Bakan Binali Yıldırım geçenlerde bir açıklama yaptı; “yat zorunlu bir ihtiyaçtır, lüks değildir...” Ne güzel memleket, memleket kimler tarafından yönetiliyor. Ne kadar garip ve komik!
Gerçi ağlanacak halimize güler olmuşuz. Lüks nedir, kimdedir? Bunları dahi bilmeyen bir aklı, bakan diye koltuğa oturtursanız, öyle bakar durur...
Lüks, toplumun ekserisinin erişmesine imkan olmayan araçlara verilen addır. Yat lüks değilse, halkın çoğunluğunun sahip olduğu bir araç olmalı. Gariban halkım, bisiklete bile binemez iken, yat sevdasıyla ağızdan dökülen bu cümleciklere ne demeli?
Ulaşım zammını protesto eden öğrencilere sıkılan biber gazlarının sırrı şimdi çözüldü. Bakanımız, otobüse binmeyin, yat alın diyor besbelli! Doğru ya...
Ekmekleri yoksa, pasta yesinler kardeşim! Ne yapalım yani? Bakıyoruz öyle aval aval! İşimizi icra ediyoruz...
Hep merak etmişimdir, Bakan’lar, aynaya bakar mı? Baktıklarında ne görürler? Devlet, bu kadar halktan kopuk olmak zorunda mı? Bu devletin kişiliği mi?
Evet, içinden çıkamadığım bazı sorular bunlar. Ama belli ki Bakan’ın akrabaları yakın bir tarihte birkaç “gemicik-yat” temin edecekler. Zemin hazırlanıyor, laminant döşeme yapılıyor.
Sayın Bakan, hayatında bir kez dahi, gecekondu mahallesine uğradı mı acaba? Ya da sokakta yattı mı? Cebinde 5 TL ile, 10 TL vererek gidebileceği bir yola nasıl gideceğini düşünürken, matematiksel formülleri altüst eden bir zeka patlaması yaşadı mı? Belli ki yaşamadı. Burjuva gelmiş, nurjuva gider bu alemden kimileri. Mal mülk elinin altını ısıtınca, ekmeğe muhtaç adamın gözüne bakarak garipleşirsin ey insan...
Öyle ya imam şaaparsa cemaat naapar?
Kardan zarar edip ağlayan adamın, havyar yerken duygu seline dönüşmesi ve gözyaşı dökmesi gibidir bu olup bitenler. Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar. Bakan adama böyle sorar!
Bakan’lar nereye bakar? Gözü yatta, gönlü katta olan kişi; nasıl adaleti tesis eder? Nerden çıktı bu açıklama şimdi? Ekmek kaç para, bilginiz var mı ey cemaat?
İnşaat işçisinin menüsünde “3 çeyrek ekmek, arasında bakkal peyniri ve domates.” Arada bir tane tane ağıza atılan zeytin.” Eğer yevmiye doğrultulmuşsa, peynirin altına sıkışmış 4 dilim salam!
Hayal eder ya bizim Mahmut abi, “bende kendime şöyle gözel bir yat, bir gat bir de arvat alam!”
Nasıl olacak o iş? Köşe başları tutulmuş, ihale, peşkeş, rant coşkusu! Hani bir şarkı vardı; “hayat bayram olsa...”
Bayram, kaşanelerde rutin, viranelerde yas ve gözyaşı. Evladını kaybetmiş ananın ağlamaklı feryadı, Bakan’lar yat’a, garibanlar mezara doğru yürür bu alemde...
Mala mülke duyulan muhabbet, insana duyulmaz olmuş. Bakan, yat’a bakıyor! Yağmur yağdı, gecekondularda çatı akıyor... Kime ne değil mi? Kimin umrunda... Yat, zaruri ihtiyaçtır. Zeytine zam gelmiş, kahvaltıda tek menü, 2 kalıp peynir ve ekmek!
Ne diyelim ey Bakan. Siz daha çok Bakarsınız! Baka baka içimizi yakan, yat ve Bakan...
Yat, kat ve bakar bakan.
Adamı sürrealist yapar bu iktidar!
Ya da insan...
Yorum Gönder