Babanın istifa etmesini istedin mi ki konuşuyorsun - Selcan Taşçı

Emekli Orgeneral Işık Koşaner’e ait dinleme kaydını dinleyen Sanem Altan akıl veriyor dünkü Vatan’da:


Babanın istifa etmesini istedin mi ki konuşuyorsun - Selcan Taşçı


Emekli Orgeneral Işık Koşaner’e ait dinleme kaydını dinleyen Sanem Altan akıl veriyor dünkü Vatan’da:
 “Ben Işık Koşaner’in çocuğu olsaydım, babamın hukuk dışı işler yapan general arkadaşlarını ceza çekmekten kurtaramadığı için değil, hiç tanımadığı gencecik askerler yanlışlıkla öldüğünde istifa etmesini isterdim.
Işık Koşaner mesleğine saygı duymuyorsa da çocuklarına duysaydı keşke...”
Başkasının canevine çuvaldızlar batırırken, kendini iğneden dahi mahrum bırakmak olmaz...
Sen Ahmet Altan’ın çocuğu olarak, baban  “bunu da, bunu da” diyen manşetleriyle “hiç tanımadığı gencecik askerlerin “sehven” zindanlara atılmasına, onurlu subayların istifalarına, ömrünü bu ülkenin bağımsızlığına adamış komutanların “terörist” diye yaftalanmasına” neden olduğunda, “gazetecilik mesleğine saygı duymuyorsan bize saygı duy” deyip istifa etmesini istedin mi acaba?
Yargılamak için değil, merakımdan soruyorum...
Belki günaşırı vicdan yazıları döşenen genç bir kadın olarak, bu bayram sabahı bir tarafı neredeyse bin gündür boş olan yataklarında uyanacak olan kadınların hayatlarında açılan kocaman yaraları kanatıp duran bir babanın evladı olmak istememiş ve “dur” demişsindir babana...
Ama demediysen...
Koşaner’in çocuğu olsaydım ne yapardım diye varsayımlara kafa yoracağına, Ahmet Altan’ın çocuğu olarak üzerine düşeni yapsana!



TRT Somali Radyosu’nu dinliyorsunuz!..
Kambersiz düğün olur mu! TRT de Somali’ye destek kuyruğuna giren kurumlar arasındaki yerini aldı... Ama ne yardım!
İbrahim Şahin radyo kuracak, açlık, kuraklık ve sefaletin diyarına!
İlkin biz de şaşırdık; müzik ruhun gıdası tamam da karın doyurur mu acaba diye ama şaka değil...
Sabah gazetesinin haberine göre “Son 60 yılın en büyük kuraklık ve açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Somali’ye  radyo kurma kararı alan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğü ile de görüşerek “Somali halkına küçük radyo hediye edilmesi” önerisinde bulunduğunu aktardı. Şahin, radyonun kurulması halinde Somalice, Arapça veya İngilizce yayın yapabileceğini, araştırmaların sürdüğünü söyledi.”
Malum  “Dallar kiraz, hava sıcak...” İlaç niyetine çatlamış dudaklarını ıslatacak suyun da tükenmiş... Güne dilin damağın kurumuş halde mi uyandın, bas TRT-THY ittifakının dağıttığı radyonun düğmesine, “Yağdır mevlam su” çalsın kulağının dibinde... Eeee bir nevi yağmur duası işte!
 “Kahvaltı” diye melül melül gözünün içine mi bakıyor çocukların? Senin de dert ettiğin şeye bak be Afrikalı kardeşim. Koy önlerine radyoyu, çalsın:  “Domates, biber, patlıcan!..” bir de arkasından “Sepet sepet yumurta”
Bir de anne olarak sen “Vardım baktım süt pişirmiş” diye eşlik edersen...
Eee biz yapamıyoruz böyle mükellef kahvaltı valla.
Yemiş kadar oldular di mi?
Oynamaya salarken de bir  “Iğdır’ın al elması” tutuşturuver kulaklarına... Akşama kadar “Dut ağacı boyunca...” oynar dururlar nasıl olsa...
Ne pişirsem derdi yok, vakit de çok. Çağır komşu kızlarını kapı önüne, sıradaki şarkıyı ikram eyle Afrikalı kardeşim:
“Ben esmeri fındık ile, fıstık ile, badem ile beslerim...”
Bırak karın doyurmayı, lokanta bile açmaya yeter valla TRT’nin mönüsü:
“Bulguru kaynatırlar”, pilavın da “Tosya’dan geliyor pirinci”, eh “Kebap ince şiş ince” de oldu mu, daha ne istesin kara kıtamın açlıktan midesi sırtına yapışmış toplumu! Hı? Beyaz et mi? Kolay canıııımmmm hemen  “Hamsi koydum tavaya!”
Yemekten sonra “Kahve koydum fincana”, ama yanına da “Halkalı şeker”, maksat ağzımız tatlansın!
Hava mı karardı, vardır herhalde oraların da “akşamcı”sı. Koy bakalım “Her akşam votka, rakı ve şarap”... Aç açına olmaz, bir taraftan da  “Kavur balıkları”, “meze” niyetine de “Şakşuka”!
Ala!
Hiç öyle arpacı kumrusu gibi düşünme “Karşıda kavun yerler, biz de varsak ne derler”  diye...
Bir saatten sonra dikkat etmeli, mesela “Ankara bağlarında üzüm” yeterli...
TRT sağolsun davul gibi oldu Somali’nin karnı, baksanıza “Karpuz kestim yiyen yok” valla...



