Cumhuriyet’in Bilim Teknik eki, her zaman olduğu gibi bu kez de insanlığın en büyük sorunlarından “aşırı nüfus artışını” gündeme getirmiş (26.8.2011). Zira, insanlık şu anda tarihinin en büyük demografik değişimini yaşıyor. “Her saniye dünyaya üç çocuk geliyor. 1960 ve 2000 yılları adasına dünya nüfusu ikiye katlanmış ve bir yıl içinde de 7 milyara ulaşması bekleniyor.”
Dünya nüfusunun bu yıl sonuna kadar 7 milyarı geçerek, Afganistan ve Kuzey Hindistan bölgelerinde yoğunlaşacağı, yüzyılın sonuna kadar 10 milyara ulaşacağı da, yapılan tahminler arasında. Fransız Demografik Araştırmalar Enstitüsü’ün(INED) 18 Ağustos 2011’de “Dünyanın Bütün Ülkeleri” başlığıyla iki yılda bir yayımladığı bilimsel araştırma, dünya nüfusunun bugünkü durumu konusunda olduğu gibi, gelecekteki durumu hakkında da önemli ipuçları veriyor. Le Monde gazetesinde yayımlanan raporun ana hatlarının Bilim Teknik’te çıkan yazıyı tamamlayacağı düşüncesiyle daha geniş biçimde aktarılmasını yararlı görüyoruz. (Le Monde, 18.8.2011)
INED’e göre dünya nüfusunun 6 milyardan 7 milyara çıkması için 12 yıllık bir zaman gerekmesine karşın, 7 milyardan 8 milyara ulaşması için 2025 yılını beklemesi gerekiyor. BM kaynakları ise nüfusun 31 Ocak’ta 7 milyara ulaşacağını öngörmüştü. Yine INED’e göre demografik artış en üst düzeyine, yılda (yüzde 2) 50 yıl önce ulaşmıştı. Oysa 2011’de ikiye bölünerek yüzde 1.1’e düşmüştü. INED’e göre bu ritimle giderse dünya nüfusu 9 milyar dolayında kalacak ve neredeyse istikrar kazanacaktı.
2100’de dünya nüfusunun üçte birinin Afrikalı olacağı hesaplanmaktadır. Bu azalmanın, ortalama doğurganlığın bugün kadın başına 1950 yılındakinin iki katı olan kadın başına 2.5 çocuk olması gerekirdi. INED’e göre demografik çoğalma yüzyıl sonuna kadar, özellikle Afrika’nın güney bölgelerinde, Arap yarımadasında, Afganistan ve Kuzey Hindistan bölgelerinde yoğunlaşacaktır.
Yine aynı kaynağa göre, büyük olasılıkla Sida salgınına karşın 7 kişiden 1’i yerine 3 kişiden 1’i Afrika’da yaşayacaktır. Dünya nüfusunun 2011’de 7 milyara ulaştığı haziranda Afrika’nın nüfusu 1.05 milyardı. INED’e bakılırsa dünya nüfus artışı önümüzeki yıllarda Afrika, özellikle de Afrika’nın güneyi için önemli olacak, zira bu bölgede 2000 yılında 600 milyon olan nüfus 2100’de 3.6 milyara ulaşacaktır. Bu yüzden 21. yüzyılın sonuna kadar Afrika’nın nüfusu 2000’deki 800 milyondan dörde katlanarak 2100’de 3.6 milyara ulaşacaktır.
... Bugün Nijerya’da doğurganlık kadın başına yedi çocuk düzeyinde. Doğurganlık oranı son yıllarda bir miktar azalmış olsa da bölge doğuranlıkta dünya lideridir. Bölgedeki diğer Afrika ülkeleri de doğurgalıkta Nijerya’dan pek de geride görünmüyorlar. Doğurganlık oranı Somali’de 6.4, Kongo Demokratik Cumuriyeti’nde 6.1, Burkino Faso’da 5.8. Dünyada çocuk ölümleri konusunda ön sıralarda yer alan bu ülkelerin doğurganlıkta da önsıralarda yer alması şaşırtıcı. Ancak açlık, susuzluk, sağlık hizmetlerinden yoksunluk, salgın hastalıklar göz önüne alındığında yüksek doğurganlık o denli şaşırtıcı görünmüyor. Örneğin 2009 yılında 15 ve 49 yaş arası 5 milyona yakın insan Güney Afrika’da salgınlardan yaşamlarını yitirmiştir. Kara Kıta’nın tümünde ölüm oranı dünya ortalamasında yüzde 0.8 düzeyindeyken, Afrika’da yüzde 3.9’dur. Çocuk ölümlerine gelince, bu tam bir felakettir. Çocuk ölümlerinde dünya ortalaması 1000 doğuma karşı 44’ken, Afrika’da bu oran 74 gibi skandal düzeydedir. Bu Avrupa’da ve Birleşik Devletler’de sadece 6’dır. INED’e göre 2050 yılında Afrika’nın nüfusu 2.3 milyara dayanacak. Bu projeksiyona göre Nijerya 433 milyarla Hindistan ve Çin’in hemen arkasından dünyanın en kalabalık ülkesi olacak. Hindistan ise 1.69 milyarla, 1.3 milyarlık Çin’in önüne geçecek.
Aşırı nüfus artışı, kuşkusuz, özellikle zaten açlık çeken Afrika için büyük felaket. Gerçi yerküre çok daha büyük nüfusu yeterince besleyecek olanaklara sahip. Ancak bugün Afrika’nın boynuzunda 12 milyon insanı tehdit eden açılığın kaynağı aşırı nüfus artışı değil. Aslında Afrika’nın boynuzundaki ülkeleri tehdit eden açlık, buzdağının sadece görünen kısmı. Asıl kitle suyun altında. Zira bugün BM verilerine göre dünyada açlık ve susuzluktan kıvranan 1 milyara yakın insan var. Salt daha fazla kâr gözetmekten öte derdi olmayan kutsal serbest ticaret, bugün onca gürültü koparılmasına karşın Orta Afrika’daki açlığın önünü kesememiş, binlerce çocuğun açlıktan, hastalıktan ölmesine seyirci kalmıştır. Çılgın bir tüketim ve israfın hüküm sürdüğü zengin dünyamız ne yazık ki, aç ve susuzluktan ölen insanlara yeterince ve sürekli gıda yardımı yapmakta, daha da önemlisi, açlığın önünü kesecek somut önlemleri almakta istekli görünmüyorlar. İşte biraz da bu yüzden aşırı nüfus artışı, yakın gelecekte açların sayılarının artması anlamına gelmektedir. Bugün Somali’de, paranız varsa eğer, her türlü gıda emrinizdedir. Merkantilist zihniyet, açlık ortamında bile utanmadan para kazanmanın yolunu bulmaktadır.
Açlıktan ölen her çocuk, her insan, tasarlanmış bir cinayetle eşanlamlı değilse nedir?
Hüseyin Baş/Cumhuriyet
Yorum Gönder