Sevgili Dostlar,
Bu yazıda,19 Haziran 2013 tarihli yazılı medyada tam sayfa yayımlanan bir bildiriden bahsetmek istiyorum.
Birçoğunuzun bu bildiriyi okuduğunu ve kendince değerlendirildiğini bilmeme karşın, bende bildiri hakkında görüşlerini paylaşmak gereğini duydum.
1-Bildirinin başlığı, “Türkiye’nin gücünü ve imajını korumak için sorumlu davranma zamanı!” şeklindedir.
Bu görüşe katılmamak olası değildir.
Ancak bu imajın kim tarafından ve nasıl bozulduğu konusunda, bildiri imzacılarına itirazım var.
Gezi Parkı eylemleri, yapılan düzenlemede asırlık ağaçların sökülmesi üzerine birkaç çevreci ve aydın tarafından karşı çıkışla başlamış ve bir demokratik hakkın kullanılması şeklinde gündeme düşmüştür.
İktidar bu demokratik hakkı yasa dışı kabul ederek, polis zoru, tazyikli su, biber gazı ve gaz bombaları ile durdurmaya çalışınca, demokratik eylem tüm Türkiye’ye yayıldı. Eğer iktidar sağduyu ile eylemcilere yaklaşıp halkın haklı isteklerini dinleseydi bu eylemler olmaz, bir polisimiz, 4 yurttaşımız hayatını kaybetmez ve yüzlercesi yaralanmazdı.
Tüm demokratik dünya devletlerini ayağa kaldıran iktidarın tutumu ve polisin orantısız güç kullanmasıdır.
Dolayısıyla Ülkenin imajını bozan halk değil, bizzat iktidarın ta kendisidir.
2-Bidirinin ikinci bölümü, “Demokratik haklar kullanılmalıdır. Ancak hiçbir hak hukukun dışına çıkan eylemler gerekçe olamaz.” Şeklindedir.
Amenna buna aynen katılıyorum.
Ancak bunu algılama şeklimizin farklı olduğunu belirtmek istiyorum.
Bildiri imzacıları, iktidarın eylemlere karşı duruşunu es geçerek, faturayı tüm direnişçilere mal etmeye çalışıyorlar.
Ben diyorum ki,
Türkiye’nin dört bir yerinde başlayan direnişlerde halk hukuku çiğnemiş olsaydı, şimdi Türkiye de kan gövdeyi götürmüştü. Çok şükür halkın sağduyulu davranışı sonucunda bu durum yaşanmadı.
Özellikle eylemci gençler olay çıkaran kışkırtıcılara bizzat engel olmak istemektedirler.
Ne yazık ki her toplu olayda kışkırtıcıların daima hukuka aykırı eyleme başvurup, haklı bir eylemi hukuksuz hale getirmeye çalıştıkları bir gerçektir. Bu olayda da hukuksuz eyleme başvurup kıran, döken birkaç kışkırtıcıyı şiddetle kınıyorum.
Bu gerçeği es geçerek, hukuksuzluğu tüm direnişçi halka mal etmek haksızlıktır.
3-Bildirinin üçüncü bölümünde, “Samimi vatandaşlarımızın taleplerini diyalog yolu ile ve demokratik çerçevede yetkililere iletmesi olumludur.” Denilmektedir.
Bu diyalog, her iki tarafın haklı istekleri karşılıklı kabul edilirse ve olumlu sonuçlanırsa bu isteğe katılmamak olası değildir.
Ne var ki,
Herkesin gözü önünde, direniş temsilcileri ile Sayın Başbakan arasında yapılan görüşmede, Bir temsilcinin sorusu üzerine, Sayın Başbakanın sözcüyü nasıl azarladığını ve kızıyla birlikte toplantıyı nasıl tek ettiğini hepimiz görsel medyada izledik, yazılı medya da okuduk.
Tek taraflı diyalog olmaz, olsa olsa “baş üstüne dediğinizi koşulsuz kabul ediyoruz” olur. Sayın Başbakanın istediği de budur.
4-Bildirinin dördüncü bölümüne “Herkes sözünü söyledi. Bu günden sonra sokakta atılacak her adım, sadece Türkiye’nin imajını ve gücünü zedelemek isteyenler fırsat verecektir.” Denilmektedir.
Bu başlığın altında….. “Türkiye, kısır çatışmalarla enerjisini boşa harcamak yerine, yeni Anayasasını yapmak; son yıllarda elde edilen tüm kazanımları koruyarak daha güçlü ekonomi ve demokrasi yolunda 2023 hedeflerine hızla ilerlemek zorundadır.” İfadesi vardır.
Bu söylemler doğru değildir.
Başbakan söylediğini söylemiş ve “Gezi Parkını boşalmazsanız bir boşaltmasını biliriz“ diyerek güvenlik güçleri göndererek tüm dünyanın gözü önünde orantısız güçle parkı boşalmış ve diğer illerde Taksim direnişine katkı koyan halka da aynı işlem uygulanmıştır.
Herkes söylediğini söylemiş, ama iktidar, söylediklerini zorla kabul ettirilmeye çalışılırken, diğer tarafın söyledikleri askıda olup, çözüm bulunmamıştır.
Benim bildiğim, son yıllarda Cumhuriyetin tüm kazanımlarını kaybetmişiz.
Güçlü ekonomi pembe tablosu çiziliyorsa da, binlerce küçük esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmış, tarım ve hayvancılık bitirilerek köylü perişan edilmiştir.
Dış borç katlanarak çoğalmıştır.
Demokrasi yolunda yürüdüğümüzü hiçbir demokratik ülkeye kabul ettiremediğimiz gibi eylemlerin çıkış nedeni de özgürlükler ve demokrasi eksikliğidir.
Bir kısım yandaşın ekonomik durumu tıkırında gittiği de bilinmektedir.
İşte böyle sevgili dostlar,
Bildirinin hangi Sivil Toplum Kuruluşları (STK)tarafından yayımlandığını yazılı medyadan öğrenebilirsiniz.
Kalın sağlıkla
20.06.2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder