1995 yılında “3. Köprü bir cinayettir” diyen Tayyip Erdoğan, Fatih’in İstanbul’u fethettiği 29 Mayıs günü o cinayeti işledi!
Haliyle insan merak ediyor: 18 yılda ne değişti? Erdoğan’ın o
gün köprüye karşı çıkarken savunduğu gerekçeler hâlâ geçerli olduğuna
göre, geriye sadece şu seçenek kalıyor: 3. Köprüye o gün başlansaydı,
Kuzey İstanbul’un rantı Çiller ve ekibinin olacaktı!
2. CİNAYET: KÖPRÜ’NÜN SÜRESİ
Erdoğan açılış sırasında ikinci bir cinayet daha işledi.
“Köprüyü 3 yılda bitiririm” diyerek ihaleyi alan firmanın yetkilisini
yanına çağıran Erdoğan, “2 yılda bitireceksin” talimatı verdi!
3 yılda bitirilebilecek köprüyü, 2 yılda bitirmeye zorlamak, sadece
köprünün kalitesini düşürmez, aynı zamanda güvenliğini de tehlikeye
atar. Yok, eğer köprü normalde iki yılda bitirilebilecek ise o zaman
ihaleyi neden 3 yıla göre verdin diye sormamız gerekir.
“Başbakan gecikiyor” diye uyduyu fırlatacak Çin uzay üssüne,
“fırlatmayı beş dakika geciktirin” diyen bir zihniyetin bu talepleri,
kuşkusuz artık şaşırtmıyor!
3. CİNAYET: SULTAN SELİM
Erdoğan 3. Köprünün açılış töreninde üçüncü bir cinayet daha işledi. O cinayetin adı, Köprüye “Yavuz Sultan Selim” ismini vermesiydi.
Erdoğan, Şah İsmail’e yani İran’a karşı savaşan, bu savaşta Türkmen-Alevileri katleden ve savaşı kazanarak hilafeti İstanbul’a getiren Selim’in
ismini köprüye vererek, Sünni mezhep liderliğine soyunduğunu ve
Ortadoğu’daki Şii bloğu dağıtmakla görevli olduğunu kayda geçirmiş oldu.
Seleflerinin aksine Batı’ya değil de Doğu’ya yönelen Selim’in en önemli dayanağı ise Kürt aşiret lideri İdris-i Bitlis’ti. Selim, Kürtlere dayanarak Şii Safevilere ve Alevi Türkmenlere karşı savaşmıştı.
Erdoğan’ın “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” şiarıyla PKK’yle masaya oturması, Öcalan’ın PKK’ye İran, Irak ve Suriye görevleri vermesi, Selim’in İdris-i Bitlis’le ilişkisine benzemektedir!
Ancak belirtmeliyiz: Selim bu politikayı Osmanlı’nın çıkarları için uyguladı. Erdoğan ise Türkiye’nin değil, ABD’nin çıkarları için uyguluyor!
4. CİNAYET: FATİH’İN TERSANELERİ
Erdoğan’ın Selim’den farkı var ama Fatih’e hiç benzemiyor! Nitekim Erdoğan 3. Köprü açılışındaki dördüncü cinayetini de Fatih’e karşı işledi: Konuşmasında Haliç’teki tersaneleri kaldıracağını da ilan etti!
Fatih Haliç’teki tersaneleri fetihten iki yıl sonra, 1455’te
kurdu ve onun bu hamlesi, sonrasında Osmanlı’nın iki yüzyıl boyunca
Akdeniz’e egemen olmasını sağladı.
Erdoğan bugün o tersanelerden vazgeçerek, sadece Türkiye’nin
Doğu Akdeniz’deki çıkarlarından vazgeçtiğini sembolleştirmiş olmuyor,
aynı zamanda dünyanın en eski ikinci taş havuzunu ve tarihi bir eseri de
yok etmiş oluyor.
İSTANBUL İŞGAL ALTINDA
3. Köprüyle İstanbul’un kuzeyini işgale başlayan Erdoğan,
sadece tersaneleri değil, Galata’yı, Haydarpaşa’yı, AKM’yi, Taksim Gezi
Parkı’nı, Çamlıca tepesini de işgal ediyor, ranta açıyor!
Boğazda sıra sıra yanarak “tarihi” olmaktan çıkan binalar, yerine dikilen çirkin oteller, siluetleri bozan Erdoğan’dan izinli gökdelenler, talan edilen Belgrad Ormanları, rant için belediyesi değiştirilen Ayazağa’lar…
Kısacası İstanbul işgal altındadır! Hem de Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu 1994 yılından beri…
HÜKÜMETİN GAZ HALİ
Biliyorsunuz, Erdoğan başbakanlığının birinci dönemini
çıraklık, ikinci dönemini kalfalık, üçüncü dönemini de ustalık dönemi
olarak nitelemişti. Bize göre ise AKP hükümetlerinin üç dönemi maddenin
katı, sıvı ve gaz hali şeklindedir.
Katı cisim oldukları birinci dönemlerinde başka maddelere nüfuz
edemiyorlardı. Sıvılaştıkları ikinci dönemlerinde kurumlara sızdılar.
Üçüncü dönemlerinde ise gaz haline geçtiler. Bu dönemin sembolü gaz
maskeli, gaz tabancalı AK polislerdir!
Ancak AKP hükümeti evrimini tamamladı ve gaz halindeki hükümet artık buharlaşacak, uçacak, gidecek!
Zira Taksim’de ağacını ve parkını savunan bir halka uygulanan bu
şiddet, o rejimin sadece faşistleştiğini değil, yıkılması gerektiğini de
gösterir!
Yorum Gönder