CHP'ye Açık Mektup

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Değerli Mensupları,
Türkiye tarihi günler yaşamakta. Sokaklar, meydanlar, orantısız ve acımasız polis şiddetine rağmen, “hükümet istifa” sloganlarıyla inlemekte, halk hükümetten ve uyguladığı politikalardan memnuniyetsizliğini ve değişim isteğini dile getirmekte. Direnişçilerin ağırlıklı çoğunluğunu herhangi bir siyasal ya da toplumsal örgüte mensup olmayan, bugüne değin “apolitik” diye bildiğimiz 1980-90 kuşağı gençlerin oluşturduğu anlaşılıyor. Ancak sokaklarda sadece onlar yok; Atatürkçüler, sosyalistler, çevreciler, işçiler, emekliler, yaşlılar, çocuklu aileler, Alevi yurttaşlarımız, “kentsel dönüşüm” adı altında mülkiyet ve ulaşım hakları ellerinden alınanlar, feministler, ev kadınları, eşcinseller, kendilerini antikapitalistler olarak adlandıran Sünni dindarlar, öğrenciler, kısacası her yaştan ve her toplumsal kesimden çalışan insanlarımız var. Birçok farklı grup bir arada iyi dinlenmesi gereken birçok talep dile getiriyor. Şehirlerine, yaşam tarzlarına, özgürlüklerine, yurttaş olarak saygınlıklarına birlikte sahip çıkıyorlar, farklılıklarıyla bir arada duruyor, hep birlikte polis şiddetine göğüs geriyorlar. Halkın eylemlere doğrudan katılmayan kesimi, Başbakan’ın “çapulcular” diye nitelendirdiği direnişçileri gönülden destekliyor; Ankara’da sokağa inen/inmeyen herkesin yüzüne bir gülümseme geldi yerleşti; gençlerin kararlı direnişi evdekilere de umut veriyor.
Direnişçilerin hareketin partiler-üstü özelliğini vurgulamaları; aslında, Türkiye’mizde tüm partilerin tabanlarından ne kadar da uzak düştüklerini göstermektedir. Direniş hareketinin, iktidarın ilk günlerde ileri sürdüğü üzere CHP’nin güdümünde olmadığı ise açık seçiktir. Ancak siyasal hayatımızda beliren bu ilginç tablo yani “parti-taban uzaklığı” karşısında, TBMM’ye dahil olup da dönüp kendini sorgulayan, özeleştiri veren tek parti CHP olmuştur. O nedenle, CHP tabana yaklaşmaya adaydır.

Direniş partiler üstü
Direnişçi gençler sahiplenilmek, güdümlenmek değil; desteklenmek istiyorlar!
Direniş partiler üstüdür, doğru; ancak taleplerin uygulanabilirliği siyasal alana taşınmalarına bağlıdır; halkın direniş yoluyla yükselttiği itirazların ve taleplerin TBMM’de temsil edilmesi gerekmektedir. Bu temsil ve destek görevi CHP’ye düşmektedir. CHP, direnişe omuz vermiş tüm gruplarla -hiçbirini dışlamadan- iletişim kurmalı ve bu iletişimi canlı tutmalıdır. Tabana yaklaşmanın, donup kalmış siyasal temsili tekrar hayatiyetine kavuşturmanın yolu buradan geçiyor. CHP, Cumhuriyetin ve halkın partisi olmanın bilinciyle, parlamenter demokrasinin ona tanıdığı tüm imkânları sonuna dek kullanmak durumundadır.
Hiçbir gruba bağlı olmayan, ama yıllardır halkına kulak verip onu anlatmaya çalışan bir yazar olarak, sokaklarda apaçık duran kimi taleplerle ilgilenecek parlamenter muhalefetin yoğunlaşabileceği kimi ana noktaları, izninizle dile getirmek isterim:
l Herkesin talebi orantısız polis şiddetinin durdurulmasıdır. Bu bağlamda, direniş sırasında polisin yol açtığı insan hakları ihlallerinin, kentsel dokuya verdiği zararın açıklanması ve sorumluların kovuşturulması için Meclis’te aktif muhalefet,

Polise verilen eğitim
- Vatandaşın ödediği vergilerle alınan ve demokratik gösteri hakkını kullanan vatandaşa fiziksel zarar vermek üzere kullanılan polis araç ve gereçlerine sarf edilen mali kaynakların soruşturulması. Kendi vatandaşına aşırı şiddet gösteren polise verilen eğitimin niteliğinin TBMM’de sorgulanması; eğitimden ve sağlıktan esirgenen bütçe kaynaklarının vatandaşı hasta ve sakat bırakmaya yöneltilmesinin hesabının sorulması,
- Son kalan ormanlarımızı da yapılaşmaya açarak yurdumuzun doğa örtüsünü geri dönüşsüz tahrip edecek doğa düşmanı yasaların Meclis’e gelmeden engellenmesi,
- Bugün sadece doğamız değil kentlerimiz de yıkım tehdidi karşısındadır. Açıkça görülmektedir ki, AKP merkezi ve yerel yönetimleri, yeterli üretimin olmadığı ülkemizde ekonominin ayakta kalması ümidini inşaat faaliyetlerine bağlamışlardır. Yurt çapında, halkı mülksüzleştirecek ve küçük bir zenginler grubu yaratacak olan bir yıkım ve istimlak girişimiyle karşı karşıyayız. Yaşam mekânlarımızın yeniden planlanmasının -bu planlama bilimsel bir gereklilik olsa bile- orada ikamet eden vatandaşların iradesi dışına taşmaması ve planlama sürecine halkın, STK’lerin, ilgili meslek örgütlerinin ve akademisyenlerin aktif katılımının sağlanması bir gerekliliktir.
- Direnişin de gösterdiği üzere, halkın farklılıklarla bir arada yaşama kültürünün devamı ancak laik toplum düzeninin zedelenmemesi ile mümkündür. Farklı yaşam tarzlarının saygınlıkla devamı ise farklılıklara eşit uzaklıkta duran laik devlet ile mümkündür. Yaşam tarzına ve özel alana müdahale eden yasaların Meclis’ten geçmemesi, geçse bile böyle yasalara onay vermemesi için Cumhurbaşkanı’nın duyarlığa davet edilmesi,
Yukarıda sayılan hususlar, kanımca gençlere ve geleceğe yaklaşacak bir CHP’nin görev ve sorumluluklarındandır.

 Prof. Dr. Erendiz Atasü

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget