bakalım ya, bir bak yargı ne yapacak, ne karar verecek.. İşte buna ‘acemi elçi’ denir” demişti.. Televizyonlarda Ricciardone haberi Başbakan’ın 2 yıl önceki tepkisiyle birlikte verildi ama medya özgürlüğü, TV kanallarının hali malum durumda olduğu için hiçbir yorum yapılmadı..

AYNI SÖZLER VE İSTİFALAR!

Oysa bir yorumu var tabii; mesela Başbakan Erdoğan’ın şu anda artık Ricciardone’ye veya bir başka elçiye ya da yabancı gazeteciye aynı tepkiyi veremeyecek, verirse de kendisiyle çelişkiye düşecek durumda olması.. Zira kendisi de kısa süre önce aynı şekilde yargıyı eleştirdi, “generallerin ve diğer tutukluların bu şekilde hapiste tutulmaması, yargının elinde yeterli delil varsa kararını vermesi, yoksa serbest bırakması gerektiğini” söyledi.
Artık bunun yaklaşan seçimler nedeniyle bir yumuşama hali mi, yoksa TSK’da ardı ardına gelen istifalar nedeniyle mi olduğu belli değil.. Ne kadar inandırıcıdır, arkası gelir mi o da belli değil.. Ama sonuçta 2 yıl önce “sus bakalım” dediği Ricciardone’yle aynı şeyleri söylüyor. Demek ki “acemi elçi” dedikleri adam gerçeği 2 yıl önce görmüş ve demek ki acemi filan da değilmiş.

SALONLU EV, EŞLE BULUŞMA..

Ve şimdi açıklanıyor ki İmralı’daki teröristler için disiplinli davranmaları nedeniyle ödül olarak “salonlu, mutfaklı özel ev” inşa ediliyor.. Sanki diğer 5 hükümlü için yapılıyormuş da, disiplinli davranırsa o da yararlanacakmış gibi ifade edilmesine rağmen aslında Öcalan için yapılıp bu havaya sokulduğu apaçık ortada..
Demek ki insanlar için ölüm emri vermiş veya bizzat kendisi öldürmüş kişiler (bundan önce hep diğer ağır suçlular için de “iyi hal” konusunda aynı şeyler yazılmıştır) iyi hallerinden, disiplinli davranışlarından dolayı Hükümet kararıyla ödüllendiriliyorlar.
Ve şimdi 5-6 kişi birlikte salon salomanje evlerde oturacakları gibi hiçbir konforları, TV’den sonra belki bilgisayarları ve her türlü iletişim imkanları, spor faaliyetleri eksik olmayacaktır.. Bir de “en geç 3 ayda bir” bir günlük “eşle özel görüşme hakkı” veriliyor. Daha ne olsun, bir “dışarı bırakılmamaları” eksik.. Yani “Kandil’e helikopter kaldırırlarsa” bir eksik kalmayacak..

GAZETECİLER DAHA MI TERÖRİST?

Tamam, diyelim ki “terörü bitireceklerine” söz veriyorlar. Karşılığında gerçekleştirilecek taleplerin sonu nereye gider bilinmez ama şu anda bu sözlere karşılık “ödüllendiriliyorlar” diyelim.. Peki Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın, bırak eşiyle özel buluşmayı “ölüm döşeğindeki anasını, karısını son bir kez görmesine” izin verilmeyen, ancak cenazesine gönderilen tutukluların (henüz hüküm giymemiş), ağır ve ölümcül hasta olduğu bilinmesine rağmen hastaneden adım attırılmayan profesörlerin, rektörlerin, generallerin, gazetecilerin günahı ne?
Tuncay Özkan’la Mustafa Balbay (özellikle teröristlere kıyasla) ne suç işlediler ki tuvaleti odanın içinde, sıcak suyu akmayan bir karış odalarda, eşlerinden-çocuklarından ayrı, nadiren spor yapmalarına-telefonda konuşmalarına izin verilerek yıllardır ceza çektiriliyorlar? BU “ÖZEL YETKİ”yi her kim vermişse o mahkemeler bunun sebebini, İmralı’daki durumla da karşılaştırarak ne zaman millete açıklayacaklar?
Ben bunların ve “İmralı’ya ev” haberi gibi haberlerin de onlara karşı bir tür sinir harbi olduğunu düşünmeye başladım. Varsa başka açıklaması anlatsınlar da herkes Ricciardone dahil - öğrensin!

*****
Dedikodu ve ruh hali!

Balyoz gibi hukuka uymayan kararlar verilen davalarda “Yargıtay bunun yapılması için son şanstır, adaleti sağlamalı” diyoruz ama Yargıtay’dan öyle haberler çıkıyor ki endişeye düşmemek imkansız.. Mesela Yargıtay 14. Ceza Dairesi “yengesine tecavüz eden kayınbiradere 20 yıl hapis veren” mahkeme kararını “Ruh hali tecavüzden mi, dedikodudan mı bozuldu” diyerek bozmuş. Öyle şok bir karar ki “tecavüz kurbanının ruh hali yediği bir yemekten bozulmuştur” da diyebilirlerdi diye düşünüyor insan.. Ortada defalarca tecavüz ve hatta hamilelik var ama hala “dedikodu”dan filan söz edebiliyorlar.haberguncel.blogspot.com
Yerel Mahkeme “Fark etmez” diyerek kararında israr etmiş, ben de helal olsun diyorum. Aslında tabii ki fark eder, Yargıtay’ın bu ifadesinin “ifade olması” bile olacak şey değildir, tecavüze uğrayan birinin ruh hali için böylesine anlamsız bir tartışma asla Yargıtay’dan duyulmamalıdır ama en azından bu şekilde kararları değişebilir umarım!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget