Sömürü düzeni çökecek mi?
Bu soruyu sık sık soruyorlar...
Verilen yanıt “çökecek” ya da “daha da azgınlaşacak” biçiminde oluyor..
Sömürü düzeni nasıl çöker?
Bir yandan ulusların parçalanması için emperyalist güçler, etnik ve mezhepsel kimlik üzerinden ellerinden geleni yapıyor...
Bunun örneğini Yugoslavya’da yıllar önce yaşamadık mı?
Irak’ın işgali zaten bu yüzden.
Bölüp parçalayıp petrole el koymak...
1 milyon Müslüman sivil öldü, çocuklar sakat kaldı...
Başta Türkiye hangi ülkenin sesi çıktı?
Hüsnü Mübarek’i ABD tam 30 yıl kullandı, sözde “Arap Baharı”yla, “demokrasi ve özgürlük” kandırmacasıyla devirdi.
Mübarek şimdi iki oğluyla “demir kafes” içinde yargılanıyor.
İç ve dış sorunların ivme kazandığı bir dönemden geçiyoruz...
***
Emperyalist güçlerin ulusları parçalayarak kendi çıkarlarını korumak için her yolu denediklerini Libya’da ve Suriye’de yaşananlara baktıkça görüyoruz...
Emperyalist güçlerin Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya demokrasi ve özgürlük getirmek gibi bir düşüncesi olmaz, olamaz.
Suriye’de Esad’ı devirmek istiyorlar.
Bu işin taşeronu ise Mısır kökenli Müslüman Kardeşler...
Libya’da ise Müslüman Kardeşler desteğindeki muhalifler Trablus’a girdi. Kaddafi güç durumda.
Kaddafi devrildikten sonra gerçekten Libya’ya demokrasi mi gelecek yoksa emperyalist güçlerin çiftliği mi olacak?
PKK’nin giderek azgınlaşması, “Arap Baharı” denilen sözde “demokrasi ve özgürlük” sloganlarıyla birlikte başlamadı mı?
Türkiye’de başta hukuk ve eğitim kurumlarının yozlaşmasını yandaş-candaş medya “çağdaşlaşma” olarak görüyor, bununla da yetinmeyip “İkinci Cumhuriyet kuruluyor” diyerek siyasal iktidara alkış tutuyor.
***
Başbakan Erdoğan’ın Kıbrıs’a ilişkin sözleri Rauf Denktaş’ı çoktan geçti. CHP eski milletvekili Onur Öymen’i, Mümtaz Soysal’ı fersah fersah geride bıraktı.
Liboş ve dinci takım Denktaş’ı, Soysal’ı, Öymen’i bir yıl önce neyle suçluyorlardı:
“Faşistlikle!”
Yaşadığımız şu günler beni oldukça kaygılandırıp karamsarlığa düşürüyor...
Prof. Dr. Abidin Kumbasar, Cumhuriyet’te yayımlanan “Demokrasiyle Çelişen Politikalar” yazısında, toplumsal tarihsel sürecinde siyasal karşıtlarına düşmanca tutum içinde olanların başarılı görülmediğini vurgularken çok haklı...
Gerçekten Sezar gibi davrananlar kendi Brütüs’lerini yaratmışlardır.
Sıcak bir ağustos öğlesinde yazımı deniz kıyısında yazarken, yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgiyi, şehit cenazelerini düşünüyorum...
PKK’nin arkasında emperyalist güçlerin olduğunu sağır sultan duyup bildiği halde AKP iktidarı bilmiyor mu?
***
Biz laik demokratik hukuk devletini daha güçlü kılmadan bunların altından kalkamayız.
Dün olduğu gibi bugün de “laik Cumhuriyet”in altı iyice oyuldu...
İntikamcı duygular öne geçti!..
Bayraktarlığını ise dönek solcular yapıyor tarikat şeyhlerinin müritleri ve din bezirgânlarıyla birlikte...
Kör sivil faşizmin ayak sesleri duyuluyor, ulusumuzun temel varlığı, dayanağı “laik cumhuriyet” çiğneniyor...
Hükümet, bırakın 12 Eylül’ü yapan darbeci paşaları, e-muhtıra verenlerden hesap soramıyor; faili meçhul cinayetlerin üzerine gidemiyor; günde 1 dolarla geçinen 10 milyon yoksul insanımızı görmüyor...
***
Sanayi devriminin güçlendirdiği emekçi sınıfı 2011 Türkiye’sinde kendi kabuğuna çekilmiş, sermaye-emek çelişkisi özellikle Kürt aydınları tarafından “etnik kimliğe” dönüştürülmüştür.
Kürt kimliğinin Türkiye’de tanınmaması ise bir ayıptır bizim için. Ancak Kürt siyasetçilerin tutarsızlığı da unutulmamalı.
Ulusal varlık, tümlük Türk-Kürt sosyalistlerinin ve emekçilerinin omuzlarındadır.
Siyasetçiler ise birer araç!..
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder