YÖK Başkanı Özcan, konuşmayı seviyor. Sadece o kadarla kalsa iyi. Olurunu, olmazını düşünmeden, artılarını eksilerini hesap etmeden radikal kararlar almaya da bayılıyor.
Bu yönde onlarca örnek sayılabilir. Ama son bir açıklaması var ki, kimilerine göre tam evlere şenlik!..
Hatırlanacağı gibi, üniversitelere hiç danışılmadan, Özcan’ın talimatıyla, kontenjanlar son dört yılda neredeyse yüzde 50’ye varan oranlarda artırıldı. Dışarıdan bakıldığında alkışlanacak bir durum olarak algılandı. Alkışlandı da. Ama gelin görün ki madalyonun öteki yüzünde tam bir hezimet söz konusu!
Geçen yıl, üniversite kontenjanlarının 130 bini boş kaldı. Bu yıl da birinci yerleştirmede 60 bin kontenjan boş. Kayıtlardan sonra bu rakam 100 bine ulaşırsa hiç şaşırtıcı olmaz.
Yine çok önemli verilerden birisi de işsizlik sıralamasında, ilk sırada üniversite mezunları yer alıyor...
İşte bu noktada, kontenjan artırma şampiyonu Özcan’dan çok ilginç bir çıkış geldi.
Başta meslek yüksekokulları olmak üzere kontenjanlarını doldurmayan bölümlerin kapatılacağı sinyalini verdi. Biyoloji, Fizik, Kimya gibi temel bilimlerle ilgili bölümlere de fazla ilgi olmadığını söyledi.
Yani onlar da kapanacaklar listesinde ilk sırada yer alıyor.
Zaten bunun böyle olacağı, üniversite kurarken, fen-edebiyat fakültesi açma zorunluluğunun kaldırılmasından belliydi.
İtirazlar da zaten bu yönde.
Bilime gönül vermiş akademisyenler, “temel bilimsiz üniversite mi olur?” diyorlar.
Kim doğru, kim yanlış?
Üniversiteler, aklın ve bilimin merkezi olması gereken kurumlar. Akademik unvanlar da tıpkı akademik kurumlar gibi aklı ve bilimi temsil ediyor. Dolayısıyla o unvanı taşıyanların, ağzından çıkacak her söz ve yaptıkları her icraatta da akıl ve bilim ön plana çıkmalıdır.
Deneme yanılma yöntemi, popülist projeler, ben yaptım oldu ya da hele bir deneyelim başarılı olmazsa değiştiririz yaklaşımı, ne üniversitelere, ne onların üst kurullarına ne de akademik unvan taşıyan isimlere yakışmaz.
Ama gelin görün ki, belki de akıl ve bilim adına en büyük hataları onlar yapıyor. Popülizmi, siyasetçilerden daha çok onlar seviyor. Sonuç?
Akademik kurumlara ve akademik unvanlara duyulan saygı eridikçe eriyor!.. Peki, buna kim dur diyecek?
İşte asıl sorun burada.
Dur demesi gerekenler bile bu erimeye su taşıyorsa, geriye söylenecek laf kalmıyor!..
MEB YÖK’ten farklı değil
Üniversitelerde temel bilimler yok edilmeye çalışılıyor da, liselerde durum farklı mı? İşte rakamlar:
“Fizikten sınava giren öğretmen sayısı: 9181, Kimyadan sınava giren öğretmen sayısı: 7460, Biyolojiden sınava giren öğretmen sayısı: 9008, Fizik-Kimya-Biyoloji’den sınava giren toplam öğretmen sayısı: 25.649.
Son atanan Fizik öğretmeni sayısı: 62, Kimya öğretmeni sayısı: 64, Biyoloji öğretmeni sayısı: 63, toplam atanan sayısı: 189.
Fizik Kimya biyolojide sınava girenlerin yüzde 0,73’ü atandı.
Fizik-Kimya-biyoloji bölümlerinden açık yaklaşık olarak 5000 kişi. Bu sayıya ücretli (600 TL’ye çalışan öğretmenler) eklenmemiştir.
Bu 3 branştan sınava girmeyenler hariç, yaklaşık 30.000 kişi üretime katılmadan sadece evlerinde oturmakta veya 200 TL gibi ücretlerle dershanelerde ezilmektedir.”
Yazının en başından itibaren hep akıldan söz ediyoruz. Ama ne ortaöğretimde ne de yükseköğretimde akıl ve onun eseri olan bilimi ara ki bulasınız.
Peki nasıl bu hale geldik?
Daha da önemlisi bu handikaptan nasıl kurtuluruz?
İşte bu noktada yeni Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e büyük görevler düşüyor.
Ak Parti iktidarlarının bu güne kadar gerçekleştiremediği eğitimde akıl ve bilimi bir an önce keşfeder ve öne çıkartır.
İktidara düşen görev!
Ak Parti, zor bir dönemde iktidara geldi. Gündem çok yüklüydü ve hâlâ da öyle devam ediyor.
İşte bu yoğun gündem arasında, en önemli iki şeyi unuttu. Bunlardan ilki çocuk ve gençlerimiz, ikincisi de eğitim, bilim ve akıl.
Tek başına güçlü iktidarlar dönemi, büyük reformlar gerçekleştirmek isteyen ülkeler için çok büyük bir şans. Ülkemiz için de öyleydi.
Ama nedense, diğer alanların aksine, eğitimin ihtiyaç duyduğu köklü reformların hiçbirisi gerçekleşmedi. Tam aksine sorunlar daha da katmerleşti.
Umarız, yeni dönem, köklü reformların gerçekleştiği, sorunların çözüldüğü, aklın ve bilimin hâkim olduğu bir ustalık eseri olur.
Özetin özeti: Yapılanları yaşatacak olan akıl ve bilimle donanımlı nesiller olacaktır...
Abbas Güçlü/Milliyet
Yorum Gönder