Devlete bir odacı bile alındığında yargıda herhangi bir suç
dosyası
olmadığına ilişkin savcılıktan temiz kağıdı gerekiyor.
Ancak AKP
devri saltanatında Başbakan, Bakan ve Milletvekilleri
için buna ihtiyaç
duyulmuyor.
Başta Başbakan olmak üzere bir çok Bakan ve Milletvekili
hakkında
muhtelif yüz kızartıcı suçlardan 127 adet fezleke bulunuyor.
Dokunulmazlıkları nedeniyle bu suç dosyaları Meclis’te
uyutuluyor.
Dünyanın hangi ülkesinde bu suçlara rağmen bir siyasi
parti %50 oyla
iktidar olabiliyor?
Denecektir ki iyi ama bunlar henüz yargıda mahkum olmadılar ki.
Silivri’dekilerin hangisinin mahkumiyet kararı var?
Türkiye’de demokratik anayasal hukuk sistemi, ülke çıkarları,
siyasal kültüre göre değil Tayyip Erdoğan ve AKP çıkarları ve
isteklerine göre ayarlanıp, kurgulanıyor.
Başbakan’a sormak lazım: Siz değil de Abdullah Gül Cumhurbaşkanı
olursa yine Başkanlık sistemini
savunacak mısınız?
Gerçek niyetleri şudur: Üç dönemden sonra artık Milletvekili
olamayacakları için Tayyip Erdoğan’a Başkanlık (sultanlık)
sistemi diğer Bakanlara da eyalet valiliğine dönüştürülen
Belediye Başkanlıkları hazırlanıyor.
Tek adam Tayyip Erdoğan’ı kimse uyarıp, engelleyemiyor.
Artık birbirini nakzeden çelişkili söylemler ve saldırgan
üslubu ile kuru sıkı atması hem kendisine hem
ülkeye zarar
veriyor.
“İmralı ile görüştüğümüzü söyleyenler alçak, namussuzdur”
diyor. Görüştükleri belgelenince “ben değil
devlet görüştü” gibi
Aziz Nesin’lik laflar ediyor.
“Gazze’ye yardımları harp gemileri
eşliğinde göndereceğim, bayramdan sonra PKK’yı yok edeceğim” diye
esip gürlüyor. Sonuç fiyasko.
PKK ile sarmaş dolaş olan BDP’li milletvekillerinin
“dokunulmazlıklarını kaldıracağım, teröristlere idamı
tekrar
getireceğim” diye kuru sıkı atıyor. Sonuç faso-fiso.
Devlet
adamlığı her konuda iyi, seçilmiş uzman ve danışmanlarca
belirlenen proje ve programları hayata
geçirme marifetidir.
Bir insanın bir mesleği olur. Kimse onlarca mesleğin uzmanı
olamaz.
İstanbul Belediye Başkanı iken kentin baş imamı olduğunu
söyleyen Tayyip Erdoğan “mesleği imamlık ama her şeyi ben bilirim”
diyor. Kararları kimseye danışmadan veriyor.
Kimi kez eğitimci
olup 4+4+4 molla eğitimle kindar, dindar bir nesil yetiştirmenin
temelini atıyor. Kimi kez heykeltıraş olup Kars anıtını ucube diye
yıktırıyor.
Kimi kez de Ergenekon Başsavcısı olup Atatürkçü
bilim adamı gazeteciler kim varsa zindana attırıyor. 55
muvazzaf
generali tutuklattırarak ulusal güvencemiz ordunun kolu, kanadı
kırdırılıyor.
Dış işleri diplomatlarını “Monşerler” diye dışlıyor. Monşerler
gidiyor, mollalar geliyor.
“Molla zoraki diplomat”
Davutoğlu’yla ülke Suriye batağına gömülüyor.
Dünyayı ayaklandırıyor
Aklı estiğinde HSYK olup Deniz Feneri savcılarını
tutuklattırıyor.
Ya da Vali olup 29 Ekim yürüyüşünü gaz
bombaları ve barikatlarla darmadağın ettiriyor.
En önemli ve
kritik yasalar; parlamentoda hiçbir milletvekilleri hatta bazen
ilgili komisyon üyelerinin bile bilgisi ve haberi olmadan bir
gece yarısı operasyonu ile çıkartılıyor.
Vekillerde de
“Başbakan’ı kızdırır sonra milletvekili olamazlar diye ülke
isterse batsın ama milletvekilliği baki kalsın hesabı egemen
oluyor”.
Türkiye’de yaşanan tüm bu rezaletlerin her biri dış medyada
manşet olur yer yerinden oynardı. Bizde ise kimi ödlek, kimi çıkarcı,
kimi neme lazımcılar tüm bu melanetleri göbeklerini kaşıyarak
izliyorlar.
Türkiye’deki rezaletleri gözden kaçırmak için 30-40 yıl önceki
olayları istismar ediyor. Türkiye’nin genel
sorunlarını, terör
kurbanı on binlerce şehitleri Suriye ya da Gazze kadar dert
edinmiyor.
Atatürk Türkiye’si bu hale mi gelecekti diye ulusal bir
karamsarlık yaşanıyor.
Kimse merak etmesin. Yarın bir iktidar
değişikliğinde, irticayla mücadele ediyor diye Başsavcıları
makamında derdest eden “cemaat savcıları” anında “Cumhuriyet
Savcılığına” dönüşür.
Millet adına değil AKP ya da cemaat adına karar veren yargıçların,
ilk işleri Atatürk ve laiklik düşmanı
cemaat ve tarikat şeyhlerini
içeri tıkmak olur.
Bir Vali, Müsteşar olabilmek için eşlerine
türban taktıran bürokratlar ise acilen eşlerine mini etek
giydirirler.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar bu yaptıkları yanlarına kalmaz.
Şimdi kendilerinin icat ettikleri
yöntemlerle
hesap sorulur. Bunu
tarih kanıtlıyor.
http://sozcu.com.tr/yanlarina-kalmaz.html
Yorum Gönder