Başbakan Erdoğan’ın anlaşılamaz Gezi Parkı inadı... Böyle bir
inatlaşma ve öfkeye Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin
temizlenmesinde tanık olmuştuk. Temizleme işi için İsrailli bir firmayla
anlaştığı ortaya çıkmıştı. Anayasa Mahkemesi o yasayı iptal etmese 4
yıl önce 510 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırına İsrail yerleşmiş
olacaktı.
Bu kadar inat, bu Gezi Parki projesinin ardında da bir iş olduğu izlenimini veriyor, bakalım ne çıkacak!..
* * *
Tüm Türkiye ayakta; O ise günlerdir yüzde 50 silahını çekiyor... Cumhurbaşkanı Gül bile, “Demokrasilerde her şey seçim demek değildir” dediği halde, demokrasiyi ısrarla sandığa tıkıyor.
Oysa “mağdur” olduğu dönemde demokrasi hakkındaki düşünceleri hiç de böyle değildi.
Gezi parkı eylemlerinde milyonları “çapulcu”, sivil toplum örgütlerini “provokatör” ilân edip, yeniden 28 Şubat süreci ve “türban zulmüne” sarıldı. Ama bakın 13 Aralık 1997’de İstanbul’da yapılan “Demokrasi Sempozyumu”nda neler anlatıyordu:
“Demokrasi
talebi vazgeçilmez bir insan hakkıdır. İnsanın kendisi, ailesi, şehir
ve ülkesi veya daha genel ifadeyle kendisini ilgilendiren ve etkileyen
her konuda söz sahibi olma hakkıdır.”
“Demokrasinin
var olması, işlerlik kazanması ve sürmesi için sivil aktörlerin
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için de devletin hukukun
üstünlüğünü dikkate almayan emredici vasfının ve herkesi bir potada
eritici ideolojisinin olmaması gerekir.”
“Bizim
açımızdan farklılık bir zaaf ya da giderilmesi gereken bir rahatsızlık
değildir. Farklılıkları ancak insana ve millete hürmet etmeyen totaliter
rejimler yok etmeye çalışır.”
O konuşmasında, demokrasinin sadece seçime indirgenmesini de eleştirip, şunları söylüyordu:
“İktidara
gelen parti yüzde kaç oy alırsa alsın temel hak ve hürriyetlere
dokunamaz. Çünkü temel hak ve hürriyetler hiçbir oylamaya tabi
değildir.”
“Tavrımı açıkça ortaya
koyuyorum ve diyorum ki; demokratik ideallerin ve mekanizmaların
demokratik olmayan amaçlara ulaşmak için kullanılması hem ahlaki açıdan
yanlıştır, hem de sahicilik iddiasında olan bir siyasi tavır için
imkansızdır.”
“Hiçbir kamu yararı
kesinlikle temel hak ve hürriyetlerden üstün olamaz. Demokrasinin
olmadığı yerde cumhuriyet, hukuk devletinin olmadığı yerde kanunlar,
insan haklarının olmadığı yerde kamu yararı olmaz. Bu durum millete
hizmet eden meşru bir devletin değil, olsa olsa milleti ezen gayrımeşru
bir devletin ifadesi olur.”
Dünün
Erdoğan’ından demokrasiye dair bir tespit daha. Halkı kin ve düşmanlığa
tahrik suçundan mahkum olmasının ardından düzenlediği basın
toplantısında, “Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna
dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret
değildir. Aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu
iki bağımsızlık çiğnenirse, demokratik bir görüntü altında baskıcı bir
düzen kurulmuş olur.... Hukuksuz bir demokrasi, haksız bir demokrasidir” diyordu.
* * *
Dün partisinin Meclis grubunda, “Yaşı 20-25 olan AKP öncesi Türkiye’yi tecrübe etmemiş gençlere” seslenip, uzun uzun Menderes’in idamını, “28 Şubat ve türban zulmünü” anlattı.
Gezi
parkı eylemleriyle ne alâkâ Allah aşkına?!.. 28 Şubat 1997’de bu çocuk
ve gençler ya doğmamıştı veya henüz 4-9 yaşındaydı. O “mağduriyetleri” bu gençler mi yaptı ki, neredeyse 2 haftadır bunlar gazlanıp, coplanıyor? Kendi “siyasi görüşlerini horlayan, yasaklayan, partilerini kapatanlar” bu gençler mi ki, bu denli horlanıyorlar? Ne yapsınlar yani, Erdoğan'ı mutlu etmek için Gezi parkında toplu “özür” ayini mi düzenlesinler?
“Kendi yaşam tarzlarına müdahale edildiğinden” de yakındı yine. Bu gençlere “ayyaş” diyen, genç kız ve erkeğin elele tutuşmasından dehşetengiz “ahlâk” senaryoları çıkaran, “dindar, kindar, davasının takipçisi nesiller yetiştirmekten” söz eden kimdir?
* * *
Bir
iki gün önce Ürdünlü Yazan Suud Kbelan’a konuşan Suriye Devlet Başkanı
Esad, Erdoğan’la ilgili şu ilginç değerlendirmeyi yaptı:
“Erdoğan
duygusal bir insan. Bana, çocuklarıma ve aileme karşı özel bir sevgi
besliyordu. Ancak, Erdoğan Müslüman Kardeşlerin tarafını tutuyordu. Onun
için, İhvan'ın çıkarları dostluğumuzdan daha önemli oldu. Erdoğan'a
göre İhvan'ın çıkarı Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerden de
önemli.”
Tamam Erdoğan’ın AKP’li olmayanlara “özel bir sevgisi” yok. Yine de merak ediyorum; ne veya kimler uğruna milyonları, bilhassa gençleri böylesine gözden çıkarıyor?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
12 Haziran 2013
Yorum Gönder