Hayır, kimi yorumların aksine Başbakan’ın gündeme soktuğu, ulemaya soralım,
kürtaj ve Muhteşem Yüzyıl dizisi gibi konular gündem mühendisliği adına değil,
bilinç altının refleksel tezahürüdür.
Türkiye’de siyasal İslam geleneğinden gelen önder ve vaizler, kendilerini
bazı konularda adeta ilahi bir görevli gibi görürler ve fırsat bulduklarında
bunu yansıtırlar.
Zerre abartmıyorum, İslamcı kesimin önder siyasi figürleri ile cemaat
baronlarında haşa Allahın ortağı ve peygamberin acentaları olmak gibi bir ruh
hali vardır. Tayyip Bey’i bilmem ama tanıdığım pek çok cemaat liderinde bunu
müşahade ettim.
En vahimi, bu kesimin her türlü eylemlerini İslama hizmet ve hatta ibadet
diye sunmalarıdır.
Bunlardan iki tanesinden, “Benim ağzımdan çıkan her kelime Allahın kelamıdır.
Her hareketim onun mesajıdır” gibi dehşet sözleri bire bir bir işitmişliğim
vardır.
Türkiye’de hangi cemaate giderseniz gidin önderleri ya peygamber vekili, ya
mehdi aleyhisselam ya da asrın kutbudur. En tehlikelisi bunların pek çoğu dini,
babasından kalan tarla gibi görür ve istediği gibi sürer yani İslama kendi
kişisel çıkarına göre biçim verir. Öyle olduğu içindir ki Türkiye’deki
cemaatlerin yüzde doksanı birbirini küfürde olmakla itham eder.
Hükmüm şudur: Yönetimde inanç egemenliği totaliterizmin en uç halidir.
***
Bunun adı rejimin değişmesidir!
Haber Akit denilen mevkutede yayınlandı ve anında infaz!
Pazar tatilinde ormana pikniğe gidip içki içen öğretmenlere soruşturma
açıldı.
Şaşırmadım, çünkü Türkiye’nin dönüştüğüne biz de birebir tanıklık
ediyoruz.
Geçen yaz, memleketim Ardeşen’de Trabzon’dan beni görmeye gelen üniversiteden
arkadaşım Mustafa Seyhan bana, “Sebo kalkan balığı ve bir duble rakı istiyorum”
deyince restoran aramaya başladım.
Nüfusu 50 bin olan Ardeşen’de içkili lokantaların tamamının kapandığını o gün
öğrendim.
Fırtına vadisi yani Çamlıhemşin yoluna sürdüm arabayı lakin orada da içkili
lokanta yok!
Sahil yolu açıldı ya, bastım gaza Rize merkeze gittim.
Yok, sahildeki bütün balık lokantalarında bira bile yasak!
Sordum, Rize’de alkol sadece Dedeman Oteli’inde var demezler mi?
İşte o an Türkiye’de rejimin fiilen değiştiğine yüzde yüz inandım.
***
Evliya dizilerini reddeden Araplar!
Muhteşem Yüzyıl isimli televizyon dizisi bütün Ortadoğu yani Arap ülkelerinde
seyrediliyor denince maziye daldım.
Yıl:1995.
TGRT, İslamcı kanal imajı ile büyük bağışlarla kurulduktan sonra İFPAŞ diye
bir şirket kurdu.
Bu şirket, evliyaların hayatını anlatan diziler çekecek ve bunları
Ortadoğu’ya yani Araplara satacaktı.
Anormal harcamalarla ona yakın dizi çekildi ve bunları pazarlamak için Arap
ülkelerine heyetler yollandı.
Peki sonuç mu?
Bir tanesini bile satamadılar ki aynı Araplar yukarıda belirttik Muhteşem
Yüzyıl’a bayılıyor.
Ne dersiniz, Tayyip Bey hazır ayar çekmeye başlamışken evliya dizilerini
reddeden şu Araplara da haddini bildirse mi?
***
Atatürk’ü ecdat olarak kabul etmeyen Başbakan!
Tayyip Erdoğan özel sektörün yaptığı Muhteşem Yüzyıl dizisine karşı cihad
ilan ederken Hürriyet’ten Yalçın Doğan’ın yazdığına göre, TRT Dersim38 adlı bir
belgesel hazırlıyor.
Kürtçü fikirleri ile tanınan Muhsin Kızılkaya, Fırat Ceveli ve Abidin
Parıltı’nın hazırladığı bu belgeselin amacının Atatürk ile Cumhuriyet’i hedefe
oturtmak ve de kamu vicdanı gözünde mahkum etmek olduğu aşikardır.
Soruyorum, söz konusu ecdada ve tarihe sahiplenmek ise Başbakan bu facia için
neden bir söz etmiyor?
Yoksa Tayyip Erdoğan Atatürk’ü ecdat olarak kabul etmiyor mu?
Ecdada üstelik yalana dayalı küfür etmek ise işte en barizi ise bu belgesel
teşebbüsüdür ki buna tesevvül eden milletin kanalı TRT’dir.
Muhteşem Yüzyıl için özel televizyon kanalı sahiplerine ültimatom verip
yargıyı göreve çağıran Başbakan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’i niye görevinden
almıyor?
Yoksa İbrahim’e böyle bir belgeseli yap diye emri veren siyasi irade
midir?
***
İlker Başbuğ’a pişmanlık soruları!
Bana göre İlker Başbuğ’un hapiste olma sebebi, Genelkurmay Başkanlığı’na
atanma sürecinde verdiği bazı sözleri yerin getirememesi ve kurumuna sahiplenme
ihtiyacı duymasıdır.
Başbuğ bağlamında merak ettiğim şudur:
AKP’nin kapatılma davası sürecinde İlker Paşa’nın Anayasa Mahkemesi’ndeki
asker kökenli üyeyi etkileyip etkilemediği ve onun kapatılma aleyhindeki
tavrında etkili olup olmadığıdır ki bu spekülasyon yıllardır hep yapılıyor.
İlaveten TRT-Şeş yani Kürtçe TV’yi MGK’da ısrarla önermesini hala isabetli
bir karar olarak görüp görmediğidir.
Malum bu Kürtçe TV, Kürtleri Kırmancı lehçesinde birleştirip
homojenleştiriyor ve millet bilinci yaratıyor.
Başbuğ gibi PKK’yı ve ardındakileri iyi bilen biri hadiseye nasıl böyle
yüzeysel bakar anlamış değilim!
Yorum Gönder