SORUNSUZ bir ülke olduğumuz söylenemez herhalde.
Bir yanda sık sık can alan bölücü terör belası, öte yanda failleri yakalanamayan kundaklamaların yaktığı ormanlar.
Çözülmemiş işsizlik, ezilen kadınlar, neyi nerede, nasıl okuyup da meslek sahibi olacağını kestiremeyen gençler.
Komşu Yunanistan’la bir türlü uzlaşıp paylaşılamayan Kıbrıs ve Ege, Bern’de verilen sözlere karşın petrol arama alanlarının tırtıklanışı.
Nereye varacağı kestirilemeyen anayasa kurcalamaları, sonu tehlikeli rejim değişikliği kımıldamaları.
Saymakla bitmez.
Sorunlara karşın, sahtecilik kokan acayip suçlamalar, bitmeyen davalar, ulusal savunma ve güvenlik mekanizmalarını çapraşıklaştıran değişiklikler, kuşku uyandırıcı kadrolaşmalar.
Hele, ülke sorunları yetmiyormuş gibi, İslam dünyasına kanat gericilik ve yol göstericilik iddiası taşıyan Osmanlıcılık hevesleri, Atlantik ötesiyle el ele verip Arap dünyasına yeni düzen getirmeye kalkışlar, Lafontaine masallarındaki akıbetleri akla getiren şişinmeler.
Hiçbiri hayra alamet sayılmaz.
Çünkü, hepsinde bir dağınıklık, tutarsızlık, oradan oraya bilinçsiz koşuşma ve kendini dev aynasında görüp boyundan büyük işlere kalkışma, hafiften hafife bir esriklik, neredeyse, rahmetli Özal’ı anımsatan delikanlıca bir sürat tutkusu seziliyor.
Kabul edelim ki, bütün bunlar halkımızın meşrebine uygun, ezikliği yenici, güven verici, belki de özgüven getirici davranışlardır.
Hoşa gider, beğenilir, sevilir. Elbet oy da getirir.
Üstüne üstlük, yer yer ve zaman zaman gönül alıcı, hizmet sunucu, kolaylık sağlayıcı yanları da vardır.
Ah, bir de planlayıcı, hesaplayıcı, öngörücü, kalıcı, gerçekten yüceltici yanları olsa.
Ne yazık ki, yine rahmetli Özal’la birlikte “vizyon” kavramı uzağı gösterirken yakına da gerçekçi bakmayı gerektiren anlamını yitirmiş, her geçen gün yaşanan tuhaflıklar Mustafa Kemal Atatürk’ün akla ve bilime dayalı ilericiliğini hep özletir olmuştur.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder