“Türk ulusunun ve T.C.’nin adı değiştirilmek isteniyor. Söz
yerindeyse gık çıkmıyor. Bu nasıl iş? Demek ki bizde hiç kamuoyu diye
bir şey yok!” minvalli bir yazı yazdım. Belli ki çok sayıda
okurun bamteline dokundu. Her gün birbirinden ilginç ve içerikli okur
mektupları alıyorum. “Bizde olamayan kamuoyu ve toplumsal
tepkisizlik (Silivri çıkarmaları, Cumhuriyet mitinglerimizi ayrı
tutuyorum.) hep canımı yakmıştır” diyerek yaşadığı düş kırıklığını anlatan Antalyalı okurumuz Hicran Karabudak, “Müslümana Haramdır Çeşmesi” isimli bir öykü göndermiş. “Biliyorsunuzdur ama anımsanmayacağını düşünerek ekliyorum” diyor kısaca Karabudak. Ben de paylaşıyorum:
‘Ahalinin huzurunu kaçırdın!’
Bursa’da zamanında Müslüman bir zat bir çeşme yaptırmış. Eski
adı Yahudilik Yolağzı, bugünkü adı Arap Şükrü muhitinde... Ve başına bir
kitabe eklemiş, “Her kula helal, Müslümana haram”...
Tabii başkent, Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye...
Efendime
söyleyeyim, gitmişler kadıya şikâyete, yaka paça yakalanmış adam,
huzura getirilmiş. Bu nasıl fitnedir, dini İslam ahalisi Müslüman olan
koca devlette, sen kalk hayrattır, sebildir diye çeşme yap ama suyunu
Müslümana yasakla... Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin
diye çıkışmışlar adama...
Adam, “Müsaade buyurun sebebi vardır, lakin ispat ister, delil şarttır” der...
Kadı kızar: “Ne delili, ne ispatı, sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın katlin vaciptir” der.
Ama bir yandan da merak eder, nedir gerekçen diye sorar; adam bir tek
sultana derim diye cevap verince, karışır yine ortalık. Söz sultana
gider, adam saraya yaka paça götürülür...
Padişah sinirlenir ama diğer yandan da meraklanır: “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki hem çeşmeyi yaparsın hem de her kula helal, bir tek Müslümana haram yazarsın...”
Adam başı önünde,
- Delilim vardır, lakin ispat ister.
- Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?
- O zaman hükme kıldan incedir boynum sultanım
- Eeee
- Sultanım herhangi bir havradan (sinagogdan) rasgele bir hahamı izahsız yaka paça tutuklayın bir hafta, bakın neler olacak...
Dediği yapılmış adamın, tüm azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne
oluyor, bu ne zulüm, bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse
söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim...” Efendim çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş...
Bir hafta dolunca: -
Sultanım artık bırakmak zamanıdır, demiş adam. Haham bırakılmış,
azınlıklar mutlu, bu sefer sultana teşekkürler, hediyeler... Az zaman
geçmiş ki adam aynı işi herhangi bir kiliseden bir papaz için yaptırınız
sultanım demiş.
Aynı işlemler, aynı usulle bir papaz derdest
edilmiş, yaka paça alınmış pazar ayininden, aynı tepkiler artarak devam
etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç
gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar... Levantenler
din adamlarına kavuşmanın mutluluğu ile daha bir sarılmışlar
birbirlerine.
Sultan: “Bitti mi” demiş adama.
- Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle, demiş.
- Şimdi nedir isteğin?
-
Efendim başkentimiz Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimat
edilen âlimini alınız minberinden. Dedikleri gibi olmuş, Ulucamii’nin
imamını, cuma hutbesinin ortasında almışlar... Yaka paça götürmüşler...
Ve ne olmuş bilin bakalım?
‘Kim bilir ne halt etti?’
Bir Allah’ın kulu, tek bir olumlu kelam etmemiş, ne oluyor, siz
ne yapıyorsunuz, hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleyeydiniz, dememiş.
Peşinden giden, arayan, soran olmamış...
Geçmiş bir hafta, nerde
imam diye gelen giden olmamış... Aptal ve cahil bir imam atanmış yerine,
ne konuştuğunu kulağının duymadığı yobaz cinsinden, halk halinden
memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim
için;
- Biz de onu adam, hoca bellemiştik,
- Kim bilir ne haltlar etti de tutuklandı...
- Vah vah acırım arkasında kıldığım namazlara...
- Sorma sorma...
Padişah, kadı ve adam izlemişler olanı biteni, padişah;
- Eee ne olacak şimdi be adam?
- Bırakma zamanıdır, bir de özür dileyip helallik almak lazımdır hocadan...
- Haklısın, demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş, adam başı önünde;
- Ey büyük sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böylesi Müslümanlara su helal edilir mi?
Sultan acı acı tebessüm etmiş;
- “Hava bile haram, hava bile...” demiş...
***
Okurumuzun kıssadan hissesi: “Böyle her şeye suskun kalan koyun gibi bir millete böyle bir ülke, haram değilse bile fazla!”
Yorum Gönder