Türk Dil Kurumu, “çorbaya dönmek” deyimini “karmakarışık duruma gelmek, içinden çıkılmaz bir durum almak” olarak açıklıyor. Almancadaki karşılığı ise “tedavisi mümkün olamayacak derecede şaşkınlığa düşmek” biçiminde dilimize çevrilen “sich heillos verwirren” tümcesi. İngilizler ise sanırım “bir karışıklık yapmak için…” (“to make a mess of…”) diye başlayan bir tümce kuruyorlar benzer durumlarda.
Kısacası her ülkede işler zaman zaman çorbaya dönüyor, fakat bizde durum farklı çünkü “işlerin çorbaya dönmesi” bu topraklarda bir süreklilik hali.
Sabahları uyanırken “Acaba bugün ne türden tuhaflıklar yaşayacağız?” sorusuyla gözlerimizi açıyoruz. Ve hiç de yanılmıyoruz, çünkü mutlaka çorbanın kaynamasını sürdürecek yeni, tuhaf şeyler oluyor.
***
Örneğin, hükümetin “düşük yoğunluklu savaş” dahil iç güvenlik sorunlarını polise devretme hazırlıkları yaptığı sırada internet ortamında eski Genelkurmay Başkanı’nın terörle savaşıma yönelik özeleştirilerini içeren ses kayıtları yayımlanıyor. Dinledikçe insana ister istemez, “Vay anasını…” dedirten kayıtlar… Sonra tartışmalar başlıyor, ne kadar izleseniz de “kimin eli kimin cebinde” anlayamıyorsunuz bu tartışmalardan.
Derken bir bakıyorsunuz 11 yaşında bir çocuğun kulaklıklı müzik çalar aygıtındaki verileri kopyalamış polisler! Şaşırıyorsunuz doğal olarak… Şaşırmayın, çünkü burada söz konusu yasal ya da yasadışı olsun “dinleme” olunca biri Genelkurmay Başkanı’ymış, öbürü çocukmuş fark etmiyor.
Neyin, hangi delilin ne zaman kullanılacağı belli mi olur?
***
Futboldaki şike operasyonu da öyle başlamadı mı? Futbolculardan hakemlere, kulüp yöneticilerinden teknik adamlara kadar yüzlerce kişi dinlenmiş aylar boyunca. O dinleme/görüntüleme kayıtlarına dayanılarak onlarca insan gözaltına alındı, tutuklandı. Peki, futbol dünyamızı yönetme durumundaki Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) kararsızlığına, işleri çorbaya çevirmesine ne demeli?
TFF eveleyip gevelerken, elin UEFA’sı “Eeee, yeter artık!” deyip Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nden attı! Olan, futbolcuların 34 maçlık alın terlerine, emeklerine oldu. FB teknik direktörü Aykut Kocaman haklı olarak soruyor: “Eğer UEFA bizi Şampiyonlar Ligi’nden atmakta haklıysa o zaman Süper Lig’de işimiz ne? Eğer Süper Lig’de oynamak hakkımızsa UEFA bizi Şampiyonlar Ligi’nden niye attı?”
Bu soruların muhatabı olan TFF ise susuyor, fakat bir yandan da “play off” falan deyip çorbaya yeni malzeme katıyor.
***
Bu arada Deniz Feneri davası da çorbaya dönüyor. “Deniz Feneri e.V” bağlantılı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz görevlerinden alınıyor, yerlerine iki yeni savcı atanıyor.
Savcıların görevden alınma nedeni, tutuklu bulunan sanıklar Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın avukatlarının, üç savcı hakkında “mahkeme kararında tahrifat yaptıkları” iddiasıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikâyette bulunması ve HSYK’nin iki müfettişi konuyla ilgili olarak görevlendirmiş olması olarak açıklanıyor.
HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur ise soruşturma dosyasının savcılardan alınmasının HSYK’nin tasarrufunda olmadığını, henüz savcılarla ilgili kurulun önüne gelen herhangi bir dosya bulunmadığını bildiriyor.
Gelişmeler, yeni bir “çorbaya dönme” hali daha yaşayacağımızı gösteriyor.
Ne diyelim, hepimize hayırlı olsun!
Deniz Kavukçuoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder