'Temeli sağlam ekonomi" ne demek? Sağlamlığın ölçüleri, kriterleri neler? Bir tanım vermeden, ölçütler konulmadan, "ekonominin temelleri sağlam" yargısı genel bir değerleme, bir övünme olarak kalıyor. Sağlamlığın ölçüsü, kişiye, zamana hatta mekâna göre değişiyor.
Sağlamlığın ölçüsü, istikrarlı, sürekli, kendini besleyen ekonomik büyüme mi? Tasarruf ve yatırımların GSMH oranının yüksekliği mi? İşsizlik yüzdesinin düşüklüğü mü? Uluslararası rezervlerin yeterliliği mi? Cari işlemler dengesi hatta, cari işlemler fazlası mı? Dış borç stokunun düşük düzeyde oluşu mu? Yoksa borç veren bir ülke konumunda olmak mı? Bütçe dengesi, hatta fazlası mı? Uluslararası finansal pazarlarda kredi notunun yüksekliği mi? Bu soru listesi uzatılabilir. Ortaya somut ölçütler, kriterler konulmadan, temeller sağlam, kriz bizi etkilemez gibi değerlendirmeler, anlam taşımıyor.
Ölçütleri, yukarıdakiler gibi koyarsak ekonomimizin temellerinin sağlam, güçlü değil, aksine zayıf olduğu sonucuna varabiliriz. Ekonomimizin büyüme hızı düzenli değil, geniş aralıklı dalgalanma gösteriyor, bir orta vadede ortalama büyüme hızı yüzde 4.5 yeterli değil, hızlı gelişen ekonomilerle karşılaştırıldığında düşük iç tasarruf/GSMH oranımız 2002 yılından itibaren gerileme eğilimi gösteriyor. İç tasarruf/GSMH oranının yüzde 25.0 dolayında olması yeterli görülebilecek iken; yüzde 15.0- yüzde 20.0 aralığında dalgalanıyor; bazı yıllar bu düzeyin dahi altına düşüyor. İşsizlik oranımız, 2009 sonrası azalmasına karşın yine de dünya ortalamasının üstünde; işsizlik süreğen, yapısal nitelik taşıyor. Cari işlemler açığı GSMH oranı en yüksek ülkeler grubundayız. Bu oranın yüzde 1.0 veya yüzde 2.0 düzeyinde olması gerekirken, bizde oran yüzde 7.0-yüzde 8.0 dolayında, 2011 yılında bu düzeyi dahi aşması olası.
Uluslararası rezervlerin yüksek olduğu, TCMB'nin kasalarının dövizle dolu olduğu söyleniyor. Bu sav, TCMB bilançosunun iyi okunmamasından kaynaklanıyor. TCMB'nin döviz mevcudunun önemli bir bölümü bankalara, yurtdışındaki kredi mektuplu döviz tevdiat hesabı sahiplerine aittir. Söz konusu dövizler, bir anlamda TCMB'ye emanet paralardır. TCMB'nin emanet paraları kullanması, satması, bankayı yükümlülüklerini yerine getiremez duruma, temerrüde düşmesine yol açar ki, bu durum Türkiye'yi tam bir ekonomik felakete sürükler. Bankalarımızın 30.0 milyar USD dolayında bilanço içi açık pozisyonu, özel kesimin açıkları dikkate alındığında Türkiye'nin net uluslararası rezervi olmadığı görülür. Türkiye'nin dış borçları sürekli artmaktadır. Ülke 300 milyar USD dolayında borç stoku taşımaktadır. Bizim gibi ulusal parası gerçek anlamda konvertibl olmayan ülkelerde Dış Borç Stoku/GSMH oranı iyi bir gösterge değildir. Dış borçlar TL ile değil dövizle ödenecektir. Bu açıdan ülkenin döviz kazanma gücü, kapasitesi önemlidir. Ne yazık ki Türkiye, döviz giderlerini karşılayacak ölçüde döviz kazanamamaktadır.
İhracat artışı ile övünüyoruz. İhracatımız ithalatımızın ancak yüzde 60.0'ını veya biraz üstünü karşılayabiliyor. Süreğen, giderek büyüyen, dış ticaret açığı veren bir ülkeyiz. Dış ticaret açığının boyutundan daha önemli olanı yapısı, yapısal bozukluğu. Ağırlıklı olarak tüketim malı ihraç ediyoruz. İhraç mallarımız çoğunlukla montaj ürünü, fason imalat, iç katma değeri düşük mallar. İleri teknoloji ürünü mal ihracatımızın oranı çok düşük. Buna karşı ithalatımız stratejik mallardan oluşuyor. Enerji, sınai üretim için ara malı, makine-teçhizat, sermaye malı alıyoruz. Bu yapının anlamı, ekonomik kriz dönemlerinde ihracatımızın azalması; ithalatın azalmasının ise ulusal geliri, büyüme hızını düşürmesi, işsizliği arttırması gibi sonuçlar doğurmasıdır. Türkiye yeterli ara malı ve sermaye malı üretemediğinden, bu iki mal grubunda büyük boyutta dış açık veriyor.
Kişisel olarak derecelendirme kuruluşlarının ülke notlarının nesnel olmadığını düşünürüm. Ancak uluslararası finansal piyasalar, bu notları dikkate alıyor. Ülkemize verilen not BB. Basel ölçülerine göre yüzde 100.0 riskli ülke konumundayız.
Ülkemizin ekonomik temelleri sağlam yargısının nesnel dayanakları olmalıdır. Yukarıdaki kısa çözümleme bile, ekonomide ciddi yapısal bozukluklar olduğunu göstermektedir. Övünme, bazı çevrelere hoş gözükecek ifadeler yerine, eksikliklerimizi gidersek, gerçekten ekonominin temellerini sağlamlaştırmaya çalışsak, yararlı bir iş yapmış oluruz. Kendimizi de, çevremizi de aldatmaya çalışmayalım. Bedeli ağır oluyor.
Öztin Akgüç/Cumhuriyet
Yorum Gönder