İçimiz Dışımız Kevgire Dönmüş! - Orhan Birgit

Önceki Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in, aile içi özeleştirilerini kamuoyuna sızdıranların kim oldukları araştırılıyormuş!
Fenerbahçe’ye yönelik acımasız yaptırımlarla ilgili gelişmelerden kalan küçük zaman dilimlerine sığdırılabildiği kadarı ile haber televizyonlarımızın yorumcuları, bu olayla ilgili gelişmeleri anlatıyorlar. Yeni değerlendirmeler yapıyorlar.
O arada, Hocaefendinin medya holdinginin büyüklü küçüklü organlarında, bu açıklamaya dayanılarak, TSK’nin zafiyet noktaları öne çıkartılıyor.
Gerçek demokratikleşme, geçmiş yıllarda ardı ardına yapılan müdahale ve darbe girişimlerinin sağladığı dokunulmazlıklar yüzünden Silahlı Kuvvetler’de de denetim zafiyeti yaratmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, önce Bütçe Komisyonu’nda; daha sonra da genel kuruldaki görüşmelerde ele aldığı yıllık Bütçe Yasası üstündeki müzakerelerde, sıra Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili harcamalarla ilgili madde ve fasıllara geldiği zaman, “Orduya selam, bütçeye devam” şeklindeki özdeyiş devreye girmiş olurdu. Benim parlamenterlik yıllarımda, savunma bütçesi ile ilgili görüşmelerde CHP adına görev yapacak milletvekilinin hazırlıklarını Genel Başkan İsmet İnönü, önceden görmek isterdi. Orduya karşı bu özel dikkati ve itinayı gereğinden fazla bulabilirsiniz.
Ama o arada, yürütmenin başı olan Başbakan’ın, bir kalemde 200 milyon doları tüyü bitmemiş yetimlerimizin hakkı olmaktan çıkartarak Libyalı isyancılara el altından vermesinin de, bu kadar kolay sarf edilmenin yönteminin araştırmasını yapmak ve alınacak yanıtlardan tatmin olmak koşulu ile.
Başbakanımızın örtülü ödeneği bu yıl ne kadardı? Bunun kaç lirası sarf edilmiştir? Gerekirse milletin Meclis’ine kapalı oturumda bu konularda kim hesap verecektir? Kendisi de eski bir hesap uzmanı olan ana muhalefet lideri, bu sarf biçiminde bakanların ve başbakanların layüssel davranabileceklerini içine sindirebiliyor mu ki, üç gündür ağzını açmıyor?
Silahlı Kuvvetler’in de 12 Eylül öncesi uygulamalarda yapıldığı gibi harcamalarının Sayıştay denetiminden geçirilmesini, bütçe görüşmeleri sırasında da gerekirse “kapalı oturum” yapılarak didik didik edilmesini elbette istemeliyiz. Yalnız… Evet yalnız, bu isteklerin hiçbir kurumun ve o arada özellikle ordumuzun profesyonel mensuplarının onurlarının yanı sıra moralleri ile de oynanmasının etki ve tepkilerini ulus olarak herkesin çok iyi hesaplaması gerektiğine inanarak. Ve o inancın yanında özen göstererek!
Önceki Genelkurmay Başkanı’nın terörle mücadele sırasında askeri birliklerde gördüğü eksiklikleri, ihmal ve hataları öteki komutanlarla paylaşmak amacıyla yaptığı konuşmaları, çağımızın hastalığından uzak kalmayarak internet aracılığı ile cümle âlemle paylaşmak, etik midir? Ve de kimin yararına bir haberdir?
Cumhuriyet Savcıları, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir telefon konuşmasını alıp haber yaptığı için Aydınlık gazetesi ile Ulusal Kanal hakkında kovuşturma açarken, üstüne düşen görevi yapmış oluyor. Ama öteki olayda devekuşu gibi başların kuma sokulmuş olunması, kapılarında gözleri kapalı olarak adalet terazisini elinde tutan heykelciklerin bulunduğu yargı kurumlarımızı harekete geçiremiyor.
Vicdanların tepki göstermeden kabul edeceği, ilgililerin içlerine sindirerek geceleri başlarını rahatlıkla yastıklarına koyabileceği bir durum mudur bu?
***
Dün 26 Ağustos’tu. Üzerinde özgür ve bağımsız olarak yaşadığımız coğrafyanın istilacılardan arındırılmasını sağlayan Büyük Taarruz’un yapıldığı tarihin üzerinden 89 yıl geçmiş. Salı günü 30 Ağustos. Hem Zafer hem de Ramazan Bayramımız. Hükümeti şiddet kullanarak devirmeye hazırlanmaktan soruşturmaya uğrayan kaç general, amiral ve subayın ucu açık Ergenekon 1, Ergenekon 2 ve Balyoz suçlamaları ile tutuklu oldukları bir ortamda kutlamaları malum medyamız kim ve nerede kabul etmeli tartışmasını başlatmış!
Sayın Gül mü? Cemil Çiçek mi? Yoksa Erdoğan mı soruları birbirini izliyor. O arada terörle savaşta şehit düşen evlatlarımızın babalarının Koşaner Paşa’nın açıklamaları üstüne yaptıkları yorumlar manşetlerde dolaştırılıyor. Suçlu suçsuz ayrımı yapma gereği bile duyulmadan askerini toptan suçlayan bu yeni modanın adı mıdır sizin sivilleşme ya da demokratikleşme dediğiniz?

Orhan Birgit/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget