İngiltere Başbakanı Lloyd George, Kurtuluş Savaşından sonra Atatürk’le ilgili
olarak, “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu
talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne
gelebilirdi…” demişti.<
Dünya devlet adamlarının Atatürk’e hayranlığını belirten bunun gibi yüzlerce
söz var.
Sıralamaya kalksak sayfalar yetmez.
Böyle bir kahraman, böyle bir ulu önder unutturulmak isteniyor şimdi.
İnkâr ediliyor.
Yok sayılıyor.
Hem de kurtardığı topraklarda. Öz vatanında.
Yabancıların heykellerini diktiği, ders kitaplarında örnek insan olarak
okuttuğu devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendi ülkesinde,
“Faşist, diktatör, soykırımcı” olarak tanıtılmaya, gözden
düşürülmeye çalışılıyor.
Onun kurmak için ömrünü verdiği, tam bağımsız, laik, çağdaş toplumun yerine
bugün imamların, mollaların, tarikat şeyhlerinin egemen olduğu ılımlı bir İslam
düzeni kuruluyor.
Tekke ve zaviyeler yeniden açılıyor.
Her köşe başında, her adımda bir İmam hatip çıkıyor karşınıza…
4+4+4 eğitim sistemini dört dörtlük tamamlayabilmek için, Tüm
öğrencileri türbana sokma girişimleri gündemde şimdi de. “Okullarda kıyafet
özgürlüğü” adı altında pis bir oyun oynanıyor.
Siyasal İslamcı faşist eğitim sistemi tüm okullarda yaygınlaştırılmaya
çalışılıyor.
Bundan sonra artık, işbaşında, Cumhuriyetin savcılarını, yargıçlarını değil
İslam’ın, şeriatın savcılarını; Türkiye Cumhuriyetinin valilerini,
kaymakamlarını değil, iktidarın valilerini, kaymakamlarını, emir erlerini
göreceğiz.
Günümüze gelinceye dek cemaat, tarikat etkisinden korunan, uzak
tutulan askeri okullarda bundan böyle Hazreti Muhammed’in hayatı ve Kuran
“seçmeli ders olarak” okutulacak.
Bir süre sonra İslam ülkelerinde olduğu gibi sakallı bıyıklı subaylarla
karşılaşırsanız, sakın şaşırmayın.
Ve de İmam subayların arkasında namaz kılan askerler görürseniz…
Dünyanın
en büyük ordularından birisine sahipken, şu an Türkiye Cumhuriyetinin sınırları
NATO tarafından korunuyor…
Bu vatanın en yiğit, en cesur subayları zindanlarda ömür çürütürken, yabancı
ülkelerin askerleri ülkemizde cirit atıyor. Ellerini kollarını sallayarak,
özgür, mutlu bir ortamda araştırmalar, incelemeler yapıyorlar. Geziler
düzenliyorlar.
Konuşlanacakları yerleri seçiyorlar.
Çünkü aynı zamanda Türkiye, NATO’nun da ülkesiymiş, NATO’nun da
topraklarıymış. Böyle söylüyor yetkili ağızlar…
İstedikleri gibi hareket edebilirlermiş. Söz sahibi olabilirlermiş.
Demek
ki NATO askerleri ülkemizde daha rahat hareket edebilsin, özgürce dolaşabilsin
diye komutanları dört duvar arasına hapsettiler.
Onun için komşumuz Suriye’ye karşı Patriotlar sınırımıza yerleştiriliyor.
Başka derdimiz kalmamış gibi, Atatürk’ün “Yurtta sulh, dünyada sulh”
ilkesini terk etmiş, Beşar Esat’ın devrilmesi için çaba
gösteriyoruz.
Nereden nereye?
Genel Kurmay Başkanı Necdet Paşa kutsal topraklarda…
Arap şeyhlerinin, krallarının elinden madalyalar alıyor.
Cemaat okullarını ziyaret ediyor.
Hem de Türk ordusuna ”Katil, darbeci, çeteci…” diyen bir
cemaatin okullarını…
300 bin atanamayan öğretmen sokaklarda işsiz güçsüz dolaşırken, molla
öğretmenler el çabukluğu ile yerlerine yerleştirildi bile.
Artık okullarda “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller”
yetişmeyecek.
Bol bol hatip imam yetişecek…
Nefret, kin, öç duyguları ile beslenen mücahitler yetişecek.
Başbakan gibi meydanlarda nutuk atacaklar…
“Din” diyecekler, “iman” diyecekler, halkı “Allah’la
aldatacaklar…”
Aklın yerini inanç alacak. İnsan beyni, akıl dışı, batıl hurafelerle
doldurulacak.
Hem de tıka basa…
Ama dört mevsimin aynı anda yaşandığı, üç tarafı deniz, dağları zümrüt
ormanlarla kaplı, sevgili yurdumuzda, insanlarımız “sadaka
ekonomisi” ile uyutularak, aç biilaç dolaşacaklar…
Yandaş basın, yandaş medya, yandaş sanatçılar da keyfinden, zevkinden dört
köşe, bu zavallı, aldatılmış, uyutulmuş insanları seyredecekler…
Zevkle…
Ellerini ovuşturarak.
Yüzlerinde pis bir sırıtma ile…
Türkiye’m!
“Türkiye’m, nereye götürüyorlar seni?
Yorum Gönder