BASINDAN SEÇMELER



Biri suç ise diğeri neden değil
Orgeneral Aslan Güner’in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmaması, İnternet Andıcı İddianamesi’nde “örgütsel faaliyet” olarak yer aldığına göre, 30 Ekim 2009 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın verdiği resepsiyonda konuklarla tokalaşan Hayrünisa Gül’ün elini havada bırakan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin de bir iddianameye konu olur mu dersiniz?
odatv.com



Aylardır kibarca uyardık, dinleyen çıkmadı. Vedat Milor’u bu kez bir kolajda izledik. Acının fazlalığından burnu akmaya başladı. Eliyle bunu engellemeye çalışırken, o parmaklarla tuttuğu lahmacunu ısırmayı sürdürdü. ’Tadı Damağımda’, bu kez şarap bardağına burnunu sokmaktan daha felaket durumdaydı. İnsaf ki insaf. Yeter artık!
Burhan Ayeri / Akşam



Hançerlenmedik yerimiz kalmadı
Işık Paşa şöyle diyor: 
 “Bizim içimizde maalesef helal süt emmemiş arkadaşlarımız da çıktı...”
Biz 2007’den itibaren TSK’ya karşı başlatılan operasyonlarda; Genelkurmay’ın içinde gizli odakların eli olduğunu iddia ettik. TSK’yi çökertmek için çok dallı bir saldırı başlatıldığını; hatta Taraf Gazetesi’nin bu operasyonun gazetesi olması için yayına sokulduğunu  yazdık, durduk.
Ve dediklerimiz bir bir çıktı. Öyle ki TSK’nın kalbine yerleşmiş olan o casuslar; oradan tam bir valiz dolusu CD’yi, askerdeki casusların gazetesi Taraf’ın muhabirine vererek yayımlattılar. Sonra aynı malzemeler özel yetkili savcılara sunuldu. Meşhur Balyoz soruşturması da öyle
başlatıldı.

Kök Türkler örneği
Birleşerek imparatorluk kuran Türk milleti; ayrışarak kendi devletini yıkmıştır. Bunun en açık örneğini de Büyük Kök Türk İmparatorluğu (545-745 araları) oluşturur.
Çin’in etkisine kapılarak milletten ayrılanların durumunu Kül Tigin anıtı şöyle anlatıyor:
 “...Kutsal Ötüken ormanının milleti, gittin. Doğuya giden/gittin. Batıya giden/gittin. Gittiğin yerde kazancın şu olmalı: Kanın su gibi aktı, kemiğin dağ gibi yığıldı.  Beylik erkek evladın kul oldu; hanımlık kız çocuğun cariye oldu.”
Orhun (Göktürk) Yazıtları; Çin’n adam ayartma politikasından yakınmalarla doludur.  Çin devlet yöneticilerinin yaptıkları gayet basittir. Önce bazı Türk beylerini satın almakta; ona muazzam imkânlar sunmakta ve o hain beyi bir propaganda malzemesi olarak kullanmaktadır. Hain Türk beyini ipeklere, altınlara boğan Çin yönetimi; öbür beylerin de onu taklit etmesini sağlamaktadır. Böylece hainler çoğalmakta; Türk milletinin birliği kolayca yıkılabilmektedir.
Açıkçası; Türk milletinin içindeki bir damar; bu casuslara hizmet etmeye açıktı... O damar bugün de atmaktadır. Avrupa Birliği’ne casusluk eden yazar, gazeteci, sanatçı takımının bulunduğu şu ortama bir baksanıza...
Bir hainler örgütü de yakın zamandan: Kurtuluş Savaşı’nın başlatıldığı dönemde; İstanbul’da Hürriyet ve İtilaf Partisi egemen durumdaydı. Bunlar; İttihat ve Terakki karşıtlığı hatta düşmanlığı temelinde örgütlenmişlerdi. Hürriyet ve İtilaf Partisi,  İngiliz’i de Yunan’ı da düşman görmüyordu. Bunlar; Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Kurtuluş Savaşı’nı da bir İttihatçı hareketi sayıyordu. Bu mücadeleyi engellemek için de İtilafçılar, İngilizlerle ve hatta Yunanlılarla açıkça işbirliği yaptılar.
Bunların kurduğu Anadolu Derneği de işte bu ihanetin şekillendiği bir dernektir. Bunlar; Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Ankara hükümetine karşı işbirlikçi yeni bir hükümet kurmanın planlarını yaptılar. İngiliz belgelerinden öğreniliyor ki; bunlar İstanbul’daki Yüksek Yunan Komiserliği’ne yazılı bir öneride bulunuyorlar. 11 Aralık 1921 tarihli  bu öneride Anadolu Derneği yönetimi özetle şunları teklif ediyor işgalci Yunanlılara:  Kemalistler ile mücadele edilecek; Kemalistler yenilecek; bütün ülke onlardan kurtarılacaktır. Bundan önce ise, Geçici Hükümet ,Yunanistan ile barış yapacak, sonrasında ise ittfak kuracaktır.

Hıyanete devam
Anadolu Derneği yöneticileri; yıkıcı çalışmalarına devam etmektedirler. İngiliz belgelerinden anlaşılıyor ki dernek yöneticileri Yüksek Yunan  Komiseri’ne giderler  ve padişah Vahideddin ile Yunanistan arasında Sevr’den daha ayrı bir barış yapılmasını önerirler. Bunların iddiasına göre; Yunanistan barış garantisi verir ise; Sultan Vahideddin, Ankara’ya karşı ılımlı davranan şimdiki hükümeti değiştirecek ve yerine anti Kemalist bir hükümeti getirecektir. Bu antikemalist hükümet de Yunanistan ile şu koşullarda bir antlaşma imzalayacaktır:
- Anadolu’da Padişah’ın korumasında bağımsız bir Anadolu Devleti kurulacaktır. Bağımsız Anadolu Devleti’nin başında bir Hıristiyan vali bulunacaktır.
- Anadolu Devleti’nin sınırları , Sevr Antlaşması’nın 66. maddesinde saptanan sınırlardır. .
Herhalde 1. Ordu içinde asker imiş gibi görev yapan o kişiler, işte bu Anadolu Derneği’ni kuran hainlerin torunlarıdır. Hürriyet ve İtilaf ile bugün orduya karşı mücadele edenlerin aynı damardan geldiğini de bilmeyen yoktur.
Rıza Zelyut / Güneş








“Türkiye’nin bir hain kontenjanı var, bu nüfusun yüzde 10’udur!”
Atilla İlhan








Dinleme sarmalı
Türkiye’de yüzlerce, binlerce kişi yasal ya da yasa dışı dinlemeler sonucu hapiste yatıyor şu anda. Bu dinlemelerde ortaya çıkarılan bir suç yok. Burada asıl yapılan kara propagandadır. Suçla hiç ilgisi olmayan söz ve beyanlar medyaya saçılmaktadır ki, bu da iktidarın hoşlanmadığı insanların toplum önünde küçük düşürülmesi, karalanması, lekelenmesidir.
Bugün itibarıyla, azgın bir yandaş medya, hiçbir kural ve hukuk tanımadan, ahlâk, vicdan, namus, dürüstlük kavramlarını hiçe sayarak dinleme çetelerinin emrinde olabilir. Ancak kendine yarasa bile iktidarın bu rezalete karşı hiçbir şey yapmaması, günün birinde aynı silahla kendisinin de vurulmasına neden olabilecektir. Türkiye’yi yöneten çeteler çıkarları bozulduğunda aynı silahı bugünkü iktidara doğrultmaktan hiç çekinmeyeceklerdir.
Can Ataklı / Vatan


Selcan Taşçı/YENİÇAĞ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget