Uğur Mumcu’yu Kim Öldürdü -2-Adnan Gerger

Umut Operasyonu çerçevesinde yakalanan sanıklar, İran’da hangi kampta ve nasıl eğitim aldıklarını, kimlerle görüştüklerini tüm ayrıntılarıyla anlatacaklardı. Özellikle Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Oğuz Demir, İran gizli servisi Savama ve İran Kudüs Ordusu’nun ajanları tarafından daha özenle eğitileceklerdi. Tahran, İsfahan, Şiraz, Gazvin, Ahraz ve El Buruz Dağı’nın eteklerindeki kamplarında hem siyasi hem de askeri eğitim alacaklar, bombalı eylem konusunda uygulamalı ve uzman bir şekilde yetiştirileceklerdi. Hem de bu eğitimler birkaç kez tekrarlanacaktı.

Suikastın ilk failleri…
İran’da yapılan eğitimlerinin karşılığını Türkiye’de düzenledikleri eylemlerle ödüyorlardı sanki. Bu suikastlar gerçekten çok önemliydi. Bu önemli suikastlar arasında şüphe yok ki Mumcu’ya düzenlenen suikast Türkiye’de en çok konuşulan ve tartışılan suikast olmuştu. Peki, Mumcu’nun failleri olarak yakalananlar kimlerdi ve Mumcu’ya suikast düzenlediklerini nasıl anlatmışlardı?

Abdülhamit Çelik ile Yusuf Karakuş’un Uğur Mumcu’nun “katilleri” iddiasıyla yakalanmaları kamuoyunda büyük heyecan yaratmıştı. Uğur Mumcu’nun katillerinin yakalanacağına kimse inanmıyordu. Yakalandığına da inanmıyorlardı. Herkeste bir şaşkınlık vardı. Hele bu şaşkınlık ileride daha da artacaktı. Çünkü Umut Operasyonu bir matruşkaya dönüşüyordu. Her yeni gelişmenin içinde başka bir gelişme, başka bir olay, başka bir ayrıntı ortaya çıkıyordu.
Uğur Mumcu’nun katil zanlıları olarak açıklanan Abdülhamit Çelik ile Yusuf Karakuş’a yer gösterme yapıldı. Umut Operasyonu’nu yürütmekten sorumlu Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Hamza Keleş’in yer gösterme sırasında ters koyduğu Uğur Mumcu’nun arabasının bu yön değişikliği, sanıklar tarafından fark edilmeyecekti. Savcı Keleş’in dikkatini çeken başka bir şey daha vardı. Sanık Yusuf Karakuş, ifadelerinde sürekli olarak gerçekte isimlerini bilmediği İranlılardan bahsederken kendisini olay çemberinin dışına çıkarmaya çalışıyordu. Yusuf Karakuş, diğer taraftan olay yerine geldiğinde “konuştum” dediği, polisler Kemal A., Remzi K. ile 10 Mayıs 2000 günü; Ahmet T. ise 14 Mayıs 2000 günü, olay tarihinde giydikleriyle elbiselerle yüzleştirilmişti. Yapılan yüzleştirmede Yusuf Karakuş, o dönemde orada görevli olan ve konuştum dediği polisleri tanıyamamıştı. Polisler de onu tanıyamamıştı. Çok boyutlu olarak sürdürdüğü soruşturmada ortaya çıkan bu duruma bir an önce açıklık getirilmeliydi. Keleş, 2 Haziran 2000 tarihinde önce Abdülhamit Çelik’in ifadesini aldı. Çelik, olay yerine hiç gitmediğini ve Uğur Mumcu suikastıyla bir bağlantısı olmadığını söyleyecekti. Keleş, soruşturmalarını derinleştirdi ve bu durumu belgelemek amacıyla 16 Haziran 2000 tarihinde sanıkların kaldığı Eskişehir Kapalı Cezaevi’ne giderek Yusuf Karakuş’un ifadesine yeniden başvurdu. Karakuş, orada Savcı Keleş’e, “Uğur Mumcu suikastıyla bir ilgisinin olmadığına” dair ifadesi verdi. Karakuş, tutanaklara geçen ifadesinde İstanbul’da kendisinin yönlendirildiğini açık açık söyleyecekti.
Keleş soruşturmayı daha da derinleştirdi. Savcı Keleş sonunda 11 Temmuz 2000 tarihinde düzenlediği basın toplantısında iddianameyi tamamladığını, Uğur Mumcu’nun ve diğer suikastların zanlılarının yakalandığını açıklayacaktı. Bu kişiler, Kudüs Ordusu Örgütü’nün lider kadrosu olan Ferhan Özmen, Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve Oğuz Demir’di.

2 kilo 300 gram C4 patlayıcı kullandılar
Yapılan soruşturmada ve ifadelerde suikastların nasıl işlendiği, ayrıntılarıyla kayıtlara geçiriliyor ve adli süreç başlıyordu. Bu kayıtlara ve ifadelere göre, Uğur Mumcu’ya suikast (özetle) şöyle düzenleniyordu:
Necdet Yüksel, 8 ay süreyle Uğur Mumcu’nun evini, arabasını, nereye park ettiğini, çalışma yerleri gibi konularda araştırma ve istihbarat çalışmasını yapmıştı. Eylemden önce görev taksimi yaptılar. Eylemin kesinlikle başarıya ulaşması için bombanın yapımında çok dikkatli davrandılar. 2 kilo 300 gram C4 kullanılan bombayı elektrikli fünye ateşlemeli, bubi kısmında plastik mandal olan güç kaynağı olarak pil kullanılmış kurtulma sisteminin misina ile mıknatısa bağlanan bir düzenekle hazırladılar. Ekspertiz raporları bombanın nasıl konulduğunu daha sonra ayrıntılı bir şekilde gözler önüne serecekti.

Cumartesi akşamı Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Oğuz Demir gece yarısı, Uğur Mumcu’nun evinin bulunduğu Karlı Sokak’a (Uğur Mumcu öldürülmeden önce sokağın adı Karlı Sokak’tı) doğru inen ara yola kadar arabayla geldiler. Ferhan Özmen’in kullandığı araçtan Necdet Yüksel ve Oğuz Demir indi. Ferhan Özmen araçla Karlı Sokak’ı geçti, Koza Sokak’ın kesiştiği yerde aracını park ederek bekledi. Oğuz Demir ile Necdet Yüksel ellerinde bombayla sokağa girdi. Oğuz Demir, duvar dibinde Uğur Mumcu’nun arabasının altına girerken Necdet Yüksel gözcülük yaptı. 20-30 saniye içinde bombayı araca yerleştiren Oğuz Demir, arabanın altından çıktı. Uğur Mumcu’nun arabasının bir yanının duvar dibinde olması işlerini kolaylaştırmıştı, kendilerini görünmez kılmıştı. Bombayı yerleştirdikten sonra Necdet Yüksel ve Oğuz Demir, Ferhan Özmen’in kendilerini bekleyeceği yere doğru hızlı, ama şüphe çekmeyecek şekilde yürüdü. Özmen ise beklediği sokakta geçen arabalardan şüphelenince randevu yerini terk etmişti. Necdet Yüksel ve Oğuz Demir, biraz daha yürüdü, sonra da bir ticari taksiye binerek Ferhan’ın evinin yakınlarında indiler. Ferhan’ı kendilerini evde bekler buldular ve beklemeye başladılar.

Kışlalı’ya şeytani plan

Ahmet Taner Kışlalı, ta 1992 yılından itibaren takip edilmeye başlanmıştı. 1999 yılına gelindiğinde Rüştü Aytufan da istihbari çalışmalara katılıyordu. Eylemden 6 ay önce, şeytanın aklına gelmeyen bir yöntemle eylemin başarıya ulaşıp ulaşamayacağını “deneme-yanılma” ve “şartlandırma-alıştır­ma” yoluyla anlamaya çalıştılar. Aracının sileceğinin üzerine bir kola kutusu koydular. Kışlalı derslerini bitirmiş evine gitmek üzere okuldan çıkmış, kola kutusunu sileceğin üzerinden hiç düşünmeden kızgın bir şekilde yere atmıştı. Eylemciler, Kışlalı’nın bu kontrolsüz davranışının farkına vararak belleklerine kazıdılar. Kışlalı, bir kez daha aynı yöntemle denenecekti. Bu sefer kola kutusu yerine boş meyve suyu kutusu sileceklere konacak, Kışlalı yine aynı tepkiyi gösterecekti.
Artık sıra bombanın yapımına gelmişti. Eylemin yapılacağı 21 Ekim 1999 gününden bir gün önce Ferhan Özmen, bomba malzemelerinin bulunduğu Rüştü Aytufan’ın evine geldi. Gelirken saat ve pil getirmişti.

Bira kutularından bomba yapacaklardı. Kola, meyve suyu kutularına alışkın olan Kışlalı’nın, bira kutusuna da aynı hareketlerle alıp yere atmak isteyeceğini düşünüyorlardı. Bu nedenle bombayı basınçtan kurtulmalı yani harekete duyarlı yapacaklardı. Bombayı hazırlayan Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan’ın evinden ayrıldı. Aynı günün gecesiydi. Saat 21.30 sularında Necdet Yüksel ve Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan’ın Turan Güneş Bulvarı’ndaki evinin önüne arabayla gelerek korna çaldılar. Rüştü, hazırlanan bombayı montun cebine koydu, aşağıya indi ve arabanın arka tarafına oturdu. Ferhan Özmen’e ait 06 YT 096 plakalı arabayı Necdet Yüksel kullanıyordu. Rüştü, arabadayken, “Arabada giderken elimize bira alalım ve bira içiyormuş imajı verelim” diye öneride bulundu. Ferhan Özmen bu öneriyi olumlu buldu ve saat 22.00 sularıydı. Arabanın içerisinde Ferhan Özmen, hazırlamış olduğu bombanın üst kapağını açarak bombanın zaman ayarlamasını ve son bağlantısını yaptıktan sonra kapağı kapattı ve bombayı Rüştü Aytufan’a uzattı. 40 dakika sonra bombanın basınçtan kurtulma sistemi aktif hale gelecekti. Rüştü Aytufan, bombayı tekrar montunun cebine koydu ve elini montunun cebinden çekmedi. Bombayı koyarken parmak izi kalmasın diye siyah renkli bir kadın eldiveni giymişti. Ferhan Özmen’in arabada beklemesine karar verildi. Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan arabadan indi. Kışlalı’nın otomobilini evinin önünde park edilmiş halde gördüler, bombayı yerleştirmek üzere geldikleri yoldan geri döndüler. Dikkat çekmemek için sokaktan sitenin çıkış tarafına doğru yürürken ilk solda bulunan sokağa girdiler ve Ahmet Taner Kışlalı’nın oturduğu sitenin etrafında bir tur attıktan sonra otonun yanına geldiler. Kışlalı’nın otosuna yaklaşırken Rüştü’nün elinde bira kutusu, Necdet Yüksel’in elinde kutu Fanta vardı. Rüştü, gözcülük yapan Necdet Yüksel’in gölgesinde bombayı yerleştirmek üzere otoya yaklaştı. Elindeki bira kutusunu Necdet Yüksel’e verdi. Bombayı iki sileceğin arasına ve ön cama yaslayarak yerleştirmek için sürücü kapısına yaklaştı. Tam bu sırada ana caddeden Ahmet Taner Kışlalı’nın evinin karşısındaki siteye bir otomobil girmek istedi ve site bekçisi kapıyı açmada gecikti. Otomobildeki sürücü kornaya basarak bekçiyi uyardı. Bekçi kapıyı açarken Rüştü Aytufan, bir an görülme korkusunu yaşadı. Sonra yavaşça Necdet Yüksel’e “Önümde dur, bekçi beni görmesin” dedi. Rüştü Aytufan’ın bu tereddüdüyle birlikte bombayı yerleştirmesi sadece 10 saniye sürmüştü.
Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan sakin, ama seri adımlarla kendilerini otomobilde bekleyen Ferhan Özmen’in yanına geldiler. Ama Ferhan Özmen’i tanımıyormuş gibi yaparak arabanın yanından geçip parkın içine girdiler. Ferhan Özmen arabayı çalıştırdı, çevrede bir tur attı ve parkın yanına gelerek kendisini bekleyen Rüştü Aytufan’la Necdet Yüksel’i alarak yoluna devam etti. Otomobilde giderken Rüştü Aytufan’ın, “Sitenin bekçisi bizi görmüş olabilir. Bombayı gidip geri alalım” önerisini Ferhan Özmen, “Çok riskli olur” diyerek kabul etmedi. Yolda giderken almış oldukları bira ve Fanta kutusun arabadan dışarı attılar. Rüştü Aytufan, bomba koyarken kullandığı eldiveni çıkardı, arabaya bıraktı.
Yüksel ve Özmen, ilk olarak Rüştü Aytufan’ı evine bıraktı…

Adnan Gerger/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget