Açlık grevlerinin devam ettiği günlerde, Başbakan Erdoğan BDP’lileri suçluyordu;
“Cezaevindekileri açlık grevlerine yönlendiriyorlar, ama kendileri kuzu kebaplarını maşallah, “götürüyorlar”!..
İmralı canisi Öcalan, açlık grevlerinin bitirilmesini emredince tüm
ceza evlerindeki açlık grevleri anında bitiverdi. Başbakan Erdoğan;
açlık grevlerinin Öcalan tarafından bitirildiğini söyleyen gazetecilere;
“Bizim işimiz bağcı dövmek değil, “üzüm yemektir” diye yanıt verdi.
Başbakan Erdoğan ve Emine Erdoğan Mısır’dalar. Ziyaret sonu hatıra
fotoğrafı çekilecek. Başbakan Erdoğan bir alt basamağa inip, eşine;
“Bak bir basamak inip, sana kıyak yaptım” diyor.
Bir insanın görgüsü, aile terbiyesi, yetişme tarzı ne ise, bu diline- davranışlarına ve iş yapış tarzına bunlar mutlaka yansır.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında en çok kullandığı kelimeler-deyimler;
“Götürmek- Yemek- Kıyak Yapmak” ve benzerleridir.
Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı öncesi hayat
tarzı, yaşadığı yer, sahip olduğu taşınabilir ve taşınamaz varlıkları,
şu an yaşayan binlerce insan tarafından gayet iyi bilinmektedir.
Belediye Başkanlığı sonrası ve Başbakanlığı esnasında değişen yaşam
kalitesi, kendisinin- çocuklarının ve yakınlarının beraberce olağanüstü
bir şekilde zenginleşmeleri ise bütün Türkiye’nin gözü önünde oldu ve
olmaktadır.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında kullandığı kelimeler ile artan ve
artışı çocuklarının düğünlerindeki takılara bağlanan serveti arasındaki
benzerliği yan yana koyunca, insanın ya aklını oynatası ya da Başbakan
Erdoğan’ın ticari zekâsına hayran olası geliyor.
Çünkü dedesinden-babasından yüklü bir serveti ve para kazanan bir
düzeni kalmamışsa, normal bir insanın bu kadar sürede, ailece çok zengin
olması mümkün değildir. Ya o insan illegal işler yapıp yolsuzluğa
bulaşmıştır ya da o insan son derece ileri düzeyde bir ticari zekâya
sahiptir.
Türkiye’deki “Başbakanlık” sisteminde, Başbakan görevde iken onun
namuslu olup olmadığını belirlemek imkânsızdır. Çünkü kimse cesaret edip
soruşturma açamaz. Fakat Başbakan görevden ayrılınca, onun ne olduğu
tüm gerçekleriyle ortaya çıkar.
Dileriz Başbakan Erdoğan’a da, üzerinden-elinden dokunulmazlık zırhı ve
iktidar gücü gidip yargılandığında namuslu-dürüst bir vatandaş olduğunu
kanıtlamak nasip olur.
Dünya siyaset tarihi incelendiğinde şu kural net olarak görülür;
Bir siyasetçi, para konusunda yanlış işler yapıyor ve şaibeli servetler
ediniyorsa, rakiplerini ve kendisinden önceki siyasetçileri
“yolsuzluk-hırsızlık” konusunda suçlayamaz. Korkar, çekinir. Böyle
yaparsa, kendisine de hesap sorulmasının yolunu erken açmış olur.
Siz hiç Erdoğan’ın şimdiki ve eski siyasetçileri “yolsuzluk-hırsızlıkla” suçladığını duydunuz mu?
En iyisi bu konuyu, şimdi Erdoğan’ın en yakınında bulunan ve Erdoğan’ı, “bunlar Harun olmak için geldiler, Karun oldular” diye defalarca suçlayan Numan Kurtulmuş’a sormak olacak;
Ne dersiniz Numan Bey, Erdoğan gerçekten “Karun” olmuş mu?”
Eski zamanlarda bir
gezgin, bir bilge insanın yaşadığı şehre uğrar ve onu ziyaret eder.
Bilgenin evinde yalnızca kitaplar, bir masa ve iskemle vardır.
Gezgin sorar; Ey bilge kişi, senin eşyaların nerede?
Bilge soruya soruyla cevap verir; Ya, seninkiler nerede?
Gezgin; Benimkiler mi? Ama be burada yalnızca ziyaretçiyim.
Bilge; Ben de!
Boşuna “kefenin cebi yoktur” dememişler.
Sağlık ve başarı dileklerimle
24 Kasım 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
Yorum Gönder