Umuda Uyanmak - Deniz Kavukçuoğlu

İnsan hayal ettiğince yaşar, demiş bilgelerimiz. Bu özdeyişi düstur bellediğimden mi, kişiliğimde hayalci bir yan olduğundan mı nedir, çocukluğumdan beri her gece bir hayalle dalarım uykuya.
Çocukluk hayallerimin birçoğu gerçek oldu, sonraki yıllarda hayalciliğimi sürdürmemin nedeni belki de budur.
Ne var ki zaman ilerledikçe, yıllar geçtikte umutlarımın yerini düş kırıklıkları aldı. Anladım ki kişi kendine özel hayallerini öz istenciyle gerçeğe dönüştürebilirken, başka bir dünyaya ilişkin hayaller söz konusu oldu mu çaresiz kalıyor. Çünkü başka bir dünyayı kurmak, bu bağlamda hayali gerçek kılmak kolektif/ortak hayalleri gerektiriyor.
1960’lı, 1970’li yıllarda hayallerimizin ortaklaştığı ölçüde umutlarımız da yeşilleniyordu. Önce 1971, sonra 1980 darbeleriyle umutlarımız biçildi, yeşil boz’a dönüştürüldü.
Hayallerimizi korumadık mı, koruduk. Fakat yeni yaratılan koşullarda başkalarının hayallerinin umut yolları açıldı.
***
Biz emeğin en yüce değer kabul edildiği, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, çoksesli, çok renkli, barışçı bir dünyanın hayalini kuruyorduk. Bağımsız ülkemiz bu dünyanın bir parçası olmalıydı. Hayallerini gerçekleştiren o “başkalarının” defterlerinde ise bunlardan hiçbirinin yeri yoktu.
Bizler neyin özlemini çekiyorsak onlar tam tersini gerçek kıldılar.
Türkiye, kapitalizmin en ilkel türünün egemen olduğu, emek sömürüsünün en yoğun biçimde gerçekleştiği ülkelerden biri oldu. İşçiler, sendikasızlaştırma yoluyla taşeronluk sistemiyle tutsaklaştırıldı.
Demokrasi, bu kavramı “çoğunluk vesayeti” olarak anlayan iktidarlar tarafından bir “ucube” sisteme dönüştürüldü.
Kadın, ikincilleştirildi.
Topluma “biat kültürü” dayatıldı.
Üniversitelerde akademik özgürlükler iğdiş edildi.
Türkiye tümüyle emperyalizmin güdüm ve denetimine girdi.
Barış özleminin yerini savaş çığlıkları aldı.
Gün geldi, “bağımsızlık” istemi ayıplanır oldu.
Kardeşliğin yerini düşmanlıklar aldı.
Toplum ölümleri bile kanıksar oldu.
Umutsuzluk mu? Hayır!
Fakat başka bir dünyanın hayalini kurabilmek için yaşanan dünyaya gerçekçi bir gözle bakmak gerekiyor.
***
Bu yazıyı yazarken televizyon Hakkâri’de “yine bir şehit” haberi verdi; Antalya-Kemer’de bir plajda ise bomba patlamış, 10 kişi yaralanmış.
Bu ülke tam 30 yıldır kanıyor. On binlerce insanımız öldü, ölülerimize her gün yenileri ekleniyor.
İktidar ise bavulla para taşıyor Libya’ya. Başbakan’ın daha dün elinden ödül alırken övgüler düzdüğü Kaddafi bugün Dışişleri Bakanı tarafından lanetleniyor.
Ankara şahinleşmiş, dün kardeş dediği Beşşar Esad’ın şimdi sonunu gözlüyor.
Var mı, yok mu “para”, var mı yok mu “ticaret”; dış politikamıza, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışı egemen olmuş.
***
Bakalım bu devran daha ne kadar sürecek?
Bu sorunun yanıtını bilemesem de ben bu gece yine başka bir dünyanın hayalini kuracağım, sabah umuda uyanmak için…

Deniz Kavukçuoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget