Tünay Süer: Saltanat uğruna!

Tünay Süer: Saltanat uğruna!
Başbakan dün havaalanında özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmak için on yıl çalıştık dedi. Bahsettiği özgürlüklerin engelleri  sanırım Atatürk devrimleri ve Cumhuriyeti idi..
 Doğrudur. Bundan ötürü, istediği sultanlığı geri getirebilmek için on yılda yapmadığı kalmadı.
Basını susturmak ilk işi oldu, halkın haber alma özgürlüğünü yok etti.
Yargıya el koydu. Önemli yerlere kendi adamlarını getirdi. Örneğin, benim valim, benim bakanım dedi.
Hayali bir Ergenekon yarattı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli komutanlarını, aydınları, gazetecileri ve İşçi Partisinin Genel Başkanını, bilim adamlarını milletin oyları ile seçilen vekilleri yarattığı bu oluşuma bağlayarak zindanlara kapattı. 5 senedir insanlar demir parmaklıklar ardında çile çekiyorlar.
Dijital belgeler PKK’lı ve gizli tanıklarla bile ortada bir örgüt olduğunu ispatlayamadı zira ortada böyle bir örgüt yok.
Amacı Atatürk’ü yargılamak, askerinden, aydınından intikam almak, emelleri için Türkiye’yi, orduyu güçsüz kılmaktı.
Zindanlara kapattıklarına “Hükümeti cebren ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs” düzmece yaftası takarak ve yandaş basının da yardımları ile halkı kandırmaya başladı.
Türkiye’nin ve cumhuriyetin kurucusu büyük önder Atatürk ile ilgili ne varsa ortadan kaldırmaya kalktı.
Nispeten arzu ettiği yolda yavaş ama emin adımlarla ilerlemeye başlarken kaleleri birer birer yıkmaya başladı Önünde bir tek engel kalmıştı o da anayasaydı. Bunda destek aldığı halde başarılı olamadı,
Anayasanın bazı maddeleri toptan değişime mani oluyordu. Çünkü kurucu meclis bu anayasayı yapmıştı.
Bir korku imparatorluğu yarattı. Kısaca, halka büyük baskılar uygulayarak insanları konuşamaz, hak talep edemez hale getirdi.
İstanbul’u bir rant tarlasına çevirdiği yetmiyormuş gibi ne tarihi güzelliğini ne de nefes alacak yeşilliğini bıraktı.
Her şeyde ben bilirim, ben yaparım havasına girdi, tek adam olarak devleti yönetmeye başladı
11 sene bu, kolay değil.. Millet bu başbakandan çektiğini kimseden çekmemişti .(İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk)
Derken bir gençlik çıktı ortaya. Onlara TGB li gençler deniyordu.
Partili, partisiz, Alevi’si, Türk’ü, Kürt’ü her etnik kökenden vardı içlerinde.
Cesur, korkusuz vatan için canlarını hiçe sayanlardı.  Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diyorlardı.
Her eylemde onlar vardı, başı çekiyorlardı. Genci yaşlısı herkes seviyordu onları.
Bir gençlik mi doğuyordu, yoksa gençlik uykudan mı uyanıyordu?
Yurdu diktatörce yöneten, halkın sesini kesen başbakanın yaptıkları karşısında güzel şeyler olmaya, gençlik adeta şahlanmaya başlamıştı. Görerek,  isteyerek , gittikçe güçlenerek.
Gerisini anlatmaya gerek yok. TGB bir ışık yakmış, Türk Milleti genciyle, yaşlısıyla ayağa kalkmıştı.
Başbakanın son olarak Gezi Parkı yıkımını ortaya atması, ilgili mahkemenin aldığı durdurma kararına rağmen “Mahkeme de kim oluyormuş” dercesine, açacağım, yapacağım demesi bardağı taşıran son damla oldu.
Bir avuç insanın başlattığı parkı yıktırmayız eylemi tüm Türkiye’yi sardı.
Korkusuz gençler, alınlarından öpülesi gençler, TOMA’lara, gazlara hatta kurşunlara rağmen yakmadan, yıkmadan bu faşist düzene karşı başkaldırdılar.
Ezeli rakipler Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, örtülüsü, örtüsüzü kol kola girmişler haksızlıklara, hukuksuzluklara yeter demek için birleştiler. Söz konusu özgürlük, bağımsızlık, vatanın ve kendi gelecekleriydi.
Her kes şaşırdı. Uyur sanılan, ilgisiz sanılan bu gençlik, Harbiyeli Atatürk’ün Harbiyesiz gençleriydi.
Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye yer gök inlemeye başladı artık.
Ey vatan göz yaşların dinsin yetiştik  çünkü  biz  .Diyorlar adeta..
Atatürkün cumhuriyeti neden gençlere emanet ettiği de böylece çok iyi anlaşılmış oldu.
Günlerdir geniş halk kitleleriyle Türkiye’nin 4 bir yanında protesto gösterileri sürüyor.
Bir ulus, bir gençlik dirilmiş Tayyip Erdoğan’a artık dur, buraya kadar diyor.
Bu bir rüya değil gerçeğin ta kendisidir.
Polisin acımasız saldırısına, biber gazlarına, plastik mermilerine rağmen ellerine sopa dahi almadan demokratik haklarına sahip çıkan bu gençlik Türk Ulusunun gururu olmaya devam etmektedir.
Bunca yaralanmalara, ölümlere rağmen yılmadan devam ediyorlar.
Başbakanın aşırı güç kullanarak gençliği sindirmesi, susturması bundan sonra imkânsızdır. Ok yaydan çıkmıştır artık.
Buna rağmen başbakan inadım inat diyerek halen olayın farkında değil sanki.
Tarihte irticacıların başkaldırışı ve Türk subaylarını öldürmesi ile kara bir leke olarak kalan Topçu Kışlasını inşa etmek, parkı yıkmak istencinden vaz geçmediği görülmektedir.
Saltanatı uğruna gözleri kararmış adeta. İç savaş çıkartmak istiyor. Hata üstüne hata yapan başbakan sınırı aşarak suç işlemeye başlamıştır artık.
Aklın yolu birdir. Halkını yatıştıracağı diktatörlükten vaz geçeceği yerde kışkırtıcılığa devam ediyor.
% 50 yi evde zor tutuyorum derken hava alanında örgütünün "Yol ver gidelim, hepsini ezelim" “İstanbul burada çapulcular nerede “ gibi uç sloganlarına adeta çanak tutmakta, tehdit rüzgârları estirmektedir.
Oysa başbakanın inadı bırakması ve artık milletin huzur bulması için istifa etmesi gerekmektedir. Türkiye’yi daha karanlık günlere götürmeye hakkı yoktur.
Başbakana  sormak isterim.
“Hükümeti cebren ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs” ne demektir? Nasıl olur? Cebren teşebbüs,  asker veya polis gücünü halka, hükümete karşı sadece silahlı kullanmak mıdır? Silahsız şiddet ve baskı ile olmaz mı?
 Yasalarda hükümeti her şekilde yıkmaya teşebbüse ceza varken, bir milleti aleni yok etmek, rejimi değiştirmek isteyene ceza yok mu Sayın Erdoğan? Buna yanıt vermese de biraz düşünür sanırım.
TC.Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget