1997 yılı Ocak ayında emekli olduktan sonra, yerimde oturarak rahat bir emeklilik hayatı sürmeyi, etliye sütlüye karışmamayı, bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığı ile hareket etmeyi, aydın sorumluluğumla bağdaştıramadığım için bir şeyler yapmak gereğini duydum.
Elimden ne gelir diye düşünürken, yazı yazarak cumhuriyetin değerlerine, Atatürk aydınlanmasına sahip çıkma kararı vererek 2001 yılından beri amatörce yazıyorum.
30’u akın makalem Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Sonra iletişim çağı gereği başlayan internet gazeteciliği ile tanıştım. O günden bu güne kadar, gerektiğinde hukuki konularda ve çoğunluklu siyasi konularda 5-6 internet sitesinde hep yazdım. Bu güne kadar yazdığım makaleler 650’yi geçti.
3 Kasım 2002 ve 22Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iki kez iktidar olmayı başardı.
Bu sure içinde, devletin temel değerleri ve laik cumhuriyet karşıtı politikalar uygulaması, tüm cumhuriyet kazanımlarının özelleştirme adı altında yok pahasına elden çıkarması, yandaş kadrolaşması, işsizliğe çözüm bulmaması, işçi, memur küçük esnaf ve köylünün geçim sıkıntısı içinde olması, yandaşların varlığına varlık katması, halkta büyük korku yaratarak hak aramayı güçleştirmesi, parlamenter sistemin olmazsa olmazı olan güçler ayrılığını tek elde toplaması gibi olumsuz koşullara karşın, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan genel seçimde oyunu arttırarak üçüncü kez iktidara gelmesi karşısında yazı yazarak halkı aydınlatmamın bir işe yaramadığını düşünerek yazmaya son vermeyi kararlaştırdım ve 13.06.2011 tarihli “Son Yazı” başlıklı yazımda “Bıçak kemiğe dayandığı, gerçeği görmeyen bu insanların canı acıyıp ‘İmdat tehlikeyi gördük’ dedikleri ana kadar, okuyuculardan özür dileyerek dükkânı kapatıyor ve bir daha yazmıyorum.
O an geldiğinde tekrar yazmak üzere,
Bu son yazımdır.” Demiştim.
Ancak o anı bekleyemedim.
Nedenine gelince;
Yüz yüze tanışıklığımız olmamakla birlikte, Senatörlüğü döneminde senato çalışmalarından şahsen tanıdığım Sayın Erdoğan Bakkalbaşı’dan şu iletiyi aldım.
“Sayın Savcım;
Yazılarınızı uzu süreden beri izleyen birisi olarak 13 Haziran'da yazmaya son verdiğinizi öğrenen bir okurunuz olarak çok üzülmüştüm.
Son kararınızı ve buna dayanan son yazınızı beğeniyle okudum ve çok mutlu oldum. Atışa devam! Sizi kutluyorum.
Saygılar sunarım
Erdoğan Bakkalbaşı - C.Senatosu Konya Üyesi”
Beni tanımayan bir değerli ağabeyimin bu duygu dolu ve aydın sorumluluğumu hatırlatan iletisi üzerine ara vermeden bu güne kadar yazmaya devam ediyorum.
Gezi Parkı olayında, önceden organize edilmeyen ve lider olmadan kendiliğinden hak arama ve özgürlük istemi ile yan yana gelen sağcısı, solcusu, Türk’ü, Kürt’ü, Sünni’si, Alevi’si çoğunluğu gençlerin oluşturduğu halk beni utandırdı.
Bu toplumun uyumadığını son noktaya kadar sabır gösterdiğini, ancak bıçak kemiğe dayanınca, demokratik hakkı olan eyleme başlamak zorunda kaldıklarını gördüm.
Ben, onları anlamadığım için hepsinden özür diliyorum.
Yalnız, hukukçu kimliğimle bu yurtseverlerden bir ricam var.
İktidarın ölçü tanımaz kararları ve baskıları karşısında başlattığınız haklı eylemenizi, provokatörlerin (Kışkırtıcıların) çıkardığı ve suç oluşturan eylemleri ile haksız duruma getirmeyin.
Onları iyi tanıyın, güvenlik güçleri müdahale etmeden siz müdahale ederek, şahısların ve devletin malına zarar vermelerini ve olay çıkarmalarını önleyin ve onların maskelerini indirerek güvenlik güçlerine teslim edin.
İktidarın ve boyalı basının kışkırtmalarına kulak vermeden eyleminize bir şölen havası içinde devam edin.
Böyle davranacağınızdan da eminim.
Halk kendiliğinden bu eylemi başlattığına göre başlıktaki sorunun yanıtı da verilmiş oluyor.
Bıçak kemiğe dayanmış ve çapulcular tehlikeyi görmüştür. 08.06.2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet savcısı
Yorum Gönder