İslam dünyası içindeki ırk-mezhep-aşiret çatışmalarında, İslam inançları, gelenekleri bağlantılı kutsal günlerde, ramazan ve bayramlarda, barışın gözetildiği yılları yaşamıyoruz… Her yeni yıla, bir öncekinin beteri kanlı çatışmalarda kesintisizlikle giriliyor. Daha da kötüsü, kutsal günlerdeki barış beklentilerini, düşmanı(!) gafil yakalamak üzere fırsat bilenlerde artış yaşanıyor… Ya da çatışmalardaki çaresizlikle atbaşı vahşetin tırmanışı, her tür inancı, insani kaygıyı köreltiyor…
Bizde hafta sonu ile eklemlenmiş resmi bayram tatili başladıktan sonra en kanlı taze haberlerin Irak ve Libya’dan gelmekte oluşunun üzerinde düşünülmeli… Her ikisinde de Müslümanların egemen olamadıkları zengin kuzey dünyasının siyasi iktidar iradeleri ile alınmış kararlarla, çok önemli iki petrol üretim yatakları üzerindeki ülkelerin yönetimlerine, insan hakları-demokrasi(!) adına, BM kararları ile ilişkilendirilmiş, birinde doğrudan ABD koordinasyonunda, diğerinde NATO askeri gücü ile ortak müdahaleler söz konusu… Emperyal çağın insani boyutları çok tartışılan “liberal müdahalecilik” kavramı üzerinden, ikisi arasında, ortak amaç için aslında çok anlamlı strateji farklılıkları gündemde…
ABD’nin terör travması 11 Eylül’ü üzerine “terörle yerinde mücadele, demokrasi getirme” adına gerçekleştirilen Afganistan, Irak askeri işgallerinin büyük ganimet getirisi çok kısa süre için geçerli olmuş, milyon üstü o ülkelerden insanın canına mal olan kanlı işgallerin üzerine, iç savaş içeriği giderek ağır basan kaos, bataklık üremişti… Sonunda zengin kuzey dünyasının kâbusu, büyük piyasalar krizinin hâlâ boyutları, süresi bilinemeyen sonuçları ile… Doğrudan askeri güçle işgal stratejisinin, asla Iraklılar, Afganlıların dramları, insan hakları kaygıları ile gündeme gelmeyen, savaşın içinde bedeli ödeyen taraf olmayla bağlantılı, pabucu hızla dama atıldı… Afganistan, Irak işgal edilmeden, ABD merkezli düşünce kuruluşlarının ürettikleri stratejilerle, masa başında yapılan hesaplar arazide uygulanırken, örneğin Saddam’dan gördükleri kötülükler nedeni ile ABD yandaşı kabul edilen Iraklı Şiilerin işgal süreci içinde, iç savaş koşullarında İran’a yaklaşacakları hesaplanamamıştı… Ya da ırklar-mezhepler-aşiretler-cemaatler üzerinden, demokrasi ve özgürlükler adına siyaset üretmenin, yoksul İslam dünyasında, yoksullukta en altta kalmama güdüsüyle nasıl da en ilkel güdülere açık, insanlık dışı bir çatışmaya dönüşebileceği öngörülememişti…
***
ABD, AB eksenli zengin kuzey dünyası, çokuluslu şirketler çıkar ağı.. kendi sorunları, somut koşulları bağlantılı durumu çok çabuk kavradılar. Yarattıkları kaos, bataklığın içinden çıkmanın yollarını hızla arayıp, uygulamalarını başlattılar. Bush-Obama iktidar değişimini tümden söz konusu strateji değişikliklerine kendileri oturtuyorlar. BM kararları bağlantılı, NATO’nun devreye girdiği daha esnek müdahaleler de bundan… Uçaklarla silahlı müdahale yine varsa da Irak’ta doğrudan ABD eksenli askeri silahlı işgal gücünün yolunu açmak üzere, Libya’da direnişçi muhaliflere para-silah yardımı tabii ki işin doğasında var. Ama artık dışardan olanların tümünden sorumlu zengin kuzeyin askeri işgal gücünün yerine, ülke vatandaşı, iç savaşın tarafı direniş güçleri sorumluluk almış oluyorlar. Başardıkları oranlarda iç savaş ganimetlerinden, iktidar gücünden paylarını alacaklar… Zengin kuzey dünyası elbette iktidarsız kalmayacak benzeri ülkelerde, sonunda iktidarda olacaklarla çıkar birliği yaparken, daha az bedel ödemeyi öngörüyor…
Zengin kuzey dünyasının medyasından çok daha tek sesli, sahibinin sesi bizim medyadaki çoğunluk yorumlama cümleleri, noktası, virgülü ile birbirinin aynı haberlere bakılırsa bayrama gireken Irak’ta yaşanan, 29 can alan bombalı saldırı, daha önce benzerleri yaşanan Sünni-Şii çatışmasını sil baştan hortlatabilir… Libya’da Kaddafi’nin işi bitmiş gibi, ancak 50 bin tutuklunun canları üzerinden birbirinden ürkütücü kara senaryolar yazılıyor. Doğrusu söz konusu haberler görüntülerle de desteklendikçe inandırıcılıkları artıyor. Ancak kimi art niyetle sitelerde de olaylar, görüntü mekânlarına ilişkin gerçek gibi pazarlananların tam tersi iddialara da yer veriliyor. Geçmiş Irak işgali günlerinde, sonradan ortaya çıkan yalan senaryoları anımsayınca insan kuşku duymadan da edemiyor…
Suriye’den Başbakanımızın da içinde olduğu açıklamalar ile Esad diktatörlüğü uygulamalarına ilişkin senaryolar aynı doğrultuda çakışınca “bizim iç işimiz” doğrultusunda duygulara ister istemez güç kazandırılıyor… Bizim Müslümanlara rol model olma güdülemesiyle, komşu, kardeş, laik-demokratik ülke olmaktan doğan sorumluluklarımız, konumumuz, komşularımızla sıfır sorun stratejlerimiz.. bir güzel rafa kalkıyor… Türkiye, emperyal ganimetler uğruna, İslam dünyası içinde, ahlak dinlerinin felsefesinde yeri olmayan, insanlık dışı bir ırklar-mezhepler-aşiretler-cemaatler üzerinden iktidar, iç savaşlar batağına çekiliyor… Kansız bayramlar dileği ile…
Şükran Soner/Cumhuriyet
Yorum Gönder