Başbakan, okullarda serbest kıyafet konusunun, “halkın talebi olduğunu”
söyledi ya; merak edip araştırdım. Başbakan, bugüne kadar bu sözcüklerle
başlayan birçok cümle kurmuş... İşte bazıları:
“Halkın talebi, eğitimde 4+4+4 sistemi...”
“Halkın talebi, Kur’an dersinden yana...
“Halkın talebi, Çamlıca’ya cami yapılacak...”
“Halkın talebi, 28 Şubat’ın sorumluları cezalandırılacak...”
“Halkın talebi, idamı yeniden tartışmalıyız...”
“Halkın talebi, dershaneleri kaldıracağız...”
“Halkın talebi, Köşk adaylığına sıcak bakabilirim.”
“Halkın talebi, başkanlık sistemi...”
“Halkın talebi, alışveriş merkezlerini destekleyeceğiz...”
***
İyi de kim bu “halk?”
Nerede yaşıyor, kaç kişiden oluşuyor?
Taleplerini Başbakan’a nasıl iletiyor, sesini nasıl duyuruyor?
Başbakan’ın,
“taleplerine” sürekli “Evet” dediği kesim “halk”sa... Demek ki ben ve
benim gibi duymazdan geldiği milyonlar, “halk” değiliz!
***
Başbakan’dan benim de taleplerim oldu elbette...
Örneğin
2002’deki genel seçimlerden önce söz verdiği gibi, dokunulmazlıkları
kaldırmasını... Gelir dağılımındaki korkunç adaletsizliği sona erdirecek
çözümler üretmesini... İşsizliği önlemesini... Eğitim sistemiyle
durmadan oynamamasını... Bağırmamasını... Meslektaşlarımı medya
patronlarına şikâyet etmemesini... Yargı bağımsızlığına özen
göstermesini... Düşünce, ifade ve basın özgürlüklerine dikkat
etmesini... Dini siyasete karıştırmamasını... Ülkenin bölünüp
parçalanmasına hizmet edecek dayatmalara kanmamasını... İnsanları
karalarken dikkatli olmasını... Emeklilerin ve memurların insanca
yaşayabileceği bir zam vermesini... İşçilerin kimseden korkmadan
örgütlenebileceği bir sendikal mücadele ortamı sunmasını... Üniversiteye
girecek öğrenciler için hilesiz bir sınav sistemi kurmasını talep
ettim.
Onlar on yıldır iktidarda, ben de on yıldır bu sütunda
yazıyorum... Hiçbir şey talep etmediysem; en azından binlerce soru sorup
yanıt talep ettim!
Ne var ki Sayın Başbakan benim taleplerimi bir gün bile umursamadı...
Sadece ben miyim Başbakan’ın umursamadığı ve “halk” olarak görmediği?
Milyonlarca
kişi, binlerce “hak arama” eylemi yaptı bu ülkede... Başka
milyonlarcası sokağa dökülüp, “Bayramlarımıza dokunmayın. Atatürk
anıtlarına çelenk koymamıza engel olmayın” dedi...
Sonuç ne oldu?
Biber gazı ve tazyikli su!
***
İşte
bu yüzden Başbakan’a her fırsatta, her konuda ulaşıp, bu kadar
etkileyen, ne diyorsa yaptıran “halk”ı çok merak ediyorum... Sahi, kim
onlar?
*****
SÜRPRİZ!
Ergenekon
davasına bakan mahkeme heyeti, tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi,
yargılamanın en önemli aşaması olan “delillerin incelenmesi”ni sürpriz
bir şekilde atlayarak, savcıların esas hakkındaki mütalaalarını
hazırlamalarını istedi. Duruşmalara 13 Aralık’a kadar ara verdi.
Oysa on binlerce kişi 30 Kasım’da Silivri’de olacaktı.
Acaba mahkeme, bundan çekinmiş olabilir mi?
Hiç olur mu canım...
*****
RAKI!
Antalyalı
bir grup öğretmen yaz tatilinde aileleriyle birlikte pikniğe gitmiş...
Bazıları rakı içmiş... Akit Gazetesi de bu öğretmen pikniğini, “Lisede
ahlaksızlık” başlığıyla manşetine taşımış... Sonuçta Antalya İl Milli
Eğitim Müdürlüğü o öğretmenler hakkında soruşturma başlatmış...
Hani, “Kimsenin hayat tarzı”na karışılmayacaktı?
Ve liboş arkadaşlar, hani siz bu inanmıştınız?
N’ooooooollllduuu?
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan
okullarda serbest giyim uygulamasını savunurken, “Herkes gücü neye
yetiyorsa onu alsın, evladına onu giydirsin” dedi... Sorum ortaya:
O
zaman birileri neden üç çocuğunu birden iş adamı arkadaşından sağladığı
bursla ABD’de okuttu da, “Gücüm yetmiyor, burada okuyun” diyemedi?
*****
Karar açıklandı: Devlet, Efe’nin ölümünde suçlu!
Efe
Boz, Maltepe’deki Dumlupınar İlköğretim Okulu’nun ana sınıfı
öğrencisiydi. 12 Mayıs 2010’da okulunun tuvaletine gitti. Ellerini
yıkayacaktı. İki uyduruk vidayla duvara monte edilen lavabo, üzerine
düşüp boğazını kesti. Küçük Efe kan kaybından can verdi.
O günden beri konuyu yakından takip ediyorum:
Ne acıdır ki Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri düzenledikleri raporda suçu Efe’ye attılar! Ölümünde onu kusurlu gösterdiler.
Sonuçta konu yargıyı taşındı.
İstanbul
6. İdare Mahkemesi kararını verdi ve İstanbul Valiliği ile Milli Eğitim
Bakanlığı’nı, aileye 250 bin lira manevi, 25 bin lira da maddi tazminat
ödemeye mahkûm etti...
Yani, devlet suçlu bulundu!
***
Karar elbette anne Nurdan Boz’un, baba Kemal Boz’un ve abla Yağmur Boz’un büyük acısını hafifletmeyecek...
Ama
en azından rahat koltuklarında oturup sürekli “eğitim reformu” yaparak
eğitimci oldukları sanan politikacıları ve bürokratları gerekli
önlemleri almaya yöneltecek...
Yani başka “Efe”lerin ölmesini engelleyecek!
***
Milli
Eğitim Bakanlığı, ailenin acısını hafifletebilmek için sadece
belirlenen tazminatı ödemekle yetinmemeli, ayrıca Efe Boz’un adını da
öldüğü okula vermeli!
Yorum Gönder