1990 sonrasında hızını arttıran küreselleşme farklı bir dünya düzeni getirdi;
- Teknolojinin, yeni iktisadi kurumların ve araçların hızla gelişmesi, “kendi sistemini” üretmeye başladı.
- “Firmalar ve onun oluşturduğu piyasalar” yeni düzenin odak noktasına yerleştiler.
- Bölgesel piyasaların bütünleşerek her alanda küresel piyasalar haline gelmeleri küreselleşmeyi tetikledi. Para piyasalarından borsalara, otomotivden pamuk ve fındık piyasalarına kadar küresel kurumlaşmalar derinleşti.
Hizmetler, sanayi ve tarımda yerel piyasalar kaybolmaya başladılar. Ulusal piyasalar ortadan kalktı ve bunlar küresel düzenin bağlı değişkenleri oldular.
Silah, petrol ve doğalgaz sanayileri (sektörleri) şimdilik bir istisna durumundalar. Bunlar hâlâ ulusal ve bölgesel özelliklere sahipler.
- Hizmetler, sanayi ve tarımda eskiye oranla daha rekabetçi bir düzen oluştu. ABD ve Avrupa ülkeleri gibi eski kapitalist ülkelerden, Çin gibi sosyalist devletlere kadar “küresel rekabet mücadelesi” yoğunlaştı.
Yeni düzende BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) öne çıkarken ABD ve AB gibi geleneksel kapitalist ve piyasacı ülkelerin son yıllar içinde büyük krizlerle karşılaştıklarını görüyoruz.
Bu sonuçlar kapitalizmin kendine özgü zaafları yanında, Avrupa’nın eski sosyal ağırlık yapısının yansımalarıdır.
‘Yeni kapitalizm’
Yeni küresel düzen firmayı öne çıkarırken sistem de “yeni kapitalizmi” inşa etmeye başladı. Yeni kapitalizmin temel özellikleri neler?
1) Firma (şirket) kutsallaştırılıyor ve sistemin odak noktasına yerleştiriliyor. Makro-mikro maksimizasyonların örtüştürülmesi yerine şirketin çıkarı (kâr maksimizasyonu) her şeyin önüne geçiyor.
ABD’de CEO’ların para piyasalarındaki egemenliği ve sonuçta büyük kriz yaratmaları bunun kanıtıdır.
Avrupa’da ise sosyal devlet yapısının bulunması yüzünden firmaların küresel piyasalarla rekabeti aleyhte çalışmaya başladı. Hem iç hem dış piyasada gerilediler.
AB ülkelerinin ve ABD’nin BRIC karşısında küresel iktisadi ağırlığının zayıflaması, bu ülkelerin şirketleri yüzünden oldu. 20 yıl önce Japon, ABD ve Alman firmaları en büyük 30 firma içinde ön sıralarda yer alıyorlardı.
Bugün ise Çin, Hint ve Rus (gaz) firmaları ileri çıkmaya başladılar.
2) Yeni kapitalizmde “firma-sistem bütünleşmeleri” bir ağ gibi örülmektedir.
Firmalar sistemin hücreleri olarak, onu oluşturan organik bağlar kuruyorlar. Bu bağlar, “karşılıklı etkileşim” biçiminde gelişiyor.
3) Kuşkusuz bu organik oluşumun “yan öğeleri” de var; ABD, Çin, AB, Rus ya da Hint yönetimleri sistemi etkileyen aktif ulusal öğelerdir. Ya da Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve NATO gibi kuruluşlar.
Eskiden Batı tekelinde olan bu tür kurumlarda artık BRIC de etkili olmaya başladı.
Firmanın güç ve kâr maksimizasyonu
Yeni kapitalizmde şirketlerin kâr ve güç maksimizasyonları, sistemin yeniden yapılandırılmasında ön plana çıktı.
Bu durum, büyük devletler dışındaki ülkelerde, “ulusal boyutu” iyice zayıflattı.
Bugün dünya sıralamasında ilk 20’ye giren Çin firmaları ülke yönetimi bakımından hem araç hem de amaç konumundalar. Sistemdeki etkinliğini arttırmak için bir araç olarak kullanırken aynı zamanda, şirketlerin güç (ve kâr) maksimizasyonları da kaçınılmaz olarak bir amaç haline gelmektedir.
O halde “yeni kapitalizm”de BRIC cephesinde mikro-makro örtüşmesi sağlanabiliyor dersek yanlış olmaz.
Kapitalizmin ve sosyalizmin kendine özgü zaafları, bu çelişkili sonucu fiilen yaratmaktadır. Yeni küresel düzende (yeni kapitalizmde), geleneksel kapitalist cephe kaybetmeye başlamış bulunuyor.
Bunun gerisinde, geleneksel kapitalizmin mikro-makro çatışması esasına ve felsefesine dayanması olgusu yatar.
Erol Manisalı/Cumhuriyet
Yorum Gönder