Yerli-yabancı sermayenin, ABD ve AB’nin AKP iktidarıyla kavgasının gerçek olduğuna inanmıyorum, inanamıyorum.
Türkiye’yi
birlikte tımarhaneye, açık cezaevine çevirmediler mi? Ergenekon, Balyoz
operasyonlarını birlikte hazırlamadılar mı? Birlikte “Kürdistan” kurup, PKK’yı “aktivist”leştirmedilermi? Bu coğrafyadan, hatta dünyadan “Türklüğü” silme yemini edip, 100 yılın hesabını görme kararını birlikte almadılar mı?
Türkiye’ye “altın vuruş”u yapmak, Türk Milleti’ne “balyoz” indirmek üzere bir danışıklı-dövüş sahneleniyor gibi.
TSK’nın en yetişmiş, Atatürkçü subayları sahte dijital delillerle içeri tıkıldı. İddiaya göre, AKP iktidarına karşı “Balyoz darbe planı” hazırlamışlardı. Sözde planda neler vardı; Türk
askerinin camileri bombalaması... İstanbul’da kaos çıkarma... Binlerce
muhalifli stadyumlara toplama... Ege’de bir uçağımızı düşürüp,
Yunanistan’a savaş açma.
Askeri çıkarın, yerine polisi koyun; İktidarın tazyik ve baskısıyla İstanbul ve Türkiye genelinde yaşananlar –cami teması merkezde olmak üzere- tam da bu sözde plandakilere uygun yürümüyor mu?
Geriye bir “savaş” kaldı. Yunanistan değil, ama Suriye-İran’la savaş, o da kapıda!..
Holivudvari filmler tarzı, sözde Balyoz darbe senaryosuyla zihinlerimiz bugünlere mi hazırlandı?
Cumhurbaşkanı Gül’ün arkadaşı Fehmi Koru’nun, “Balyoz darbe planıyla”
ilgili ilginç bir tezi vardı. Askerlere yönelik operasyonlar süresince
sık sık yazdı. Sözde planının, ABD’nin Irak işgâlini öngören 1 Mart
tezkeresiyle bağlantısı olduğunu savunan Koru’nun iddiaları şunlardı:
“ABD'nin
Irak'a ikinci cepheyi Türkiye topraklarından açmasıyla birlikte
gelişecek olaylar ne olabilirdi? Trabzon, Samsun, İzmir gibi limanlar
ABD askerleri ve teçhizatlarının gelişi için kapatılacaktı... İncirlik'e
ek olarak Diyarbakır (Pirinçlik) ve Malatya (Erhaç) askeri havaalanları
da ABD ordusunun kullanımına açılacak, Mersin'den Diyarbakır'a uzanan
hatta Amerikan askerleri için kalacak yer ve teçhizatını koyacak depo
ayarlanacaktı...”
“Ülkenin dört bir
tarafında görünürlük kazanan Amerikan askeri varlığı yerel tepki
çekecek, ABD'ye ve hükümete yönelecek muhalefet kanlı eylemlere de yol
açacaktı. ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra komşumuzda toplanan ve eylem
sahneleyen terör örgütleri için bir hedef de Türkiye olacaktı. İçten
yerel unsurların tepkisi ile dıştan terör örgütlerinin eylemleri,
Türkiye'yi ancak olağanüstü hâl (hatta sıkıyönetim) ile yönetilebilir
bir ülke haline getirecekti.”
“2002
yılı sonundan başlayarak 'seminer planı' denilen askeri tatbikatlara
konu edilmiş senaryoların öngördüğü Türkiye zemini, 1 Mart'ta (2003)
Meclis'e sunulmuş tezkerenin 'kabul edileceği' varsayımı üzerine oturan
bir kargaşa ortamıydı; ancak askerlerin sivil görevleri de üstlenmesiyle
üstesinden gelinebilecek bir ortam... Ortamın daha sertleşmesi
gerektiğinde başvurulacak şimdilerde herkesi şaşırtan tedbirler de o
günlerin şartlarında 'olağan' karşılanacaktı..."
Fehmi Koru bunları sıraladıktan sonra şöyle diyordu:
“TBMM,
içlerinde 100 kadar Ak Partilinin de bulunduğu milletvekilleri, 1 Mart
tezkeresine 'Hayır' oyu verince, kurmay değerlendirmesi ile hazırlanmış
planların hepsi suya düştü: ABD askerlerinin topraklarımızdan geçmesi,
bazı merkezlerde 60 binin üzerinde Amerikan askerinin konuşlanması
gerçekleşmedi; limanlar, üsler, havaalanları, depolar kullanılmadı...
Sıkıyönetim veya olağanüstü hâl rejimi gerekmediği için yönetimde asker
ağırlığı söz konusu olmadı. Darbe planları da 'uygulanamaz' hale geldi.”
