Bakanlık ‘Hayır, yok’ diyemedi, avukatlar aynı dertten yakındı! - Mustafa Mutlu

Dün bu köşede sizinle “bir stajyer avukatın ilk mesleki izlenimleri”ni paylaştım.

Zorunlu stajının son günlerine gelen bu genç adam, büyük bir içtenlikle “adalet dağıtmakla görevli kişi ve kurumların nasıl adaletsizliğin pençesine düştüğünü” anlatıyor ve “Bugün sıradan bir adliyede sıradan bir icra dosyasıyla ilgili işlem yapmak için, yazı işlerindeki memurun önüne 10 lira koymak zorundasınız” diye isyan ediyordu.

Adalet Bakanı’na, “Haydi; açın bana telefonu ve ‘Asla böyle bir şey yoktur’ deyin” diye çağrıda bulundum.

Yanıt Adalet Bakanı’ndan değil, Basın Müşaviri Murat Aydın’dan geldi.

Murat Aydın da ne yazık ki o uzun mektubunda, “Hayır, böyle bir şey yok” diyemiyordu. Sadece herhangi bir iddia, ihbar veya şikâyet söz konusu olduğunda ya da re’sen yapılan denetimlerde bir usulsüzlük tespit edildiğinde, derhal hem adlî hem de idarî yönden inceleme ve soruşturma başlatılarak sorumlular hakkında gerekli cezaî müeyyideler uygulandığını söylüyordu.

Sonra da icra daireleriyle ilgili rüşvet iddialarını ortadan kaldırmak için almayı düşündükleri önlemleri uzun uzun anlatıyordu.

Bunun için en kısa zamanda tüm icra dairelerindeki sıcak para trafiğini ortadan kaldıracaklarını söylüyordu.

İyi de bunlar benim o basit sorumun yanıtı değil ki...

Ben sadece bu ülkenin Adalet Bakanı’nın, “Bu ülkenin adliyelerinde rüşvet alınmıyor” demesini istedim...

Ne yazık ki diyemedi!



***


Dün o mektubu yayınladım; benzer çelişkiler içinde kıvranan avukatlardan ve stajyerlerden 50’yi aşkın mektup aldım. İşte birkaçı:



***


Avukat Hakan Dinç

“Stajyer avukat arkadaşımızın anlattıklarında çok eksik var fakat bir kelime fazla yok. Stajımın ilk evresinde vermiş olduğum rüşvet savaşında aldığım ağır darbeler neticesinde farklı iş kollarına eğilmek zorunda kaldım ise de avukatlığa kısmi olarak devam ettiğime göre tam olarak başarılı olduğum söylenemez. Adalet sisteminin çökmüş vaziyette olduğunu üzülerek ifade etmek isterim.”



***


Stajyer Avukat B. B. Ç.

“Ben de mektubuna yer verdiğiniz meslektaşım gibi 8 aydır avukatlık stajımı yapmaktayım. Benim de okula başlarken ideallerim vardı. Adalet sisteminin içinde olacak, haksızlıkların karşısında duracak, zor durumdaki insanlara ve ülkeme hizmet edecek ve mesleğimle hep gurur duyacaktım. Ama artık sabahları uyanıp staj yaptığım büroya gelmek dahi içimden gelmiyor. Ben stajımı Ankara’da yapıyorum. Başka adliyeleri bilemem ama Ankara’da kime sorarsanız sorun bu durumu inkâr edemez, ‘Hayır böyle bir şey kesinlikle olmuyor’ diyemez. Diyen yalan söylüyordur. Bu gerçek, Ankara Barosu’nun biz stajyer avukatlar için uyguladığı zorunlu eğitim programlarında bile şakayla karışık da olsa, ayan beyan itiraf edildi meslek büyüklerimiz tarafından. Kimileri bunu böyle kabullenmiş durumda, içine sindiremeyenler var tabii ama yapacak bir şey bulamıyoruz.”



***


Av. H. B. E.

“Stajımın ilk gününde üstatların ve hukukçu ailemin bana tembih ettikleri şuydu: ‘Avukatlık, hukukun kendisidir. O yüzden sana hukuksuz gelen her şeye karşı çıkacaksın.’

Ben bunun ne demek olduğunu stajımın ikinci haftasında gittiğim icra dairesinde anladım. ‘Bunun masrafı var’ cümlesinin ardında, görevlinin benden açık bir şekilde hukuk dışı bir bedel istediğini fark ettiğimde dehşete düştüğümü ve onun adına utanıp kıpkırmızı olduğumu hatırlıyorum. Herkesin ortasında kendimi tutamayıp ‘Sen benden ne hakla, hakkın olmayan bir parayı istiyorsun be adam’ cümlesini sarf etmiştim. O anda bütün bakışların bana döndüğünü ve bakışların içeriğinin çok da temiz olmadığını anlamak hiç de zor değildi. Bankoda muhatap olduğum görevli masraf ısrarından vazgeçmişti.

İcra dairelerinde karşılaştığım bu ayıplara tahammül edemediğim için adım ‘kavgacı avukat’a çıktı. Hukuk için, hukuka saygı ve dürüstlük için kavga etmek zorunda kalacağım hiç aklıma gelmezdi.”



***


Avukat Burhan Öğütçü İstanbul Barosu Denetleme Kurulu Üyesi

“Stajyer meslektaşımın çektiği çilelerin çok ama çok daha ağırını ben de çektim. Ama yurt dışına gitmek işin kolayı... Her alanda böyle oluyor. Herkes ya yurt dışına gidiyor ya da bir köşeye çekiliyor. ‘Küstüm ben’le bir şey olmaz. Kalmak ve mücadele etmek gerekir. Aksi halde meydanın kimlere kaldığını hep birlikte görüyoruz.”



*****


Günün Sorusu

Geçtiğimiz günlerde 2 bin 500 kişinin içme suyundaki virüs nedeniyle rahatsızlandığı Sürmene’nin Belediye Başkanı Fikri Usta, yerel gazetelere ilan vermiş ve “Olayda bizim suçumuz yok. Tamamen takdir-i ilahi” demiş...

Sayın Belediye Başkanı... Asıl takdir-i ilahi sizin bu zihniyetle o koltuğa oturmanız olabilir mi?
Mustafa Mutlu/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget