Sultan Süleyman’a Sultan Tayyip desteği - Emin Çölaşan

Sevgili okuyucularım, ortalıkta bir sürü televizyon dizisi var. Ben bunlardan hiçbirini izlemiyorum, çoğunun ismini bile bilmiyorum. Bazen tıklarken Muhteşem Yüzyıl dizisine denk gelip kısa süreler içerisinde izlemişliğim vardır. Ama çevremde bu diziyi izleyen, günlük programını ona göre ayarlayan çok sayıda tanıdığım var.
Kanuni Sultan Süleyman gerçek bir padişahtır. Saltanatı boyunca ömrünün çok büyük bir bölümü seferlerde geçmiştir. Avrupa kıtasında ve İran’da ayak basmadık yer bırakmamıştır. Nitekim yine bir seferde, Avrupa’da Zigetvar’da ölmüştür. Benim gözümde gerçek bir kahramandır.
Dizi onun saray yaşamını, sarayda dönen dümenleri, kadınları ve entrikaları anlatıyor, kahramanlığını hiçe sayıyormuş. Olabilir. Bunu biraz tarih bilen bir vatandaş kimliğimle ben de eleştiriyordum.
* * *
Fakat gelin görün ki, bu konuda piyasaya Sultan Tayyip çıkıp diziyi eleştirdi:
“O dizinin yönetmenini de, yayınlanan tv’nin sahibini de kınıyorum. Bizim öyle ecdadımız yok. Bunlar ecdadımızı o dizideki gibi tanıtıyor…”
Öncelikle belirteyim, kınadığı televizyon kanalının sahibi, kendisinin en büyük yandaş işadamlarından Ferit Şahenk! Büyük bir medya patronu. Star, NTV gibi nice televizyonların ve radyoların sahibi.
Dolayısıyla, Sultan Tayyip’in sözü ona biraz zor geçer! Onu küstürmeyi göze alamaz… Çünkü Şahenk o diziden çok büyük reklam geliri elde ediyor. O gelirden Tayyip istedi diye vazgeçmesi biraz zor olabilir.
* * *
Aslında Tayyip tarih bilmiyor. “Ecdadımız” falan derken söz ettiği Osmanlı’nın hele son zamanlarında ne acınacak durumlara düştüğünü, Avrupa’nın karşısında nasıl diz çöktüğünü, kardeşlerini öldürten padişahları, korkakları, haremleri, dönen dümenleri, satın alınanları bilir de bilmezden gelir.
“Ecdadımız” diye övünerek söz ettiği geçmişi Avrupa’ya kapitülasyon haklarını vermiş, çöküşe kadar milletin anasını ağlatmıştır, memleket iliğine kadar sömürülmüştür.
Kapitülasyon belasını 1923 Lozan anlaşmasıyla kaldıran, o beğenmediği, fırsat
buldukça laf çaktığı İsmet İnönü’dür. Tayyip, son padişah olan ve ayrıca Halife kimliğini üzerinde taşıyan Vahdettin isimli hainin 1922 yılında bir İngiliz zırhlısına binerek nasıl kaçtığını, gavurlara nasıl sığındığını da belki unutmuştur!
“Ecdadımız” derken dikkat etsin. Elbette iyi ecdadımız vardır. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz
Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman gibi iyilerin arasında nice korkaklar, safahat sürenler, ülkeyi Hıristiyanların kucağına düşürüp peşkeş çekenler de vardır.
Ağzından çıkan bu sözleri kulağı duymamış olmalı. Bunu Tayyip’in bilgisizliğine veriyorum.
* * *
Bakınız aynı konuşmasında başka nasıl bir inci yumurtluyor:
“Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz. Her yerle biz de ilgileniriz!”
Bakınız, bu söz kendisinden beklenmeyecek kadar doğrudur.
Ecdadının at sırtında gittiği her yere o da gidiyor ama özel uçaklarıyla!..
Örneğin Kanuni at sırtında gidip Viyana’yı kuşatmış, ancak kış gelince dönmek zorunda kalmıştı.
Tayyip Viyana’ya uçakla gidiyor, “Aman bizi AB’ye alın” diye yalvarıp yakarıyor.
* * *
Ancak Muhteşem Yüzyıl dizisiyle ilgili olarak söylediği başka sözler var ki, bir ibret belgesi olarak tarihteki yerini aldı bile:
“Bu konuda ilgilileri uyarmamıza rağmen, yargının da gereken kararı vermesini bekliyoruz!”
Padişahımız efendimiz tarih bilmediği gibi, günümüz Türkiye’sini de bilmiyor. Zannediyor ki, ağzından çıkan her şey emirdir ve “Kulları (!)” onun emirlerine boyun eğmekle yükümlüdür.
Uyardığı ilgililer kim? Nasıl uyarmış? Patron Ferit Şahenk’i mi arayıp “Kaldır bu diziyi” demiş?
Eğer dediyse hangi hakla demiş? Bilmiyoruz.
* * *
Esas olayımıza şimdi gelelim. Kırdığı pota bakınız! Yine alışkanlık sonucu, savcılara ve mahkemelere direktif veriyor:
“Yargının da gereken kararı vermesini bekliyoruz!”
Eğer bir konuda yargı devreye girerse orada suç, usulsüzlük, yolsuzluk, terör, yasadışılık gibi iddialar ve belgeler olması zorunludur.
Yargı, Sultan Tayyip’in emriyle bir televizyon dizisi için devreye girmez.
Dizide suç mu var? Yok! Yolsuzluk mu var? Yok! Suça teşvik mi var? Yok!
Diziyi beğenirsin veya beğenmezsin.
Beğenmiyorsan izlemezsin.
Ama böyle anlamsız, tutarsız sözlerle yargıyı göreve çağıramazsın.
* * *
Peki şimdi ne olacak? Bu şahıs çağrı yaptı diye savcılar devreye girip ifade mi alacaklar?.. Patron, yönetmen, senaryo yazarı ve oyunculara “Vay efendim, siz Kanuni devrini yanlış
tanıtıyorsunuz” mu diyecekler?
Ben size olacakları söyleyeyim:
Padişahımız efendimiz bu konuda bastırmayı sürdürürse, yandaş Ferit Şahenk’e haber
gönderip diziyi Star tv’den kaldırmasını ister. Patron bu baskıya zor direnir çünkü öteki medya patronları gibi onun da kaderi ve kazancı, Tayyip’in iki dudağının arasındadır.
Yargı gerekeni yapmalıymış!
O eskidendi padişahım!.. Kadılar padişahın emirleri ve şeriat kuralları doğrultusunda karar verirdi.
Ama söylemesi ayıptır, şimdi Cumhuriyet döneminde yaşıyoruz Sultanım!
Yargı senin emir kulun mu? Yargı senin oyuncağın mı?
Sonuç: Demek ki bunun işi gücü yok, evde dizi izliyor!
Varsa cami, yoksa cami
İşi gücü bıraktık, İstanbul’da nerelere cami yaptırılması gerektiğini tartışıyoruz. Önüne gelen iyi bir arsa, iyi bir arazi buluyor ve tutturuyor:
“Buraya cami yapalım!”
Hastane yapalım, okul yapalım diyen yok. Varsa yoksa cami.
İstanbul, geçmişten kalan muhteşem camilerle süslü. Mimar Sinan yapmış, başkaları yapmış, Ayasofya gibileri kiliseden camiye çevrilmiş…
İstanbul, dünyanın camiler açısından en muhteşem kenti.
Ama tartışmalar, baskılar, istekler bir türlü bitmiyor:
Çamlıca tepesine en büyük camiyi yapalım ki, Karadeniz’den görülsün!
Taksim Meydanı’na yeni bir cami konduralım, turistler görsün!
Göztepe parkına cami inşa edelim, çevrede yaşayanlar rahatsız olsun!
* * *
İşine gelince “Ecdadımız” diyen Tayyip, işine gelmeyince ecdadının İstanbul’a kazandırdığı görkemli camileri görmezden geliyor ve yenilerini istiyor.
Arabesk camiler!
Din ticareti, din sömürüsü vallahi apayrı bir olay! Türkiye’de oy getiriyor.
Ahali bu sömürüyü yapanları “İyi Müslüman” zannediyor, gidip onlara oy veriyor.
Devletin ve milletin paraları camilere gidiyor. İşin ilginç yanı, bu tartışmaların göbeğindeki isim, Ertuğrul Günay isimli Turizm Bakanı.
Geçmişin en hızlı devrimcisi. CHP Genel Sekreteri, milletvekili. Soldan sağa yaptığı 180 derecelik dönüşle kapağı AKP’ye attı, milletvekili oldu, bakan oldu, şimdi camilerden sorumlu!
Cami yapma ve yaptırma uğruna Taksim Meydanı gibi tarihi mekanlar, Çamlıca tepesi gibi doğal sit alanları, Göztepe parkı gibi yeşil alanlar yok ediliyor…
Oy uğruna kutsal değerlerle birlikte arsalar, araziler peşkeş çekiliyor.

 http://sozcu.com.tr/sultan-suleymana-sultan-tayyip-destegi.html

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget