Bilmem anımsar mısınız, birkaç yıl önce bir parti kongresinde “Son Padişahı” ilan ettikleri bir pankart asmışlardı. Konu üzerinde biraz tartışıldı ve sonra unutuldu gitti.
Padişah oldum havalarına girenlere en önemli uyarılardan birini, Osmanlı tarihinden yapacağım bir alıntıyla hatırlatayım. Her Cuma günü namaza giden padişahlara yola dizilen yeniçeriler, "Gururlanma Padişahım, senden büyük Allah var" diye bağırırdı. Daha fazla söze gerek yok sanırım.
Ilımlı İslamcılığın yani Amerikan İslamcılığının sonu Muaviye Müslümanlığıdır.
Emevi Devleti'nin kurucusu Muaviye'nin kim olduğunu burada uzun uzun anlatmayacağım. Sadece şu kadarını söyleyeyim, kimilerinin taptığı Muaviye, politikalarıyla İslamiyet'te bölünmeyi ve mezhepleşmeyi başlatan kişidir. Ehli Beyt'e yani Hazreti Muhammet'in ailesine düşmanlığı ile tanınan Muaviye, sonu Kerbela'da biten süreci başlatmıştır. Bugün Türkiye'de uygulamaya konulan politikaların ne olduğunu merak edenler, Muaviye dönemine bir baksınlar, günümüzle olan inanılmaz benzerlikleri gördüklerinde şaşıracaklardır.
Sadaka siyaseti sayesinde kendilerine sürekli seçim kazandıracak bir seçmen kitlesini oluşturdukları düşüncesiyle rahat hareket edenlerin, belli ki rahatları kaçmaya başladı. Bu nedenledir ki, “İnsanları evlerinde zor tutuyoruz” türünden tehditler savuruyorlar.
İşte Muaviye Müslümanlığı budur. Bölünmeyi tetikleyip, sonra kontrolü altındakileri, düşman gördüklerinin üstüne salarak, itirazı olan herkesi susturmak ve yok etmektir. Tek haklının kendileri olduğuna toplumu inandırmaktır. Bunun için her yola başvururlar. Bu durumun en somut örneği Yeni Alkol Yasası ile yaşanmıştır. Başbakan Erdoğan yasayı savunurken, Anayasa'ya atıfta bulunarak, hükümetin, ilgili maddedeki, “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk kumar ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” hükmüne dayanarak hareket ettiğini söylüyordu. Değiştirmek için canhıraş çalıştıkları mevcut anayasayı, işlerine geldiğinde hatırlamaları kimseye inandırıcı gelmiyor. Ama dikkatinizi çekeceğim ayrıntıdan sonra oynadıkları oyunun ne denli komik olduğunu göreceksiniz.
Başbakan Erdoğan'ın Alkol Yasası ile ilgili kendilerine dayanak yaptığı ifadeler, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 58. Maddesindedir. Ancak, madde Başbakan'ın dile getirdiği ifadelerden ibaret değildir. Söz konusu 58. Madde şöyle başlar; "Devlet, istiklal ve geleceğimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirler alır…”
İşte bu çok anmalı ifadelerin ardından, “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk kumar ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” sözleriyle madde sonlanır.
Şimdi soralım, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda gençler yetiştirmek yerine, tam tersi yönde “İmanlı Gençlik” yetiştireceğiz diye açıklamalar yapmak, Anayasaya aykırı adım atmak değil midir? Peki, gençlerin Bayramı olan 19 Mayıs'ın kutlanmasını yasaklamalarını,” Kafası kıyak dolaşan gençler istemiyoruz” sözlerini nereye koyacağız.
Anayasa açıkça Atatürkçü gençlik yetiştirin diye emrederken, söz konusu maddenin işine gelen bölümüne sığınacaksın, geri kalanını ise yok sayacaksın.
Padişah olduklarına inanları yine Osmanlı tarihine götürüp çok anlamlı bir olayı daha anımsatalım. Geyikli Baba ismini daha önce hiç duymuşlar mı acaba. Duysalar bile yok sayacaklardır.
Alevi-Bektaşi geleneğinde çok sevilen önderlerden olan Geyikli Baba, bir Yesevi tarikatının şeyhidir. Bizimkiler gibi “Kaza” değil, İslam uğruna “Gaza” yapmıştır. Geyikli Baba aynı zamanda "arak" yani rakı da içmektedir. Buna rağmen Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci Padişahı olan Orhan Gazi'nin çok yakın dostu ve saygı gösterdiği bir şahsiyettir. Öyle ki, Geyikli Baba Bursa'nın fethine katılmış ve Kızıl Kilise bölgesini kendi müritleriyle fethetmiştir. Orhan Gazi de, zaferini kutlamak için Geyikli Baba'ya "iki yük arak (rakı) ve iki yük şarap" göndermiştir.
Bizimkiler bu kafayla, Orhan Gazi'yi padişahlıktan atmak ve Osmanlı tarihinden de silmek için bir yasa yaparlarsa kimse şaşırmasın.
Sadece çocukluğunda değil, ergenliğinde de Allah'ın günü tarifsiz şiddette baba dayağı yiyenler, kurtulmak için annelerine sığınanlar, büyüdüklerinde, ellerine fırsat geçtiğinde herkesi dövmek isterler. Biriktirdikleri hıncı toplumdan çıkarır, öfke kusarlar. Sanırlar ki, insanlar hep susacak, tepki vermeyecek. Sonunda toplum korku duvarını aşar ve kendisini dövmek isteyene dayak atar. Ama baba dayağı ile büyüyenlerde dayak alışkanlık yarattığı yani “Dayakkolik” olduklarından, inadım inat diye tutturur geri adım atmazlar. Nereye kadar mı? Onu ve yazının başlığının anlamını da ayrıca yazarız.
Geçtiğimiz Çarşamba gecesi, evimin bulunduğu Çayyolu semtinde, tencere tava sesleri arasında protesto eylemi yapan yüzlerce kişilik bir grup ve onları takip ederken dörtlülerini yakıp söndüren bine yakın aracı görünce, bu kadar insanı her gece bir araya toplama başarısı gösteren AKP iktidarına teşekkür ettim. Muhalefetin yapamadığını temeli sağlam Cumhuriyet yurttaşları yapıyor.
Bu arada, "Halk direnişinin neden başladığını bir de benden dinleyin" başlıklı yazımı okuyup, bakış açıma değer vererek 260 kez paylaşanlara sonsuz teşekkürler.
Yorum Gönder