örfler İslamı’nın oluşmasında en büyük etkiyi 5 büyük politeist (çoktanrılı) kültür yapmıştır. Bunlar; Arap Cahiliye kültürü, İran Sâsânî kültürü, Hint mistisizmi, Eski Yunan kültürü, Şamanizm olarak sıralanabilir.
İslam, önce, doğduğu coğrafya olan Arap Yarımadası'nın Cahiliye denen kültürü ile yüz yüze gelmiş ve boğuşmuştur. Cahiliyenin yerine oturan İslam, Hz. Peygamber'in ölümünden bir süre sonra yönetime gelen Emevîler tarafından saltanat kaygıları ve Arap olmayanlara duyulan nefretin de itişiyle erozyona uğratıldı ve cahiliye şuuraltının kalıntılarıyla ilk yozlaşmaya maruz kaldı. Biz bunu, ‘İslam'ın, açık olanını yıktığı şirkin, maskelisi ile yozlaştırılması’ olarak adlandırıyoruz.
Arap Emevî şuuraltının Kur'an tevhidinden ‘itiraf edilmemiş bir intikam’ aldığının en şaşmaz kanıtı, Emevî krallığının, Hz. Peygamber'in Ehlibeytini akıl almaz zulümlerle katletmiş olmasıdır. Bu ‘intikam alma’ olgusu, bizzat Emevîler tarafından defalarca ve değişik bağlamlarda ifadeye konmuştur. Özellikle, Hz. Hüseyin’in şehadeti ardından ve ünlü Harre katliamında sahabe neslinden on bin kişinin katledilmesi üzerine…
Putperest Arap şuuraltı, Hz. Ali'nin çocuklarını yok etmekle, önünde eğilmek zorunda kaldığı Kur'an mesajının tebliğcisinden, örtülü bir biçimde öcünü almış oluyordu. Bu olayı, bir ‘içtihat hatası’ gibi göstermekse insan, hayat, tarih ve akıl gerçeklerine tamamen ters bir teville Emevî avukatlığı yapmaktır, vahim bir zulüm, şerir bir namussuzluktur.
İslam'ın karşılaştığı ve etkilendiği ikinci politeist kültür İran Sâsânî kültürüdür. Kur'an tevhidi
üzerinde en önemli yozlaşmalardan birini de bu kültür vücuda getirmiştir.
Üçüncü etki, Hint mistik kültüründen geldi. Özellikle tasavvuf yoluyla giren tevhit dışı unsurlar ve kavramlar büyük çoğunluğuyla bu kültürün eseridir. Bu kültürün, daha sonraki Türk-Şaman etkisiyle birleşen tahribi, İslam'ın en nazik kurumlarından biri olan tasavvufu, zaman içinde bir tür yedek ilahlı kurum haline getirerek özgün bünyede büyük yaralar açmıştır. 5. pagan tasallut, Eski Yunan
metinlerinin çevirisi ile oluşan etkidir.
TÜRKLERİN MÜSLÜMANLAŞMASI MESELESİ
Türkler, İslam'a kılıçla girmeye zorlandıklarında girmediler. Girsinler diye oluk gibi Türk kanı akıtıldı ama bu kavim, bu yolla İslam’a sokulamadı. Türkler İslam’a tasavvuf yoluyla girdiler. Bu
girişte, özellikle maktûl Hallâc el-Mansûr'un büyük rolü olmuştur. Bu konu, büyük bilgin Louis Massignon'un çalışmalarıyla bizim, Hallâc-ı Mansûr adlı iki ciltlik eserimizde ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir.
Türklerin, kendilerinin İslamlaşmasına sebep olan derviş sûfîlerin kişiliğinde eski din büyükleri olan Şaman babalarının bir benzerini gördükleri veya görmek istedikleri, genel kabuller arasındadır. İşin bu yanı, Türk edebiyat tarihçisi Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün eserlerinde, özellikle Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı çalışmasında incelenmiştir. Eski Türk dini Şamanizmin, Türklerin elinde en ileri teşkilatlarına ulaşan tarikatlar üzerindeki etkileri elle tutulacak kadar açıktır. Abbasîler devrinde Arapçaya çevrilen eski Yunan metinlerinin etkisi, kronolojik bakımdan son sıralarda olmakla birlikte, kalıcılık ve derinlik bakımından belki de birinci sıradadır. Hatta, Muhammed İkbal gibi tartışmasız bir düşünce otoritesi, bu etkinin ‘Müslüman düşünürlerin Kur'ansal ufuklarını karartacak kadar büyük’ olduğunu söylemiştir. (Bk. İkbal, Reconstruction of Religious Thought in Islam)
Putperest 5 etkinin yanında hâlâ sürmekte olan diğer etkilerden, örneğin siyasal ve ekonomik çıkarların etkilerinden de elbette söz edilmelidir. Gerçek şu ki, günümüze gelinceye kadar, İslam, gerek politeist-müşrik etkilerin erozyonuyla gerekse dördüncü Hicrî yüzyılın (Miladî 11. yüzyıl) sonlarından itibaren başlayan taklit devrinin (bilim ve düşüncede yaratıcılığın duraksama devri) tahribatı ile ve gerekse bugün de süren siyasal çıkarların etkileriyle esas kaynağı olan Kur'an'dan uzaklaşarak ideolojileşmiş ve özgün yapısına büyük ölçüde yabancılaşmıştır.
Yorum Gönder