Güya
sözde Balyoz darbe planı suya düştü, ama geçen süreçte ABD ve diğer
emperyalist güçler sadece Koru’nun saydığı merkezlere değil, askerleri
ve ajanlarıyla ülkenin her tarafına yerleşti... Patriotlar geldi... PKK
bölgede “hükümranlığını” ilân etti... Irak sınırından sonra Suriye sınırı terörist yuvası oldu... Tüm bunların sonucunda 10 yıldır “algılarla” uyutulup, “korkularla” yönetilen millet uyandı ve hem Amerikan, hem iktidar karşıtlığı ete-kemiğe büründü.
20 gündür iktidarın uyguladığı ve izlediği strateji ise tam da Koru’nun anlattığı, “Kargaşa ortamı... Alınan tedbirler ve başvurulan şiddetin olağanlaştırılması” tarifine uymuyor mu? Ülkede adı konmamış bir sıkıyönetim veya OHAL uygulanmıyormu?
Ya “Askeri yurt savunmasından çıkardık, antidemokratik Emasya protokolünü ortadan kaldırdık” diyenlerin, bugün Gezi parkı eylemleri bahanesiyle jandarmayı İstanbul’da konuşlandırmaya başlamasına ne demeli?
Bu büyük fotoğrafta küçük bir detay(!) sayılabilir, ama şunu da sorayım:
PKK, bölgedeki asker ve polislerin çekilmesini istiyordu. “Açılım”dan
beri asker görmüyor, duymuyor, konuşmuyor, kışlasından çıkmıyor. Bolu
Komando Tugayı zaten bölgeye veda etmişti. Gezi eylemleri gerekçesiyle
Doğu Güneydoğu’daki polis, panzer ve TOMA’ların Batı’ya taşınması mide
bulandırmıyor mu?
Asıl şimdi, gerçek ve sivil “Balyoz darbe planı” mı hayata geçiriliyor acaba?
Fehmi
Koru’ya göre, sözde Balyoz darbe planı ABD’nin Irak’ı işgâliyle
bağlantılıydı. Gerçek ve sivil Balyoz darbe planının Suriye-İran
savaşıyla bağlantısı olabilir mi?
Bakın biz Gezi
eylemleriyle meşgûlken Obama, Suriyeli muhaliflere silah yardımına yeşil
ışık yaktı ve sevkiyat güzergâhı olarak Türkiye’de karar kıldı.
Sınırımızda uçuşa yasak bölge ilânı da masasında.
Bu
arada Cuma günü İran’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı ve ılımlı
olduğu söylenen Hasan Ruhani ilk turda seçildi. ABD bile kutladı, ama
İsrail Dışişleri’nden şu açıklama geldi:
“Seçimlerden
sonra İran'da değişen birşey olmayacak. İran hem nükleer, hem de terör
alanındaki faaliyetlerine devam edecektir. İran’da Ayetullah Hamaney'in
işaret ettiği aday Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Aşırı görüşleri
desteklemeyen adaylar seçimden diskalifiye edilerek
uzaklaştırılmışlardır. İran nükleer programı şu ana kadar Cumhurbaşkanı değil, Hamaney tarafından belirlenmiştir.”
Hemen peşinden İran’ın, Esad’a destek vermek üzere Suriye’ye 4 bin asker gönderme kararı aldığı iddiaları ortaya atıldı.
Özetle tam gaz savaş hâli, üstelik Türkiye üzerinden!..
İktidarına “tuzak”
kurulduğunu iddia edip, meydan meydan dolaşan Başbakan Erdoğan neden
seçim kararı almıyor da ısrarla 8 ay sonrasını işaret ediyor? 8 ayda
ülkede neler yaşanacak?
Ben de Fehmi Koru'dan esinlenip, bir senaryo yazayım:
Böylesi
bir ahlâksız savaşa karşı çıkılacağından, öncesinde ülkedeki kargaşa
ortamının arttırılmasıyla, sıkıyönetim veya OHAL ilânına gidilmesi nasıl
olur?.. Savaş hali, seçimlerin ertelenmesini, yani AKP iktidarının daim
kılınmasını sağlamaz mı?
Çare; Şu süreçte MHP
yarım ağızla da olsa erken seçim çağrısı yaptı, CHP ise ağzına bile
almadı. Başta CHP-MHP’nin titreyip, kendine gelmesi; tüm milli güçlerin
birleşip, bir “Türk planı” ortaya koyarak, her tür oyun ve senaryoyu çöpe atması şart ve kaçınılmazdır.
Milletimiz, ülkemiz ve komşularımız telef edilmeden!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
17 Haziran 2013
Yorum Gönder