Batan Rejimin Malları.. - Şükran Soner

Kaddafi’nin kışlasından yağmalama görüntüleri eşliğinde yapılan haberde “batan rejimin malları paylaşıldı” başlığı altında, herkesin kendine göre bir pay aldığından söz ediliyordu. Akıl var mantık var, altınla kaplı olduğundan söz edilen lüks araçlarını sıradan yağmacıya yedirirler mi? Aşiretler, kabileler arasındaki paylaşım savaşlarında kimlere ne paylar düştüğünü bizim buralardan bilme şansımız yok. Habercilerin dünyanın en kaliteli petrol rezervlerinin paylaşım tahminleri üzerine geliştirdikleri haberler daha bir gerçekçi gibi...
Kaddafi’nin bu kaliteli petrolün yüksek gelirinin paylaşımında, halkına cömert, adil davranmadığı apaçık ortada. Ancak dünya petrollerini paylaşımda başı çeken uluslararası tekel şirketler ile ülkelere de cömert davranmadığı, dolayısıyla Kaddafi’ye düşmanlığın, diktatörlüğü tartışılmaz iktidarını en çok bu nedenle kırma çabalarının hep var olduğu da yadsınamıyor. Türkiye’de, ağırlıklı Batı medyasındaki yorumlarda Libya müdahalesinde de “liberal müdahaleciliğin” çirkin yüzünün pek çok örneği ile karşı karşıya kalındığı reddedilemiyor. Yine de üstlenilen rolle bağlantılı, paylaşım hesaplarının yapılmakta olduğunun altı çiziliyor. Uyarılar paylaşım pastasından daha büyük pay koparma uğruna, Libya’da barışın gözetilmediği, halkının pasta payının çarpıcı oranda küçültüldüğü üzerine..
Libya’nın geleceği yönünde iyimser yorumlar için henüz çok erken olduğunun vurgulanması sonrasında, paylaşım kavgası üzerine olası gelişmelerin altı çiziliyor. Fransa’nın risk alarak, Kaddafi rejimine karşı ilk tavır alan ülke olarak avantajlı konumunu belirtilirken daha sonra NATO şemsiyesi ile devreye girilmesiyle bağlantılı bir denge kurulabileceğinden söz ediliyor. Libya sokaklarına egemen olan yağma ile atbaşı giden gösterilerde, ABD -doğal olarak- en avantajlı konumda olanların başını çekiyor. Erdoğan hükümetinin de keskin bir U dönüşle Kaddafi’ye karşı direnişçilerden yana rol almasıyla, pay alma beklentisine giren ülkeler arasında önde yer almak istediği vurgulanıyor. Kaz gelecek yerden tavuk esrigemeyen bir jest ile Erdoğan hükümeti, hem çatışmaların ortasında, hem de Kaddafi’nin kışlasının yağmalanması sürecinde doğrudan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu Libya’ya göndererek direnişin liderliğini para yardımıyla pekiştirdi.
***
Türkiye kaynaklı haberlere göre biz, Libya’dan beklentilerimizde, çokuluslu petrol tekelleri ile yarışacak şirketimiz, ülke gücümüz olmadığından, en azından Kaddafi döneminde var olan ticari ilişkiler düzeyini yakalamak, üstüne çıkmak derdindeyiz. İç savaşla, daha önceki siyasi krizlerde şirketlerimizin batan sermaye yatırımlarını, kalan alacaklarını kurtarmak, üzerine pay kapmak, dünyanın bu büyük ekonomik krizi sürecinden bize düşen olumsuzluklarda, Türkiye için anlamlı bir can simidi olabilir.
Libya halkına dönük en anlamlı soruyu bu, dünyanın en kaliteli petrolünün gelirinden, Libya vatandaşlarının daha hakça, anlamlı pay alıp alamıyacağını ne soran ne de gündeme getiren var.
Çatışan, gelecekte daha çok çatışacakları varsayılan Libya aşiretleri üzerinden nasıl bir iktidar, barış yönetiminin üretileceği hesapları, görünen o ki, en çok gelir paylaşımından pay alabilme hesapları üzerinden yapılıyor. Dikkat çekici bir boyut ya da vurgulama da ABD eksenli askeri müdahale stratejilerinde Irak ve Aganistan’da aceleci davranılıp büyük yanlışlar yapıldığı üzerine. Erken müdahalenin yeni döneme dönük, istenilen iktidarları oluşturamaması, örneğin Irak’ta milyonla sayılan ölümler, iç savaşın tırmanan boyutlarının sonuçları olarak, petrolden beklenen gelir, pay paylaşımının tersine dönüşümünü getirdi.
Ben ABD’li kimi düşünce kuruluşlarının sözcülerinin yalancısıyım. Bush’un parlak Irak işgali zaferinin ardından çabuk gidişi, Obama’nın aykırı siyasetlerin simgesi olarak getirilişinde en önemli etken, kanlı petrolün önlenemez yükselişi. Getirisinin götürüye dönüşümü... Obama Ortadoğu petrollerinin mayiyetini düşürme görevi ile iktidar yapıldı. Yine de öngörülememiş büyük piyasa krizi ile dünya yüz yüze geldi. Şimdi kimseler çıkış üzerine kolay kolay formül üretebileceğe benzemiyor. İster istemez de bütün büyük krizlerin arkasından gelen büyük savaşlar, insanlık dramlarından korkuluyor. Sihirli formül, dünyanın yeniden paylaşımı kavgasında, değişmekte olan paylaşım dengelerinin zamana yayılması..
Bir başka söylemle, tek kutuplu dünya, piyasalar düzeninin büyük kriz sonrası yaşanmakta olunan kaçınılmaz büyük paylaşım dengeleri değişiminin, krizlerinin ağır bedeli savaşların, olabildiğince yoksul güney dünyanın içinde tutulabilmesi... Irklar, dinler, mezhepler, aşiretler, cemaatler üzerinden yaşanan, yoksul güney dünyasında en altta kalmama kanlı hesaplaşmaları, kısırdöngünün, zengin kuzey dünyasına kanlı taşınmaması... Zengin kuzey dünyasında değişmekte olan büyük dengelerin daha sakin, zamana yayılmış koşullarda yürümesi..

Şükran Soner/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget