Meğer onların aşkı mezara kadar değil pazara kadarmış! - Mustafa Mutlu

Çoğunuz biliyorsunuz ama bilmeyenler için hatırlatmakta yarar var:

Ben Fenerbahçeli değilim...

Ama... Bu durum, Fenerbahçe’nin son iki aydır uğradığı büyük haksızlıkları görmezden gelmeme neden olamaz...

Çünkü “taraftarlık” kavramının çağdaş hukukta yeri yoktur!

Bu nedenle haykırarak yazabilirim ki, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne katılmasının engellenmesi büyük bir haksızlık ve hukuksuzluktur!

Çünkü çağdaş hukuka göre “suçsuz ceza” olmaz!

Ve diyelim ki bir evladın işlediği suç yüzünden, bütün ailesi, eşi-dostu, arkadaşları, çalıştığı kurumlar cezalandırılamaz!



***


Evet; başta Başkan Aziz Yıldırım olmak üzere bazı Fenerbahçeli yöneticiler ve sporcular, şike iddiasıyla gözaltına alındılar, sorgulandılar ve tutuklandılar...

Ama savcılık henüz iddianamesini bile hazırlamadı...

Yani henüz, sanıklar ve avukatları dahi suçlamanın tam olarak ne olduğunu bilmiyor!

Böyle bir durumda; bir ya da birkaç kişinin işlediği suçu, en az 20 milyon kişilik bir kulübe teşmil etmek...

Ve daha yargı başlamadan “ceza kesmek” yapılabilecek hukuksuzlukların en büyüğüdür!

Hatta... Hukuk katliamıdır!

“Suç ne, suçlular kim”, henüz belli değil ama ceza belli:

Fenerbahçe’nin; (aksi kanıtlanana kadar) anasının ak sütü kadar helal olan Türkiye’yi Şampiyonlar Ligi’nde temsil etme hakkı resmen gasbedildi!

Ve bu yüzünden şerefli tarihine kara çalındı!



***


Hukukta bir kural daha vardır:

Vicdanları sızlatan, haksızlıklara neden olan karar, kesinlikle hukuki olamaz!

Bu karar, milyonlarca kişinin vicdanını sızlatıyor... Onların adalete olan güven duygusunu zedeliyor...

Çünkü bu “ceza” mahkemeden çıkmadı...

Kendisini Türk mahkemelerinin üzerinde gören UEFA’nın dayatmasına boyun eğildi, “hukukun üstünlüğü” ilkesine gölge düşürüldü...

İşte; bu yüzden bir Galatasaraylı olarak, en büyük rakibimiz Fenerbahçe’ye reva görülen bu “aşağılamayı” kesinlikle içime sindiremiyor ve UEFA’nın kararını şiddetle protesto ediyorum...



***


Ancak; tam bu noktada, istifa eden Fenerbahçeli yöneticilere de bir çift sözüm var:

Benim tanıdığım bütün Fenerbahçeliler...

Örneğin 19 yaşındaki yeğenim Sina, kuzenim Mehmet, kalp ve damar cerrahı arkadaşım Dr. Mehmet, 25 yaşındaki okurum Ceren; meğer yıllardır Fenerbahçe’yi yönetme şerefine ulaşan bu beylerden çok daha fazla Fenerbahçelilermiş...

Çünkü onlar, “Biz pazara değil, mezara kadar Fenerliyiz” diye haykırabiliyor ama Fenerbahçe Başkanvekili ve Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Özdemir, en küçük bir olumsuzlukta “gemiyi ilk terk edenler” arasında olmaktan utanmıyor...



***


Tekrar ediyorum:

Fenerbahçe’nin her türlü sportif yenilgisinden büyük bir haz alırım!

Ama yiğidin hakkını da yiğide veririm:

Fenerbahçe katlediliyor...

Türk futbolu katlediliyor...

Türk hukuku katlediliyor!

20 milyondan fazla vicdan katlediliyor!

Ve ne yazık ki bu katliamı yapma görevi de; düne kadar Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesi olan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’a veriliyor...

O da, Federasyon Başkanlığı’nı elinin tersiyle itemediği için hukuksuzluğu hayata geçiriyor...

Mevcut yöneticilerin bir bölümü ise bu zor günlerde aslanlar gibi ayakta duracaklarına ve taraftarlarına sahip çıkacaklarına, fareler gibi kaçmayı tercih ediyor!

Sözüm hepsine:

Milyonlarca taraftarınızdan utanın!

Çünkü onlar, sizin gibi pazara kadar değil, mezara kadar Fenerbahçeli olduklarını gösterdiler!

Bakalım; bundan sonra insan içine nasıl çıkacaksınız?



***


GÜNÜN SORUSU

Hatırlarsanız; bir süre önce eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı ve Kanal 7’nin patronu Zekeriya Karaman’ı tutuklu bulundukları cezaevinde, günde ortalama 2-3 AKP’li vekilin ziyaret ettiğini yazmıştım. Dün öğrendik ki Deniz Feneri soruşturmasını yürüten üç cumhuriyet savcısı görevden alınmış! Sorum ortaya:

Bu görevden almaların hukuktaki yerini açıklayabilecek babayiğit var mı?



***


TİB, kimi, neden koruyor?

Abdi İpekçi Gazetecilik Ödülü sahibi muhabir kardeşim Kemal Göktaş, dünkü VATAN’da yine büyük bir habercilik başarısına imza attı:

Biliyorsunuz Hrant Dink cinayeti davasının görüldüğü mahkeme, cinayetin işlendiği bölgedeki tüm cep telefonu görüşmelerinin tespit edilmesini istemiş, ama Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) mahkemeye gönderdiği yazıda, “O bölgede hiç görüşme yok” demişti...

Ancak Göktaş, Turkcell ve Vodafone’dan sonra Avea’nın da, “Cinayet saatinde bölgede yapılan görüşmelerin kaydını bize soran olmadı” diye açıklama yaptığını haberleştirdi.

Ortaya çıkan durum, cinayet kadar vahim:

Devletin iletişim konusundaki en üst kurumu olan TİB’de “birileri”, ya görevi ihmal suçu işliyor ya da cinayete karışan “birilerini” korumaya çalışıyor!

Mahkemenin, bu skandalı görmezden gelmeyeceğine inanmak istiyorum!
Mustafa Mutlu/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget