Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya Zafer Havalimanı açılış töreninde “biz Domaniç’te Osmanlı’yı kuran ruhun anlayışı ile hareket ediyoruz. Demekle ne demek istedi acaba?
Çevresinde Roma ve Bizans dönemine ait pek çok kalıntının bulunduğu Domaniç bugün Kütahya İlimize bağlı bir ilçemizdir. İlçenin yerleşim tarihi M.Ö. 5500-3500 yıllarına kadar uzanmaktadır.
Osmanlı tarihini incelediğimiz zaman Oğuz Türklerinin Türk Dünyasının en önemli gruplarından olduğu ve yirmi dört boydan meydana geldiği görülmektedir.
Başbakan Erdoğan Türklüğü öne çıkartmak mı istedi dersiniz?
Zannetmiyorum zira başbakan hiçbir zaman ben Türküm dememiştir.
Yirmi dört Oğuz Boyundan biri de Kayi Boyu. Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osmanlı Ailesi, Oğuzların Kayi Boyu'na mensuptu.
Osman Bey 13. yüz yılda Batı Anadolu’da yaşayan Türkmen Beylerinden Orhan Gazi’nin oğludur. Kayınbabası ve bölgedeki İslâm tarikatlarının, özellikle Osmanlı Devletinin fikir babası olan Şeyh Edebali'nin gücünden ve nüfuzundan yararlanarak Bizans köy, kasaba ve kalelerini birer birer ele geçirmiştir. Osmanlı Beyliğini kurarken kayınpederinin AHİLİK (Esnaflık) teşkilatından çok yararlanmıştır.
“O günlerde dincilik, laiklik kavramı yoktu.”
Şeyh Edebali, Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen köyde yaşayan, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştiren ve halkı aydınlatan âlim birisiymiş. Bilecik'te bir dergah yaptırmış, Osman Gazi'yi de birçok defa burada misafir etmiştir.
Rivayete göre, Osman Gazi'nin dergahta bulunduğu bir gece, rüyasında Şeyh Edebali'nin göğsünden bir ayın çıkıp kendi göğsüne girdiğini ve göğsünden bir büyük ağaç bitip dallarının alemi kapladığını, altından birçok nehirlerin çıkıp insanların bu sulardan geçtiklerini görmüştü. Sabah olup rüyayı anlatınca, Şeyh Edebali rüyayı şöyle tabir etmiştir:
"Sen, Ertuğrul Gazi oğlu Osman, babandan sonra bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile evleneceksin. Benden çıkıp sana gelen nur budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletleri bir çatı altında toplayacaklar, Allah nice insanın İslam'a kavuşmasına senin soyunu vesile edecektir.”
Gerçekten de öyle olur, altı asırdan fazla devam edecek olan bir imparatorluğun temelleri Osman Gazi ile atılır ve bunun ilk müjdecisi Şeyh Edebali olur.( http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeyh_Edebali)
Başbakan Erdoğan Şeyh Edebali’yi mi gördü rüyasında diye düşünüyorum.
Ne var ki 15 Temmuz 1921 de başlayan Domani’e Yunan işgali 5 Eylül 1922 de Atatürk’ün orduları tarafından sona erdirilmiştir.
Osmanlı tarihimize gelince çeşitli tarih yazarları tarafından devletin kuruluşundan takribi 150 yıl sonra yazılmaya başlanmış.
Başbakanın Muhteşem Yüzyıl'a ağır eleştirisi
Osmanlı Sarayında cariyeler Orhan Bey döneminden itibaren görülmeye başlanmıştır. Fatih döneminden itibaren ise sarayda cariyelerin sayısı oldukça artmıştır. Haremde iki tür cariye bulunmaktadır: Birincisi; hizmetçi konumundaki cariyeler, ikincisi de eş konumundaki cariyelerdir.
Yine tarihçilerden öğrendiğimize göre;
“Fatih döneminde kurulan harem, cariyelik kurumunun oluşmasında ve gelişmesinde ve revaç bulmasında büyük etken olmuştur. Cariyelik kurumunun oluşması ve gelişmesiyle padişahlar Türk kızlarıyla evlenme geleneğini terk ettiler. Kanuni’nin Hürrem Sultan İle evlenmesiyle başlayan cariyelerle evlenme geleneği ikinci Osman tarafından kaldırılmaya çalışılmışsa da daha sonraki padişahlar cariyelerle evlenmeye devam etmişlerdir.”
Başbakan Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyıl’a bu kadar eleştirisi bazı gerçekleri halkın öğrenmesini istemediği için midir acaba?
“Bu konuda ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gereken kararı vermesini bekliyoruz. Bu değerlerle oynayanlara milletçe gereken dersin hukuk içinde verilmesi gerekir." Diyerek yargıya müdahale etmesi aslında suç değil midir?
Kendinden olmayana veya kendisinin hoşuna gitmeyen hiçbir şeye tahammül edemiyor ve emir veriyor istediğini yaptırıyor. . İstediği gibi bir senaryo yazdırsa da başbakan, tarihi asla değiştiremeyeceğini bilmelidir. İleri demokrasiden anladığı bu zahir, sonra da Beşer Esad’a diktatör diyor.
Zorba Zalim Beşar’mış!
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Cüneyt Ünal'ın CHP'li milletvekilleri tarafından getirilmesini manidar bulmuştu.90 gündür kendisinden haber alınamayan bir gazeteciyi kurtarmanın nesi manidardır acaba? Çekememezlikten ileri gelen sözlerdir bence.
CHP liler ile Esad arasındaki yakınlığı ima ettiğini söyleyen Sn. Çelik isterse Türkiye genelinde bir referandum yapsın derim. Bakalım kaç kişi Suriye ile savaşa girmemizi istiyor.
Kütahya Zafer Havalimanı açılış töreninde CHP yi kastederek,
“Bunlar bir gariptir. Akşam başka sabah başka konuşurlar. Mazlumun, haklının yanında yer aldığımız için ciddi şekilde rahatsız oluyorlar. Bu ana muhalefet Hitlerin, Mussolini’nin Stalin’in yanında yer aldı. Tarihleri boyunca her zaman kan dökenlerin, halkına zulmedenlerin yanında yer aldılar. Bugün de aynısını yapıyorlar” diye konuştu.
Başbakan yine unutuyor. Irak işgali sırasında Amerikalı askerlerin salimen yurtlarına dönmeleri için duacı olduğunu ve Libya’nın işgalinde kimin, kimlerin yanında olduğunu da birileri hatırlatıversinler kendisine.
Ben BOP Eş Başkanıyım dediğini de inkâr etmişti ama ULUSAL Kanalda yayınlanınca sesi çıkmadı. Kanalı kapattırmak için elinden geleni ardına koymamıştı.
Yani gözümüzün içine baka baka önceki sözlerini inkâr etmesi biraz tuhaf olmuyor mu?
Ne geldiyse başımıza zaten bu eş başkalık yüzünden geldi. Ülkemin toprakları parsel parsel, bankaları, kurumları yabancılara peşkeş çekilircesine satıldı. Ordusunun en değerli subayları aydınları, gazetecileri zindanlara kapatıldı. Başbakanın sitayişle bahsettiği Osmanlıyı kuran ruhlarda vatana böylesine ihanet var mıydı acaba?
Başbakana birisinin hatırlatması gerekir. İki yıl önce bir mitingde yaptığı SURİYE konuşmasında Esad kardeşiydi. Bu gün zorba, zalim oluverdi. Ben olsam bunu söylerken utanırım. Başbakanın hem ana muhalefete hem de Esad’a söylediği sözlere galiba şöyle derler:
Tencere dibin kara, senin ki benden kara.
Yorum Gönder