Muhteşem Yüzyıl, okul formaları ve rakı!

Birbirini takip eden üç gün içinde bu üç konunun arka arkaya ülke gündemine oturması “demokrasi açısından” pek fazlaydı doğrusu.. Dün nereye gitsem sokaktaki oto parkçıdan, dükkandaki tezgahtara kadar herkesin ağzında “okul formalarının kaldırılması ve TV dizisi için kanal patronu ile yargıya yapılan baskı” vardı....

Hemen herkes aralarında sözleşmiş gibi “sanki tüm sorunlar bitti de sıra dizilerin kaldırılmasına geldi”den başlıyor, “eğer kaldıracaklarsa diziler ve filmlerdeki şiddet sahnelerine, dinle ilgili gösterilen yalan yanlış bilgilere, cinlere perilere baksınlar” diye devam ediyor ve “okul formalarının kaldırılmasının sadece öğrencileri değil aileleri de nasıl sıkıntıya sokacağı” ile bitiriyordu.

TEPEDEN İNME..

Biri “benim çocuğuma pahalı kıyafet alacak imkanım yok, şimdi diğer çocuklara özenip bizden her gün ayrı kıyafet isteyecek, ne yapacağım” derken, diğeri “yalnız kıyafet mi, o kıyafetlere zengin çocukları kimbilir neler ekleyecek, bekle de gör” diyor, bir başkası “unutmayın, okul çevrelerinde uyuşturucu satanlar da artık öğrencilerin arasına karışacak ve onlardan ayırmak mümkün olmayacak” diye atılıyordu. Ki sonuncu nokta çok önemli, zira “okulların çevrelerinde konuşlanan” bu satıcıların nasıl büyük zarar verdiği biliniyor.

Bu konuların hepsinde asıl dikkati çeken nokta aynen eğitimde “4+4+4” sistem değişikliğini başlatırken olduğu gibi sanatta da, formada da hep kararların uzmanların konuşmasına, olumsuz yönleri açıklamasına fırsat vermeden tepeden inme verilivermesi.. Oysa bir kararı verirken konuları iyi bilen insanları dinlemek hükümetler için keyfi değil, zorunlu bir durumdur. Sonuçta tüm toplumu ilgilendiren kararlar alınıyor ve bunların arkası da “daha ciddi başka konuların tepeden inme ele alınması” olarak geliyor.

Belki okul formaları büyük çoğunluğun düşündüğü gibi “yakın gelecekte okullarda da tesettür kıyafetlerinin serbest bırakılması” nedeniyle kaldırıldı. Din derslerini bu şekilde izlemelerinden sonra her güne yayılması düşünülüyor, bilemeyiz. Ama “başörtüsü” konusunun Kur’an’da bile yalnızca “kadınlar”ı ilgilendirdiği unutulmamalı. Beş yaşında okula başlayan çocuklar baskı altına sokulmamalı.

RAKI İÇEN ÖĞRETMENLER

Üçüncü konu “bir fotoğrafta rakı içerken görülen öğretmenler için inceleme başlatılması” idi ki artık “pes” dedirtecek bir haberdi bu.. İran’da, Suudi Arabistan’da bile isteyen insanların evlerinde içki içtikleri bilinirken Türkiye gibi demokratik rejimle yönetilen (“tam demokrasi” demek artık zor) bir ülkede “rakı içti” diye insanları inceleme başlatmak gerçekten “pes”ten başka bir şey değildir.

Neyse ki “soruşturma açılmasına gerek görülmediği” dün akşam saatlerinde açıklandı. Zaten başında büyük dertler olan bir ülkede halka bir de bu stresleri yaşatmak büyük haksızlık. Amaç insanları canından bezdirmek, hayatı iyice zorlaştırmak değilse dikkat edilmeli!

*****


Sığınmacı ile ‘muhalif’ farklı!

Suriye’de Esad güçleriyle muhaliflerin çatışmalarının sürdüğü bölgenin karşısında bulunan Ceylanpınar’da uçaksavarlar, zırhlı araçlar konuşlandırılıyor, yüksek tepelere “hava savunma sistemi” kuruluyor, topların namlusu Suriye’ye çevriliyor. Kısacası bizim girmemizin hiç de söz konusu olmaması gereken, bir başka ülkeye ait savaşın Türkiye’yi tehdit eder hale gelmesi tehdidi artarak sürüyor.
Bu arada “muhalif”ler hala Türkiye topraklarında barınarak sınırda savaşmaya gidiyorlar. Açıkça görülmesi gereken şey “savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriye vatandaşları” ile Esad ordularıyla savaşan “Özgür Suriye Ordusu’na ait muhalifler” in aynı sınıftan olmadığıdır. İkinci grup bu savaşın bizim sınırımızda gerçekleşmesini sağlıyor, bizim başımızı derde sokuyor.
Şimdi Esad “Türkiye’ye kızarak Kuzey illerini teslim ettiği” PYD’den (PKK sayılır) bu illeri geri almak için de savaşacak. PYD ile bu muhalifler aynı safa geçtikleri için bir de “iller için savaş” eklenecek, çatışmalar daha şiddetli olacak. Peki bunlardan bize ne?
PYD nedeniyle PKK’nın güçlenmesine katkı yaptık zaten. Şimdi bir de bu savaşa dahil olmamız şart mıydı? Bu muhaliflerin “Türkiye topraklarından çıkarılması” neden düşünülmüyor anlamak mümkün değil. Gidip PYD ile “onlar nerede yaşıyorsa orada” yaşasınlar. Bizi rahat bıraksınlar, kendi derdimiz yetiyor zaten!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget