Güzeltepe’de ikamet eden halkımız bana bir mail atmışlar. Attıkları mailde, Güzeltepe meydanında bulunan Cami’nin yanına, mevcut camiyi de yıkıp, çok daha büyük bir cami yapılacağının ilan edildiği ifade ediliyor. Aynı zamanda bu caminin altı alışveriş merkezi gibi olacakmış...
İşin garip tarafı, zaten mevcut cami bölgeye fazlasıyla yetiyor. Çünkü bölge %80 Alevi-Kızılbaş.
Efendim, Allah’ın evini kimler ticarethaneye çevirir? Hz.İsa’nın muhatap olduğu Ferisiler. Hz.İsa bu Ferisilere ne demişti: “Allah’ın evini ticarethane eylediniz ey engerek soyları!”
Bugün bir ayrım yapmamız lazım. Allah’ın evi ne demektir?
Allah’ın evi, Kur’an’da ki Allah-nass bütünlüğü ekseninden okunduğunda halkın evi demektir. Peygamberin mescidi bu işin tipik bir örneğidir. Şimdi bu ayrımı belirginleştirelim;
Eğer bir cami, içine giren cemaat, girerken ve çıkarken aç ise, Allah’ın evi değil, saltanat ocağıdır!
Eğer bir camiye çocuğu hasta olup tedavi ettiremeyen bir adam giriyor ve çıkarken bu durum değişmiyorsa, orası Allah’ın evi değildir! Saltanat ocağıdır...
Eğer bir camiye, işçisinin alınterini gasp eden bir patron giriyorsa ve çıktıktan sonra bu durum değişmiyorsa, orası Allah’ın evi değil! Saltanat ocağıdır!
Eğer bir camiye, borçlular ve zillete düşmüşler girip, aynı şekilde çıkıyorlarsa, orası Allah’ın evi değildir! Saltanat ocağıdır!
Eğer bir camiye, küskün ve kavgalılar giriyor ve çıkarken bu durum değişmiyorsa, orası Allah’ın evi değil! Saltanat ocağıdır!
Eğer bir camide, omuzları birbirine değenler birbirini tanımıyor, dertlerinden haberdar olmuyorlarsa, orası Allah’ın evi değildir! Saltanat ocağıdır!
Eğer bir camide, duvarlarındaki çinilerin güzelliği, içindeki insanların refahına tercih edilmişse, orası Allah’ın evi değildir! Saltanat ocağıdır!
Bu maddeler çoğalır dostlar. Elbette memlekette halis insanlarımızın kendi küçük çabalarıyla kurduğu mescidler vardır. Onları ayrı tutuyorum. Saladin Camisi adlı uygulamayı kastediyorum...
Yemekhanesiz ibadethane mi olur? Yoksula ve yolda kalmışa ikram edilmeyen yerde Allah’ın rahmeti mi olur? İkram, kerem sahibinin rahmetini arttırır.
Eğer bir ülkede, saltanat ocaklarının sayısı, Allah’ın evinden fazlaysa; o ülke “ayvayı yemiş demektir!”
Camilerde ve cemevlerinde kazan kaynatılmalıdır. İçinde ise “İNSAN” pişmelidir. İnsanın pişmediği ancak pişkinleştiği her yer saltanat ocağıdır...
Bu notkada cemevlerinin hakkını vermek lazım. Rızalık alma, lokma, yemekhane, eğitim ve sosyal alanlarıyla,
Allah’ın evi olma işini görüyorlar...
Bunu ister Diyanet kabul etsin, ister etmesin. Hz.Peygamber’in mescidinden uzaklaşan, saltanat ocaklarının sayısal çokluğu ile Müslümanlığı ispat yoluna girmek, gaflettendir. Ya da cehalettendir. Ama her şekilde, ihanettendir.!
Ey Ferisiler! Haman gibi göklere uzanan kuleler dikiyorsunuz! Yoksulu doyurmuyor, yetimi yetimliğe terk ediyorsunuz! Allah’ın evini ticarethaneye çeviriyorsunuz...
Hz.İsa’nın sözü, zamanın sözüdür dostlar. Zamanın çileli yolcularının sözüdür. Ezilenlerin sözüdür.
Mahrum bırakılmışların sığınağı olması gereken camiler, saltanatın ocağına dönüşmüşse, bunda herkesin kabahati vardır. Başta, ne iş yaptığı belli olmayan Diyanet işleri başkanlığının!
Allah ıslah eylesin!
Yorum Gönder