Bizim iktidar; Başbakan, Bakanlar, “Dün diktatör seviciydiler, bugün ayaklanmacıdan yana” oldular. Bu gerçeği yazarken çuvaldızı kendi meslektaşlarımıza da batırmak gerekli oluyor. Batırmazsan “dilsiz şeytan” durumuna düşüyorsun. Bizim gazeteciler içinde çok üne kavuşmuş, 40 yıldır yazı yazmakta olanlardan bazıları dün diktatör seviciydiler, bugün ayaklanma hayranı oluverdiler.
NATO destek verdi.
Kaddafi bitirildi.
Kaddafi’nin Libya’nın başında çok güçlü olduğu ve “Libya kalkınması için üretilmiş projelerden bol kepçe ihaleler verdiği” dönemlerde onu alkışlayan, göklere çıkartan makale ve röportaj yazmış olanlar, şimdi Bodrum’da villalarında gece sohbetleri için toplanıyor, anılarını birbirlerine tazeleyerek anlatıyor ve ertesi günde gazetelerdeki köşelerinde “Kaddafi’nin manyak bir diktatör olduğunun” örneklerini yazıyorlar.
Goygoycu gazetecilik!
Güçlüyü, güçlü iken alkışlarsın.
İktidarda iken önünde eğilirsin.
Uçağına binersin, onu översin.
Düşünce ise vurursun.
Düşüreni de alkışlarsın.
Hani “çıkarcı ve etek öpen dalkavukluğu” özetleyen bir halk deyimi vardır; “giden ağam-gelen paşam” denir. Bu bizim gazeteciler; “etek öpücü dalkavukluğun bile zemzem suyuyla yıkanmış kalacağı rezil bir çizgiye” geçtiler.
Gelenle bir oluyor.
Gideni taşlıyorlar.
Xxx
Bu rezilliği de anı yazısı niyetine yazıyorlar. İsimlerini vermek lazım değil. Çok ünlü gazete yazarlarımızdan biri, “Yaşasın Kaddafi’nin Bitişi” faslından 1970’li yıllarda geçen bir anasını anlatmış. Onun kadar ünlü bir başka gazete yazarlarımızdan diğeri de “Kaddafi çürütmeciliğini” şaha kaldıran bu anıyı köşesine taşıyıp yazmış.
Yazılan anı özetle şöyle:
Ünlü gazeteci Libya’ya gitmiş.
Kaddafi ile röportaj ayarlanmış.
Bir Libyalı diplomat bulunmuş.
Bizim gazeteci İngilizce soracak.
Libyalı Arapça’ya çevirecek.
Kaddafi Arapça cevap verecek.
Diplomat İngilizceye çevirecek.
Sene 1987 bizim gazeteci röportajı Türk gazetesinde Türkçe yazacak. Tam Kaddafi’nin çadırına girerlerken Libyalı diplomat, “Ben bu çadıra girmeyeceğim” diyor.
Benzi sararmış, titriyor.
Bizim gazeteci “ne oldu” diyor.
Diplomat; “Kaddafi yüzüme bakar ve benden hoşlanmazsa çekip silahını beni vurur… İki çocuğum var. Bu çadıra girmeyeceğim….”
Xxx
İşte Kaddafi buydu!
Böyle manyak bir diktatördü.
Tamam da bizim gazeteci röportajı gazetesinde yayınladığında; bu anısını yazmıyor. Türk halkını Kaddafi’nin bu yanı konusunda o yıllarda bilgilendirmiyor.
Tersine Kaddafi’yi övüyor.
Türk müteahhitlerine ihale verdiğini, işsizlerimize iş kapısı açtığını, Libya petrolünü Batılı şirketlere gerçek değeri üzerinden sattığını, sadece Libya’ya değil Afrika kıtasını diğer yoksul halklarına da sağlık ve eğitim alanında kaynak aktardığını, Büyük Sahra Çölü’nün altından geçen yer altı sularını değerlendirecek yüzyılın en önemli projesine imza attığını, 1974 yılı Kıbrıs Barış Harekatı’nda Kaddafi’nin Türk savaş uçaklarına bedava yakıt verdiğini anlatıyor.
Dün Kaddafi güçlüydü.
Bizim gazeteci!
Diktatör övüyordu.
Bugün Kaddafi yaşayan ölü.
Bizim gazeteci!
Ölmüşe sövüyor.
Xxx
Çürümüş yazıcılık!
Kaddafi’nin diktatör manyaklığını zamanında yazmadın, anı olarak kendine sakladın. Niçin böyle yaptın? Şimdi “beni de yanınıza alın hatırılar” diye dalganı geçerek bu anını anlatıp yazıyorsun. Niçin böyle yapıyorsun?
En azından ayıptır.
Necati Doğru
Yorum Gönder