Polisin ilk günden beri İsrail zulmünü andıran müdahalelerinin ardından MOSSAD çıktı! Meğer MOSSAD Başkanı Tamir Pardo, çantasında Gezi Parkı dosyasıyla beraber Türkiye’deymiş ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüşmüş! (Hürriyet, 12 Haziran 2013)
MOSSAD’ın varlığı, AKP’nin süreci komplolara bağlama çabasını da, polisin kullandığı orantısız güç yöntemlerini de, Erdoğan’ın açılım ortağı Öcalan’ın
alanda asılan posterlerini gerekçe göstererek milleti bölme çabalarını
da, aynı taraftakilerin karşı karşıyaymış oyunlarını da, Erdoğan’ın yüzde 50’yi yüzde 50’ye kışkırtma tehditlerini de çok iyi açıklıyor.
İşte bizzat tanığı olduğum son saldırı gününün notları:
TOMA-MOLOTOFÇU ŞOVU
Salı sabahı yaşananları TV’lerden canlı izledik. Polis Taksim’e girdi
ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Tiyatro Grubu’nun hazırladığı şovu
sergiledi. Şov özetle şöyleydi:
Kimi oyuncular TOMA’lara molotof kokteyli atıyor, TOMA’lar da o
molotofçuların ayaklarına tazyikli su sıkıyordu. TOMA ile molotof
atanlar arasındaki bu 20 dakikalık oyun sırasında ise polis asıl yapmak
istediğini uyguluyordu: Kitleye yine orantısız saldırıyor, yine gaz
bombardımanına tutuyordu.
O molotfçuların kim olduğu hem kaldıysa hukuk devletinin sorumluluğundadır, hem de üyesi gözüktüğü örgütlerin sorumluluğunda…
TAŞLA GÖREV SAATİNİ BEKLEYENLER
Taksim Meydanı direnişçileri bu komploya rağmen Gezi Parkı’nda gün
boyu direnişlerini sürdürdüler. Taksim eylemcileri, İstanbulluları akşam
saat 19.00’da alana davet ettiler. Metro ve kimi vapur seferlerinin
durdurulmasına rağmen, alan 18.00’den itibaren dolmaya başladı.
Saat 18.30’a gelirken, polis meydandan AKM’nin önüne doğru çekilmeye
başladı. Bir süre sonra kortej halinde gelen ve Marmara Oteli’nin biraz
ilerisine kadar ilerleyen hukukçular, orada basın açıklamalarını okudu,
meslektaşlarına Çağlayan Adliyesi’nde uygulanan zulmü kınadı…
Artık alan hızla doluyordu ve alanın her tarafını dolaşmak neredeyse imkânsızlaşıyordu. Bir
ara maskeli üç kişi dikkatimizi çekti. Her iki elleri ceviz
büyüklüğünde taşlarla doluydu. 15-20 dakika boyunca bulundukları yerde
kaldılar. Sonra artık kalabalıktan göremez oldum.
EŞZAMANLI ORTAK SALDIRI
Bulunduğum yer Anıt’tan AKM’ye doğru baktığınızda, AKM’nin hemen sol
tarafıydı. Yani Mete Caddesi tarafı… Gezi Parkı’ndan itibaren AKM’ye
paralel olarak sol başta İşçi Partisi, TGB en önde, hemen sağ
taraflarında ÖDP ve onun da sağında Genç Türk grubu vardı! ÖDP ile Genç
Türk arasında ve etrafında, dağınık olarak duran, sık sık yer değiştiren
bir de sol bir dergi çevresi vardı.
Saat 20.00’ye doğru Mete Caddesi’nden Çarşı grubu alana giriş yaptı
ve TGB de biraz geriye çekilerek onlara yer açtı. O dakikalardan
itibaren İşçi Partisi, TGB, Çarşı grubuve bu kitlenin arkasındaki Türk
Bayraklı eylemciler ortak sloganlar atmaya başladı. Hatta bir ara
gençlerin gençlere özgü sloganları başladı. İşçi Partililer pek
katılmasa da TGB ile Çarşı’nın bu ortak muzip ve fırlama sloganlarına
ben de eşlik ettim.
Ara ara da polisi kontrol ediyordum. Onlar da sıra sıra dizilmiş,
olanı biteni izliyorlardı. Üstelik maskeleri bile takılı değil,
ellerinde duruyordu. Yani ortada saldırı işareti hiç gözükmüyordu.
İşte ne olduysa o dakikalarda oldu. Ansızın Çarşı Grubu’nun içinde
sarı-kırmızı-yeşil poşulu birini gördüm. Saniyeler içinde şu muhakemeyi
yaptım: O maskeli kişi Çarşı grubuna dâhil olamazdı, Çarşı buna geçit
vermezdi. Mutlaka o hengâmede araya sızmış ve bir anda cebinden poşuyu
çıkarıp “zamanı geldi” mesajı olarak takmıştı. Peki, polis miydi, PKK’li
miydi?
Tam o sırada tüm polislerin hızla maskelerini takmaya başladıklarını
gördüm. Ve o anda neredeyse eş zamanlı olarak birkaç noktadan polise
ceviz büyüklüğünde taş ve polisten alana gaz bombaları atıldı. Anlaşılan
taraflardan biri erken hareket etmişti, ya da diğer taraf geç kalmıştı!
Ondan sonrası tufan… Taşı gerekçe göstererek akşam kitleye saldıran
polis, gece boyunca da “aranızda provokatörler var” diyerek Gezi
Parkı’nın etrafına ve sonra da sabaha doğru içine saldırdı.
Gerçekten de provokatörler vardı ama kimler olduğunu polis alandaki kitleden çok daha iyi biliyordu!
TÜM MEYDANLAR, MİLLETİN!
Akşamki ilk saldırıdan sonra Vali ailelere “çocuklarınızı eve
çağırın, parkta can güvenliği yok” mesajları verdi. Bir yandan da sahte
hesaplarla sosyal medyadan hemen herkese şu tür mesajlar atılıyordu:
“Çevik Kuvvet’teki bir arkadaşım söyledi. Bu gece gezi Parkı’nı
dağıtacaklarmış. Tanıdıklarınıza söyleyin, evlerine dönsünler.”
Amaç belliydi; halkı terörize etmek, yıldırmak ve pes ettirmek!
Başarabildiler mi, hayır! Çünkü anlamak istemedikleri şu,
diktatörlüğe karşı direnişin tek adresi Taksim değildir, Türkiye’nin tüm
meydanları Türk milletinin faşizme karşı direniş yeridir!
Yorum Gönder