Vatoz - Yılmaz Özdil

Kanarya’nın başına gelenleri yazmaktan, vatoz’un başına gelenleri yazmaya fırsat bulamadık.

Hani şu, İstanbul’daki dev akvaryumda bulunan vatoz... Hareket etsin diye kafasına pet şişeyle vuruyorlarmış. Kimisi, yağmur ormanındaki bitkileri kökleyip, evine götürürken enselenmiş, kimisi de, sadece yosun yemesi gereken balıkları kek’le beslerken yakalanmış.

Olta getirmediklerine şükret.

Benzer durumu, Monako’da yaşamıştım. Aslan’ın maçı var, ortalık Türk kaynıyor. Vakit geçirmek için Kaptan Kusto Müzesi’ne gittim. İçeri bi girdim kardeşim... Kimisi, ilk icat edilen denizaltıya binmiş, lumboz’dan Galatasaray bayrağı sallıyor; kimisi, balina avlamakta kullanılan tarihi filikanın üstüne çıkmış, zıpkınla poz veriyor. Halbuki, kırmızı kordonla çevirmiş adam, kimse ellemesin diye! Alt kata indim, okyanus dibinde yaşayan canlıların bölümü, zifiri karanlık... Flaşlar bi patlamaya başladı, balıkların feleği şaştı, ters dönüp öyle yüzmeye başladılar. Neredeyse kapıları kapatıp, alayımızı tutuklayacaklardı, baktılar ki, bizim ahali hiç istifini bozmadan hatıra çekmeye devam ediyor, ite kaka kovdular, kurtuldular.

İllallah yani.
Ve, maazallah.

Bakın geçenlerde, Hendek hayvanat bahçesindeki Pony cinsi atlar kayboldu, ertesi gün fındık bahçesinde kemiklerini buldular. Daha önce tavşanları yemişler. İki de papağan araklanmış.

“Fil duruyor mu?” diye sordum.
Allah’tan, zaten yokmuş.

Hiç unutmam çünkü... İzmir Basmane’deki havuza güzellik olsun diye ördek bırakmıştı belediye... Ertesi sabah yok. Bi daha bıraktılar. Ertesi sabah gene yok. Bi daha bırakmadılar. Bilahare tespit edildi ki, av eti ayaklarıyla Alsancak’taki janjan marketlerde satıyorlar.

Oha be birader demeye kalmadı, Aliağa’da iki balıkçı, pelikanları mangal yaparken yakalandı iyi mi... Kuş cennetinden kaldırmışlar. Jandarmaya yakalanana kadar iki büyük rakı devirdikleri için, itiraf ettiler... Flamingoların hazmı zormuş, o nedenle hafif ekşi olmasına rağmen, pelikanları tercih ediyorlarmış... Bu iki haber peş peşe patladı, İzmir’in yarısı vejetaryen oldu. Cibes, radika, istifno filan, denizbörülcesine yönelmemiz ondan!

Ama, siz gene de endişelenmeyin, hepsi yenmiyor. Bolu’da şarampolde bi ayı bulunmuştu önceki sene... Ayı çıplak! Postu yok. Sonradan anlaşıldı ki, asfalta çıkan ayıya otomobil ile çarpmışlar. E bakmışlar ki, ölmüş. Heba olmasın. Postunu yüzüp, oturma odasına sermişler.

Dedim ya, hepsi yenmiyor. Antalya hayvanat bahçesinden maymun çaldılar mesela... Kafesleri kesip, iki tanesini götürdüler. Polis otelleri bastı, acaba animatör mü yaptılar diye... Ara tara, bi tanesi evcil hayvanların satıldığı dükkânda bulundu. Öbürü hâlâ kayıp.

Ankara’nın da piton’u kayıptı. 4 metrelik Piton Pakize... 10 gün geçti, yok, 20 gün geçti, yok. Melih Gökçek uyanık adam tabii, baktı ki ahali huylanıyor, “Aha işte Pakize” diye, taaa 73 gün sonra bi pitonu getirip koydu yerine... Piton Pakize oldu sana, Çakma Pakize.

Ne sürünen kurtulabiliyor elimizden, ne uçan, ne kaçan... “Aman kesme” diyorsun, kesiyorlar. “Mutlaka kes” diyorsun, kesmiyorlar. Hatırlayın, kuş gribi oldu. Kamyonlara yükleyip, dağlara sakladılar tavukları... Kimisi de diri diri yaktı.
İlla kesmeyecek.

Kene’leri imha edeyim derken, evini yakan bile oldu Kastamonu’da... Köyü zor kurtardılar.

Karaburun’da meşhur bi caretta’mız vardı.
Geçen yaz sol ayağını kesmişti manyaklar, bu yaz, 20 metre derinde buldu dalgıçlar, boynuna beş kiloluk kaya parçası bağlayarak öldürmüşler. Kuşadası’nda iki, Didim’de üç caretta, kafaları taşla ezilmiş halde bulundu. Bodrum’da sahile attı kendini bi tanesi, ağır yaralı, canını kurtarmış ama, kör etmişler.

İzmir hayvanat bahçesine ise, gelen gelene, “altı tonluk kaplumbağa”yı görmek istiyorlar! İnternette asparagas yayınlandı, “altı tonluk kaplumbağa bulundu, İzmir’e götürüldü” diye... Ona geliyorlar. Saçmalamayın diyen görevlilerle kavga ediyorlar, niye saklıyorsunuz diye.

Kurban Bayramı’nda boğaya ateş eden kasap da var, eşeğe tecavüz eden mühendis de.

Kanunlarımız desen, ayrı âlem... Söz konusu eşek “fingirdek” bulundu, hafifletici sebepten, 240 lira cezayla yırttı mühendis... Ve, töre cinayetine kurban gitti o eşek... Sahibi vurdu.

Sinop’taki Balina Aydın’ı önce medya maymununa çevirdik, sonra Rus istihbaratında görevli olduğunu iddia ettik. Sivas’ta Murat 124’ün arka koltuğunda taşınan Dana Ferhat, önce şöhret haline getirildi, sonra şöhret olduğu için iki katı paraya sucukçuya satıldı. Fok Badem’i sigara tiryakisi yaptılar Gökova’da... Darıca’ya getirilen timsah’ı, yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek için kafasına taş atarak, öldürdüler. Göçmen kuşların, biyolojik silah taşıdığını öne süren milletvekillerimiz oldu. Çok balık tüketiyor diye, yunusları katlettiler. Milas’ta daracık yere sıkıştırıp, balık çiftliğindeki çipuraları oksijensizlikten boğarak öldürmeyi başardık! Uçak için deve kestiler. Domuz’dan çiğköfte yakalandı. Beygirler, nallı kuzu...

Denizli’de at heykelini sünnet ettiler, malum yeri fazla büyük diye... Sütaş’ın vole atan santrfor ineğini RTÜK’e şikâyet ettiler, memeleri müstehcen diye.

O kadar arkeolojik eser var.
İlk neyimizi çaldılar?
Som altın denizatı’nı.

İşin hazin tarafı...
Memleketin adı, hindi.

Demem o ki arkadaş...
Vatoz kusura bakmasın gari.

İnsan olarak yaşamak zor...
Hayvan olarak daha zor bu ülkede.

Yılmaz Özdil/Hürriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget